Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Claudia Schiffer’e çentik!

Bu da nasip oldu.

Claudia Schiffer'le de görüştüm.

Biraz zor oldu, parçalanmama ramak kaldı.

Üstelik Richard Gere de değildi, yani değer miydi değmez miydi, kafamda soru işaretleri vardı. Ama hiç fena olmadı. Bütün o hınca hınç kalabalığın, karambolün arasında, bir kaç sayfa da olsa konuşabildik.

TEMPO için özel.

Başka gazetecilere nasip olamadı, üzgünüm.

Bir Kanal D'den Yasemin Özdemir konuşabildi.

Yazılı basından tek ben.

Bu da bu mesleğin keyfilerinden biri işte...

* * *

Claudia (Klodya diye okunmuyor aslında, kız Alman ya, Klauvdiya okunuyor) Sümer Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Alkım'ın daveti üzerine Stroks Private Mücevver Mağazası'nın açılışı için geldi.

Onunla birlike, onu görmeye gelenlerin sayısı da inanılır gibi değildi.

Neredeyse Ankara'da yollar bomboştu herkes yeni açılan mücevher mağazasının yolunu tutmuştu.

Hem insan hem otomobil trafiği tarifler ötesiydi.

Kalabalık ki ne kalabalık.

Yere düştün mü es kaza...

Olursun halıya yapışmış muz kabuğu vallaha!

Bu arada, bünyem kuvvetlidir benim, çünkü çocukken inanılmaz pisboğaz bir yaratıkmışım. Düşünebiliyor musunuz, bir gün annem beni halıya yapışmış (üstüne üstlük biri üzerine basmış) bir muz kabuğunu yemeğe çalışırken yakalamış. Demek istiyorum ki, bu tür pis deneyimler beni biyonik kadın yaptı, çok nadir hasta olurum.

Ama Strok's Private'ın açılışından sonra hasta oldum.

Daha doğrusu üşüttüm:

a) Bronşlarımı.

b) Bu arada kafayı üşütmeme az kaldı çünkü orada binlerce insan vardı.

Ama bronşlarımı üşütmemin o kalabalıkla doğrudan bir alakası yoktu.

Gerçi onlar yüzünden terledim, sonra Ankara'nın soğuk havasına o terlemiş vücudumla çıkınca olan oldu. Yani ayva durumları. Ama yine de bir süper modeli yakından görmek, takdir edersiniz ki, pek yabana atılacak bir ayrıcalık değildi.

Herşeye değerdi.

Şu anda sürekli öhö öhö öhö yapmama bile.

* * *

Ama...

Ne bileyim.

Claudia, Naomi gibi değil.

Daha normal!

Demek istiyorum ki, insan gibi.

Öbürü bir acayipti, kadından çok resmen bir yaratıktı.

Naomi kadınsa, iyi ama biz ne oluyorduk?

Yani durum karışıyordu, demek istiyorum ki, Naomi insanın aklına tuhaf soruların üşüşmesine sebep oluyordu.

Oysa, Claudia söz konusu olduğunda...

Durum hiç de öyle değil.

* * *

O da bir ana kuzusu!

Annesi ve makyözüyle Türkiye'ye geldi.

İstanbul'u biliyordu ama Ankara'ya ilk gelişiydi.

Esenboğa'dan doğru Sheraton'a gitti ve ardından Stork's Private'nin açılışına geldi. Beyaz bir limuzinden indi. Dile kolay, bir gecelik açılış için cebe inanılmaz bin Marklar indirdi.

Üzerinde siyah bir deniz kızı elsisesi...

Kadın adeta deniz kızının asfaltta yürüyen hali...

Ağır ağır (tepesine balonlar, konfetiler inerken ve şehrin tam ortasında, bir üst sokakta, havai fişekler tüm hızıyla patlarken, tuhaf bir müzik fonda çalarken, kucağında çocuklar, anneler, babalar ‘‘Bak bak o Claudia!’’ derken) mağazanın içine doğru ilerledi.

Biz, (=Kutup Dalgakıran ve ben) tüm medyanın sinir olduğu, ‘‘adi gazeteciler’’ olarak yukarıda bir odada Claudia'yı bekliyorduk.

Epey bir zaman aldı kalabalığın arasından yukarı ulaşması.

İşte ben o sırada kaşınmaya başladım.

Biliyorsunuz bu bende yeni adet, sinirlerim gerilince artık tırnak yemeye bile fırsatım olmuyor, demek istiyorum ki parmaklarımı ağzıma götürecek vakit, kaşınmaktan kalmıyor!

Sonunda ulaştı.

Asla oturmadı hep ayakta kaldı.

Ve ben sorularımı sormaya başladım.

Ve kafamda iyi kötü Claudia Schiffer'a da bir çentik attım.

Havaalanına giderken kendi kendime gülümsüyor şöyle diyordum:

- Sıradaki...

Yazarın Tüm Yazıları