Babama mektup

Sevgili Babacığım, Sana bu köşeden sekiz senedir yazmaktayım.

Memleketin ahvalinden haberdar etmek üzere...

Kendini "kopuk" hissetmemen için...

Ya da seni "kopmamış" farz ettiğim için...

Yine geleneği bozmayacağım.

Fakat bu sefer işin içinde bilimsellik de var. Yani Türkiye’nin 2006 yılı itibarıyla tam olarak nerede durduğunu en hakiki şekliyle iletmiş olacağım sana.

Hakiki, çünkü tespitler benim değil, iki bilim adamının tespiti. Belki de "Halkın kendi kendini tespiti" demek daha doğru.

Uzatmayayım; iki öğretim üyesi, Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ile Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Ali Çarkoğlu bir araştırma yapmışlar:

"Türkiye’de Sosyal Tercihler Araştırması."

Ve araştırmadan üzerlerine naçizane yorum yapacağım şu neticeler çıkmış:

Türkiye sağa kaydı!

Yok, depremden değil. Siyasal olarak. Yani artık sağ partilere oy veriyormuş.

Bu durumun Sovyetlerin çöküşüyle ilgili olabileceği yorumu yapılıyor.

Ben de aynı fikirdeyim.

Ancak uzmanlar çöküşten sonra yaşanan çatışmaları kastederken ben daha çok Rus kızlarının etkili olduğunu düşünüyorum.

Şimdi şöyle:

Türkiye’de çoğunluk, solu illaki komünizm, komünizmi de "Kadın nüfusun eninde sonunda kendisini komşu ülkelere vurması" şeklinde değerlendirdiğinden... E, kim ister karısının, kızının bu duruma düşmesini?

Hal böyle olunca Türkiye sağa verdi kendisini.

Veya bir arada olma becerisi yok bizde.

Gerçi dip dibe yaşamakta üstümüze yoktur, o başka. Fakat koyun misali. Yoksa beraber bir iş görme açısından değil.

Çocuklarımızın mürüvveti için iki saatliğine bir araya geldiğimizde bile bakmışsın gelinin amcasıyla damadın dayısı düğünün gidişatı ile ilgili birbirlerine girmişler.

Diyeceğim, biz "Kendi başını kurtarma"da daha başarılıyız.

Bu görüldü demek. Ki zamanında atalarımız "Her koyun kendi bacağından asılır" diye boşuna dememişler.

"Bir elin nesi var, iki elin sesi var" diyen atamız ise büyük ihtimalle yurtdışında yaşıyordu. Kısacası, "hamur meselesi" de denebilir.

Kek hamurundan ekmek olur mu?

Haliyle sağa kayacağız. Benim korkum kaya kaya İran’la üst üste binmemiz.

Şeriat isteyenler azaldı!

Bak bu yüreğine su serpiyor insanın.

Fakat bize sevinmek haram. Bir yandan da faşizm isteyenlerin çoğaldığı görülüyor zira.

Mesela "Okullarda çocuklara itaatkár olmaları öğretilmeli" diyormuş çoğunluk.

Ki çocuklar hazır "yaş"ken rahat rahat eğilsinler. İleride nasıl olsa icap edecek çünkü!

"Ülkenin çıkarları büyük tehlike altında olduğu zaman insan hakları ihlalleri yaşanabilir."

Bu da var. Fakat tehlikenin büyük mü küçük mü olduğuna kim nasıl karar verecek, bunu belirtmemiş halkımız!

Yani "şeriat" olmazsa "faşizm" var. "Kırk katır" olmazsa "kırt satır" olacak illaki.

Bu durumda zaten sağa kaymış Türkiye’yi biraz da aşağı çekeceksin babacığım!

Namusa dil uzatana ceza!

Araştırmaya katılanların yüzde 87’si "Namusa dil uzatılması hiçbir zaman cezasız kalmamalı" buyurmuşlar.

Aslında iyi tarafından bakmak lazım. Bu, bir nevi "işsizliğe çare" sayılabilir! Bakmışsın her evde bir "cellat!"

Biraz daha aşağı çekebilirsin babacığım!

Türbana evet!

Şimdi bir yandan aşağı çekerken bir yandan da biraz daha sağa doğru çek babacığım!

Çek, çek, çek, çek... Dur!

Nasıl?

Tam olarak görebildin mi Türkiye’nin 2006 yılı itibarıyla koordinatları nedir?

Öptüm. Hoşçakal.

MIŞ MUŞ

Dünyanın en ünlü bilim adamı Stephen Hawking "İnsanlığın kurtuluşu uzayda" demiş.

Bu, aynı zamanda "uzayın bitişi" anlamına geliyor.

Kahve siroz aşısı gibiymiş.

Bakmayın siz... Bugün kahvenin "kabul" günü sadece.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in eşi "Eğitim şart" demiş.

Cem Yılmaz önde, protokol arkada!
Yazarın Tüm Yazıları