Ayşe Arman: Hassas mevzu: Ayakkabı çıkarmak






Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Bazen böyle oluyor. Hiç ummadığım bir konudan arıza çıkıyor. Meğer, ayakkabı çıkarma meselesi ülkemizin ana sorunlarından biriymiş! Bir mail trafiği ki aklınız durur. Pazartesi günü bir öykü anlatmıştım: Bir kadın, fena halde beğendiği bir adamı evine davet ediyor. Niyetini bilemeyiz, ama tahmin edebiliriz: ‘‘O hadise’’ olmasaydı, o kadın ve o adam bir güzel sevişeceklerdi. Peki neydi ‘‘o hadise’’? Komik ama adamın kapıda ayakkabılarını çıkarması! En janti haliyle kahve konyak içmek için salona oturduklarında çoraplarıyla kalması! Bunu yazdıktan sonra mail'ler başıma yıkılmaya başladı. Ayakkabı çıkarmak şuç mu? İlkellik mi? Niye o kadın öyle davrandı? Öncelikle şunu söyleyim ki, biz evimizde Zafer'le otururken, kanepenin üzerine çizmelerimizle çıkmıyoruz! Yatağa da ayakkabılarla girmiyoruz. Kahvaltı ederken de ayağımızda botlar yok. Hijen şartlarını bırakın, en azından insanın evinde rahat etmesi diye bir kavram var. Bütün bir gece ayağını sıkan bir şeyle oturmak istemesin tabii. Hele benimki eve girer girmez fırlatıp atıyor ayağındakileri! Ama biz birlikte yaşıyoruz. Yani o başkaaaa, bu öyküde anlatılan durum başkaaa. Gelin hep birlikte mail'lerdeki itirazlara bir bakalım...

BU ÜLKEDE YAŞAYIN

Sizce Türkiye'de eve ayakkabıyla giren insan sayısı kaçtır? Söz konusu yaşam tarzını çok sık karşılaşabileceğimiz olağan birşey gibi anlatmanız dikkatimi çekti de. Haddim olmayarak biraz daha bu ülkede yaşasanız diyorum. (Ümit M.)

Ümit Bey, ben bu şehirde yaşanan öyküleri anlatıyorum. Çünkü İstanbul’da yaşıyorum. Siirt'tekileri ya da Diyarbakır'dakileri anlatmanın ise ayıp ve riyakarlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben o hayatlara değmiyorum. Değiyormuş gibi yapmanın da dürüst olmadığını düşünüyorum. İstanbul'da ayakkabıyla eve girenlerden, evet yeteri kadar var. Pek çok insan ilk tanışmalarda davet edildikleri yere ayakkabılarıyla giriyorlar. Hatta ‘‘Aman, deli misin ayakabını çıkarma!’’ diye ısrar eden ev sahipleri de var. Ben onlardan biriyim. Ama illa da çıkaracağım diyenlere söyleyecek bir lafım yok.

NERESİ İLKELLİK

Ayakkabı çıkarmanın neresi ilkellik Allahaşkına? Dışarının pisliğini eve taşımanın bir manası var mı? Hele bizimki gibi önüne gelenin sokaklara tükürdüğü, çerin çöpün şehrin süsü haline geldiği bir ülkede sağlıklı da değil! Çocuklarım da ben de halıya yatarak dinlenmeyi severim. Üstelik gelene terlik sunma gibi çözümsel bir geleneğimiz var. (Aslı D.)

Ayakkabı çıkarmanın hiç bir tarafı ilkellik değil! Bir insanın davranışı üzerinden de bir genellemeye gidilmez. Tamam, geleneğe söylecek hiç bir lafım yok. Ama bazı insanlar ayakkabı çıkartmaz, her gün de evlerini silerler. Benim evimde öyle oluyor. Ben de yerlere yatmayı seviyorum, kedimle aynı boya geliyoruz. Cüce gibi hissedip komplekse kapılmasını istemiyorum da! Ama nedense sadece çok yakın tanıdığım insanları çorapla görmekten hoşlanıyorum. Bir daha tekrarlıyorum isteyen istediği gibi davranır.

AT'YE GİRMEK İÇİN

Ben de ayakkabılarını eve girerken çıkartmayanları hiç anlayamam! Annenizin Alman kökenli olmasının ayakkabı çıkarmama kültürü edinmenizi sağladığını, gelişmiş Batı ülkelerinde bunun genel bir alışkanlık olduğu ve batılılaşmamız (AT) için bunun gerekli olduğunu düşündüğünüzü sanıyorum. Ancak size tersten bir örnek verebilirim. Danimarka'da, özellikle çocuklu evlere ayakkabı ile girilmiyor ve terlik kullanma alışkanlıkları var. (Faruk Y.)

O öyküde anlatılan kadın ben değilim Faruk Bey. Siz beni anlıyorsunuz değil mi? Duyduğum bir öykü bu. Fırsat bilip kültürel alışkanlık terbiyesi verme niyetim de yoktu! Komik diye anlattım. Şahsi fikrime gelince, bir kadın bir adamı istiyorsa ayakkabı mayakkabı vız gelir! Ama bu meseleyi AT'ye girme noktasına getirmenin ne manası var hiç anlamış değilim! Terlikle de AT'ye girilir! Kocam on günder sokaklarda bile terlikleriyle dolaşıyor, itiraz etmiyorum. Ama en azından siyah sanadalete benzeyen terliklerle dolaşmasını sağlamış bulunuyorum. Bu zaferimi de haber veriyim dedim!

ZAMANDAN KAZANDIK

Bahsi geçen hanımefendi, ‘‘Şehirde düzgün erkek yok!’’ diye dert yanıp, aradığı kişiyi bulduğunu düşünüyorsa, niçin adamın ayakkabı çıkarmasına takıyor? ‘‘Yaşasın! Ayakkabılarına çıkarmışsın. Zamandan kazandık. Daha uzun sevişebileceğiz’’ gibi esprili yaklaşabilirdi. Gelecekte böyle bir hayal kırıklığına maruz kalmamak için evinin kapısına ‘‘Bu evde ayakkabı çıkaran adam evden atıldığı gibi ele güne rezil edilir!’’ diye yazabilir. Bu ‘‘kıl’’ hanım, eğer evine çağırdığı vatandaşı bir kaç yemekte teşhis edememişse ve bu saf ve bakir Anadolu erkeğini sadece eve girince ayakkabı çıkarması ile sepetliyorsa, kader onun hayatının sonuna kadar erkek aramaya mahkum etsin! (Selim B.)

Diyorsunuz ki: Bulmuşsun adamı, bunama! Ağaca takılma, ormanı gör! Kadın da çıkarsaydı ayakkabılarını, hatta halıda birlikte bisiklet çevirselerdi! Önerileriniz kabul edilebilir. Ama bu öyküdeki kadını haklı bulanlar da olabilir. Hava güzel Selim Bey, beddua etmeyelim, tamam mı? Burnunu büyük buluyorsanız, nasıl olsa sürtülür, merak etmeyin

Yazarın Tüm Yazıları