Bankaların bu dönemde ’kredi cimrisi’ olması ayıp mı sayılıyor

BAŞBAKAN Yardımcısı Nazım Ekren, geçen pazartesi günü Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nu (EKK) topladı. Bakanlar, bürokratlar ve iş dünyası temsilcileri 7.5 saat boyunca son durumu değerlendirdi.

Toplantının içeriği veya varılan ortak noktalar konusunda resmi bir açıklama yapılmadı. Biz de kendi yöntemlerimizle içerde tartışılan konuları irdelemeye çalıştık. Sonuçta Nilgün Karataş’ın hazırladığı haberi, "Kredi cimrisi bankalara, mevduatta tam garanti sorusu" başlığıyla yayınladık.

Haberimizde, toplantıdaki bankacılık sektörü temsilcilerinin, mevduatta 50 bin YTL olan güvence sınırının yükseltilmesi ya da "tam güvence"ye dönüşmesi konusunda ikircikli kaldıkları bilgisi vardı. Bu durumda toplantıda, "Madem mevduatta tam güvence gibi bir isteğiniz yok, öyleyse neden kredileri durdurdunuz, elinizi sıkılaştırdınız" sorusunun da gündeme geldiği yer aldı.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekreteri Ekrem Keskin arayıp, itiraz etti: "Toplantıda ben de vardım. Böyle bir diyalog söz konusu değil."

Keskin, TBB Başkanı Ersin Özince’yle de konuşmuştu, onun "üzüntülerini" de aktardı. İkisi de özellikle "kredi cimrisi bankalar" başlığına takılmıştı. Keskin, daha sonra yazılı da gönderdiği itirazında, benim attığım başlığı, "Bankacılık sektörüne haksız itham niteliğinde" diye yorumlamıştı.

Keskin’le konuşurken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın geçen günkü uyarısını anımsattım: "Bankalar sakın kullandırdıkları kredileri geri çağırmaya kalkmasın. Ne yapacağımı, ne demek istediğimi onlar gayet iyi bilir."

Unakıtan’ın bu sözleri, resmi ağızdan bankaların artık kredi konusunda çok "eli sıkı" davrandığının kanıtıydı. Keskin, benim bu yaklaşımımı doğru bulmadı: "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) internetteki sitesinde sektörümüzle ilgili veriler şeffaf şekilde yayınlanıyor. Oraya bakınca göreceksiniz, kredilerde dramatik bir düşüş yok."

Nilgün Karataş hemen baktı. Hem mevduatta, hem de kredi kullandırmada çok küçük sayılabilecek düzeyde yavaşlama söz konusuydu. Bankalar, mevduattaki küçük yavaşlamaya paralel hareket etmişti.

Keskin’le konuştuktan sonra düşündüm. ABD, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri krizi aşmak, batışları önlemek için bankalarına oluk oluk kaynak akıtırken, bizim bankaların kredide "eli sıkı" davranması kendi açılarından doğru davranıştı. Göstergeler de zaten bunu ortaya koyuyordu.

Bazı işadamlarının da sıkça dile getirmeye başladığı bu durumu, "kredi cimrisi bankalar" diye tanımlamam sanırım biraz "ağır" kaçtı...

Aslında bu dönemde bankaların iyice "titiz"lenmesi çok da doğaldı...

Önemli olan bu "titiz"liğin, kredi kullanan açısından "doğru denge"de yürümesi...

Bossa’da çağrı muafiyeti istemi QVT’yi kızdırdı

BOSSA’nın yüzde 73.10’unu Sabancı Holding’ten alan Akkardan’ın, çağrı muafiyeti istemek için Sermaye Piyasası’na (SPK) başvurmayı düşünmesi, QVT Fon’unu kızdırdı. Türkiye’de yatırımlı bulunan yabancı fonlardan biri olan QVT, Bossa’nın 22 Ekim’de yapılan genel kurulunda bu konun gündeme getirilmek istendiğini belirterek, "azınlık hissedarlarını ve bireysel yatırımcıları mağdur edecek önemli kararlar alınmaya çalışıldığını" savundu. Gündeme çağrı muafiyeti eklenmesine neden olarak da "tüm dünyayı sarmış kriz ortamı ve kredi bulmanın imkansızlaşmış olması" gibi ciddi bir firmaya yakışmayan nedenler gösterildiğini aktaran QVT, haklarını korumak için ilgili makamlar nezdinde girişimde bulunacağını ve dava açacağını duyurdu.

Mevduata tam güvence verelim, Yunanistan’dan milyar Eurolar çekelim

ANA işi armatörlük olan Zihni Holding’in patronu Asaf Güneri, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın "Bizden Yunanistan’a mevduat kaçışı olmaz" sözleri üzerine aradı.

Türk-Yunan İş Konseyi’nde ilk kuruluşundan itibaren etkili görevler yapan Güneri, ortaklık ve yoğun iş ilişkileri dolayısıyla Yunanistan’ı, oradaki işadamlarını çok iyi tanıyor.

Güneri, Unakıtan’ın sözleri üzerine, tersine bir öneri ortaya attı:

Æ Türkiye’de 50 bin YTL’lik mevduat güvencesi yüzde 100’e çıkarılsa, inanın Yunanistan’dan Türkiye’ye mevduat akışı olabilir.

- Neye dayanarak bu kanıya vardınız?

Æ Yunanistan mevduata yüzde 100 güvence verdi. Ancak, izlediğim kadarıyla Yunanistan dışında 100-150 milyar Euro tutan işadamlarının bu karara bile güveni yok. Hem hükümetlerine güvensizlikleri var, hem de karar parlamentodan çıkmadığı için pek inandırıcı bulmamışlar.

- Kendi hükümetine güvenmeyen Yunanlı işadamı Türkiye’ye güvenir mi?

Æ Mevduata yüzde 100 güvenceyi yasaya dayandırırsak, o zaman Yunanlı işadamlarının Yunanistan dışındaki paralarını çekmek mümkün olabilir.

Asaf Güneri, Yunanistan’la iş yapmakla kalmıyor, ayda en az bir haftasını Atina’da geçiriyor. Dolayısıyla oradaki havayı çok iyi kokluyor.

Yunanistan’ın en büyük bankası NBG’nin (National Bank of Grecee) Finansbank’ın, ikinci büyük Eurobank’ın da Tekfenbank’ın sahibi olduğu dikkate alınınca, Güneri’nin "Yunanlı işadamı parasını Türkiye’ye getirebilir" düşüncesi biraz daha güçleniyor.

Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı ve "Ne olursa olsun, dışardaki para gelsin" mantığına oturtulan "Varlık Barışı" tasarısı görüşülürken, Asaf Güneri’nin önerisi de gözden geçirilebilir...
Yazarın Tüm Yazıları