Başbakan IMF ile anlaşmak için çark etmeye başladı

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın IMF ile anlaşma zemini yaratmak için, çark etmeye başladığını gözlüyoruz.

Yavaş yavaş yönünü IMF’e döndürürken, bunun ilk işaretini "Biz IMF düşmanı değiliz", "IMF bize anlayışlı davranmalı" gibi sözlerle vermeye başladı. "Bizi yüzde 2-3’lük büyümelere kimse mahkum edemez" derken, önceki günkü konuşmasında anlaşmayı engelleyecek tavrı "bizim büyüme oranımızı çok çok düşürmeye kalkarsa" ve "yatırımlarımızı tamamen engellemeye kalkarsa" diye yumuşatmaya başladı.

Bence artık bunun sonu belli, Hükümet IMF ile bir anlaşmaya doğru gidiyor...

Hepsi bir hafta içinde gerçekleşti; Başbakanımız "ümüğümüzü sıktırmayız" diye halka ve tabanına mesajı verdi, sonra çark edip anlaşmaya doğru, yani asıl yolunda ilerlemeye başladı.

IMF’in zaten "yatırımları tümüyle durdurun" ya da "büyümeyi çok çok indirin" dediği yoktu. IMF sadece aşırı harcamaların böyle bir dönemde kısılmasını, böylece getirilecek esneklikleri tolere etmeyi istiyor. Bununla birlikte, ileride altından kalkılamayacak yüklerin bugünden alınmamasını, enflasyonla mücadeleden tümüyle vazgeçilmemesini, belediye hesapları başta olmak üzere şeffaflığın artırılmasını, seçim var diye gerekli zamların önlenmemesini istiyor.

Şimdi ne olacak derseniz, bence açık... Bundan önce ne olduysa, yine aynısı olacak.

Yani belki bütçede büyüme oranı yüzde 2-3 olarak gösterilmeyecek, örneğin yüzde 3,5-4 olarak yer alacak ama herkes bilecek ki, bu büyüme oranına ulaşılmayacak.

Türkiye 2009 yılı büyümesini yüzde 2’de tutabilse, bence büyük başarı olur.

Resmi olarak bu rakam açıklanmayacağı için Başbakan da çıkıp, "iyi müzakere ettik, büyüme yüzde 2 oranına düşmeyecek" diyebilecek. Ama gerçek tabi ki başka olacak...

Daha önceki iktidarlar da benzer yöntemleri denediler, IMF’e kafa tutar gibi görünüp sonunda sıkışıp anlaşmayı yaptılar. Ama Başbakan Tayyip Erdoğan bu oyunu kendisinden önceki herkesten çok daha iyi oynadı ki, daha büyük çark hareketlerine rağmen oylarını artırdı.

SADECE IMF ANLAŞMASI ARTIK YETMEZ

IMF’le anlaşma yapılması her şeyi çözecek mi derseniz, bence o aşamayı geçtik...

IMF anlaşması belki artık bir önkoşul haline geldi ama istikrar için tümüyle yeterli değil.

Bu yargıya varmak için tabi ki IMF’den alınacak kredinin miktarına ve kullanılacağı yerlere bakmak gerekecek ama bence Hükümetin bunun da üzerine koyacağı şeyler olmak zorunda.

Hatırlar mısınız, bundan iki yıl önce "güçlendirilmiş program"ın mimarı Kemal Derviş bile artık kendi programının süresinin dolduğunu söylemiş, işalemi yeni ve ileriye dönük perspektif verecek, mikro önlemlerin yeralacağı, büyümeci bir program hazırlanmasını istemiş, "IMF sonrası Türkiye vizyonu" oluşturulup uygulamaya konulmasını istemişlerdi.

Ama Hükümet saçma sapan teşvik politikalarını sürdürüp, bu arada olayı siyasi çatışmalara yönlendirip, geleneksel ideallerini uygulamaya koyma yolunu seçmişti. Son iki yıldır reformların aksadığını, ekonominin gündemden düşürüldüğünü söyledik ama AKP Hükümeti harekete geçmedi. Daha sonra krizin geleceği belli oldu, bu yıl Mayıs ayında bitecek IMF anlaşması daha bitmeden, "ya kendi programınızı yapın ya da IMF’le yeni anlaşma yapın, kriz gelirken ekonomiyi çıpasız bırakmayın" dedik, yine dinletemedik.

Şimdi Hükümet hatasını telafi için IMF’le anlaşıyor, siyasi sonuçlarını azaltmaya çalışıyor.

Hükümetin gecikmesinin bedeli ağırlaştı ve şimdi tüm halk bunu ödemeye hazırlanıyor.

Hükümet madem pazarlık yapıyor; 20 milyar doların altında verilecek bir kaynağı kabul etmemeli, bu da reel sektör için kullanılmalı. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun dediği gibi, son 5-6 yıllık yüksek büyümeyi, aldığı dışborçlar yatırım yaparak, özel sektör sağladı...

1-2 yıl önce uyarıldığı zaman yeni program yapsa IMF’e ihtiyaç yoktu, 6 ay önce krizin geldiği belliyken IMF anlaşması yeterdi, ama şimdi tek başına IMF anlaşması da yetmeyecek.
Yazarın Tüm Yazıları