Ayşe'nin gözlüğü

Kartpostal babam!Adım Dilan, onikiyi henüz doldurdum, oniki dediysem, yıl değil elbet, aydı kastettiğim, gözlerim yeşil, yanaklarım tombul, kestane rengi saçlarım, kırmızı da bir yakışıyor ki bana, sormayın, kimileri Diloş diyor kadınların, annemse Diloş'um, ben bir bebeğim, sizin bebekleriniz gibi, hani şu severken, naylon bebek gibi dediklerinizden, tek farkım, tutuklu oluşum, annem güzel bir kadın, tüm anneler gibi, babam bir kartpostal, bir resim, annem bir resimden, nasıl hamile kalmış, bulabilmiş değilim...*Eski Bayrampaşa Cezaevi savcısı Necati Özdemir'in ‘‘Kartpostal Babam’’ adlı şiir kitabından alıntıladım yukarıdaki satırları. Özdemir'in Kora Yayın'larından çıkan şiirleri en az kendisi kadar etkileyici. Ani bir kararla geldiği Bayrampaşa'dan Necati Özdemir yine ani bir kararla Afyon'a gönderildi. Ama bu arada Bayrampaşa'da yaptığı reformlarla herkesin dikkatini çekti. Bu dikkat çekme meselesi mühim mesele, zaten ondan gönderildi! Bayrampaşa Cezaevi'yle ilgili bir dizi hazırlarken, Özdemir'in şiirine konu olan küçük Dilan'la tanışma fırsatına biz de sahip olmuştuk. Sanırım siz onunla henüz tanışmadınız ama ‘‘Kartpostal Babam’’ adlı kitapla böyle bir şansınız var. Bayram ya, nedense aklıma bize oldum olası Robert Redford'un Bruebaker filmini hatırlatan Necati Özdemir geldi. Onun ve cezaevlerinde yatan herkesin bayramını kutlarım.HAMİŞ: Söz konusu kitabın basımının telif hakkı, İstanbul Cezaevlerinde anneleriyle birlikte yatan çocuklara bağışlanmıştır.Yeniyurt TolgaBu Tolga, İzmirli ya, beni öldürecek...Yazılarıyla!Bu haftaki Gazetepazar'da ‘‘İzmir ya da Küçük Avustralya'' diye bir yazısı var evlere şenlik. İzmir'le uzaktan yakından alakanız varsa mutlaka okumalısınız. Yoksa yine de okumalısınız, kafa karıştıran bütün insanların İzmir'den çıktığına inanacaksınız.Tolga, Sofra Dergisi'nde ‘‘Kekim kabarmıyor’’ başlıklı tuhaf bir okur mektubuna rastlıyor. Bu arada Tolga neden Sofra Dergisi okuyor, o hiç bilinmiyor. Ama mektup ilgisini çekiyor. ‘‘Ben yemek yapmaya, özellikle de habur işlerine meraklıyım. Son zamanlarda da değişik tarifler bularak kek yapıyorum. Fakat kekim bir türlü kabarmıyor.Bunun sebebi nedir? Yardımcı olursanız sevinirim.’’.Daha imzaya bakmadan, nereden yollandığını anlıyor.Ve bunun üzerineİzmir tahlilleri yapmaya başlıyor.Çok eğlenceli...Dahası Titancılar'ın da İzmir'den çıkması ibret verici!Yeni imzası FA...Size bugün de ben bir kadın öyküsü anlatayım:Adınız FA olsun. Severek, isteyerek (bir hata edip) genç yaşta evlendiniz, adınızı FB olarak değiştirdiniz diyelim. İki çocuk, bazı konularda biraz başarı ve otuz yıllık evlilikten sonra ise başanmanız gerekti. Bu anlattıklarımın ışığı altında FB adını kullanmaya devam etmek istiyorsunuz. Size bunca sene B soyadını vermiş bulunan, soyadı sahibi Beyefendi, büyük bir ‘‘alicenaplık’’ gösteriyor ve bir mektupla, sadece çocuklarının annesi olmanız hasebiyle, B soyadını kullanmanıza izin vereceğini ama gene de bir kere daha düşünmenizi öneriyor.Tabii o anda siz de, hem B harfine, hem bütün B harfi ile başlayan kelimelere karşı büyük bir kırgınlık duyuyor ve B harfi ile temsil edilen bu büyük ‘‘gurur’’dan feragat etme kararı alıyorsunuz. Bunca sene sonra tekrar FA haline geliyorsunuz.Kıssadan hisse: Genç kızlar, kendi genç kızlık soyadınızı yeni soyadınızla beraber koruyun. ‘‘Benim başıma gelmez, biz sonsuza dek mutlu yaşayacağız’’ diye düşünmeyin. Hiç bir şeyin garantisi yoktur. O zaman böyle uygulamalar yoktu, ama olsaydı şu anda sadece FAB'nin B'sini atar, yoluma devam ederdim. Gene öyle yapacağım. İftiharla yeni imzamı atıyorum. FA.HAMİŞ: İmkanım olsaydı, F isimli hanımefendinin B soyadlı eski eşinin de bu konudaki görüşlerini almak isterdim. Eski eşinin kendisine ait bulunan B soyadını neden iade etmesini istediğini merak ettim de. Yine de FA'ya yeni hayatında başarılar. Bu arada belirtmek de fayda görüyorum, maalesef evlendiğinizde kocanızın soyadını nasıl taşımak zorundaysanız, boşanınca da bırakmak zorundasınız. Kimse ‘‘Ayrıldılar ama anneyle çocuk aynı soyadı taşısa iyi olur!’’ gibi bir incelik göstermiyor. Kadının dava açması, kocanın kabul etmesi ve mahkemenin bu doğrultuda karar vermesi gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları