Babama mektup

SEVGİLİ Babacığım,

Sana ne yazayım buralardan bilemiyorum. Aslında çok şey var da mektubun sonuna geldiğimde anlattıklarımın ‘Tarihten bir yaprak’ olması ihtimali de var. Gündem jet-ski hızında değişiyor.

Hadiseler bir gün çok önemli, ertesi gün hatırlayan yok.

Hani bazı gazetelerde ‘Tarihte bugün’ gibi köşeler vardır... 50 sene önce bugün ne olmuş... Biz onu neredeyse haftalık periyotlarla yapacağız.

‘Geçen hafta bugün.’

Cumhurbaşkanlığı meselesi vardı mesela... Bu meclisten cumhurbaşkanı çıkar mı çıkmaz mı?.. Bitti gitti. Zannedersin seçim oldu ya da oturup bir mutabakata vardılar.

İnsan bir gün ara verse gazetelere, televizyona, çok şey kaçırmış oluyor. Bir yandan da kaçsa ne olacak... Meselelerin çoğu, çok çok çok affedersin ‘osuruktan tayyare’.

Siyaseti falan boş verdim, ‘Yaz geldi’ bile diyemiyorum sana. Zira bu mektup eline ulaştığında pardösülerimizi dolaptan çıkarmış olabiliriz. Hava akımları Türkiye’nin üstünden geçerken mi böyle serseme dönüyor artık...

Fakat sana hiç bayatlamayacak bir haberim var yine de.

Biz Türkler, ABD’nin aksine, yani uzay araştırmaları yerine, dünyanın dibindeki gizemi çözmeye karar verdik. Bu karar doğrultusunda arzın merkezine doğru gidiyoruz.

Gerçi bize söylemiyorlar. Yani sade vatandaşa... Çukurların başına üzerinde ‘Su’, ‘Elektrik’, ‘Kanalizasyon’, ‘Telefon’ yazan tabelalar dikiyorlar. Ama yemezler!

Her sene boru, kablo, kanal şu bu yenilenmez. İpekten midir bu kanallar ki içinden geçen iki oturak çocuk pisliğine bile dayanamıyor, zırt pırt patlıyor?

Diyeceğim, katiyen inanmam. Araştırma kazısı bunlar!

* * *

İnat ettim, seneler sonra okuduğunda da tazeliğini muhafaza etmekte olan haberler bulup çıkaracağım.

Buldum nitekim.

Güneydoğu’da 22 günde 652 kişi damdan düşmüş. Yıllar sonra bu sayı iki eksik, iki fazla olur, o kadar. Bu da lahmacun gibi ‘Güneydoğu klasiği’ oldu adeta.

Ben artık bu düşmelerin bir bağımlılık yarattığını düşünüyorum. Hayır, aksi halde bunca yıldır bir çaresine bakarlardı. Tabii afet midir bu, önüne geçilemeyen... Kader midir...

Hayır, kendim için korkuyorum daha ziyade. Zira Güneydoğu’nun benimsemediğim bir şeyi yok. Türküsü, kebabı... Neyse ki İstanbul’da damlar müsait değil.

Ellerinden öperim babacığım.

MIŞ-MUŞ

Hukukçu Kezban Hatemi, ‘Emine Hanım’ınki türban değil, başörtüsü’ demiş.

Çok şükür mesele çözüldü!

ABD’de bir şirket, erkekler için kadın memesi şeklinde stres topu üretmiş.

Şirket o toplardan biraz ayırsın kendine... Kadın dernekleri ayaklanınca lazım olacak.

Ay, Dünya’ya en kısa mesafedeymiş.

Amerika sevinsin, yol masrafı azaldı.
Yazarın Tüm Yazıları