Ayşe Arman: Gidip gelen aklım

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Bir gün toptan gidecek nasıl olsa ama...

Gidene kadar da diş söktürüyor bana.

Hani su terazisi vardır ya, duvarcı ustaları kullanır, duvarın düz olup olmadığını anlayabilmek için; hani duvar eğriyse ya sağa ya sola kayar, düzse tam ortada durur.

Duvarın düzlüğünün kanıtı, göstergesidir.

***

Benim aklım eğri.

Beynimin içindeki su terazisi durmak bilmiyor, bir o tarafa, bir bu tarafa dalgalanıp duruyor.

Şöyle bir ortada dursa, karar verebileceğim ama...

Ne mümkün.

***

Bazı insanlar var, onların su terazisi her an ortada sakin sakin duruyor. Tak diye karar veriyorlar ve uygulamaya başlıyorlar.

Gidip gelmiyor akılları.

Ya da en azından öyle görünmeyi becerebiliyorlar.

Onları kıskanıyorum.

Hayır, onlara hayranım.

Düşünsenize hiç acı çekmiyorlar, iki fikir arasında gidip gelmiyorlar. Öyle mi daha iyi olur, böyle mi diye kendileriyle didişip durmuyorlar. Bir karar veriyorlar ve o defteri kapatıyorlar. Tartışmıyorlar bile. Verdikleri karar neyse, ona uygun biçimde hayatlarını sürdürüyorlar. Bunun büyük bir mutluluk olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben ona bir türlü ulaşamıyorum. Su terazimi ortada tutmayı beceremiyorum.

***

Bu yüzden bir tarafım hep yamuk kalıyor.

Kimseye belirgin bir tarihte randevu bile veremiyorum, Cumartesi günü yemeğe gidelim mi? Çok isterim ama.... Daha Cumartesiye üç gün var, üç günde hayatımda neler olur, ben bile bilmiyorum! Evet mi desem, hayır mı, ucunu açık mı bıraksam? Prensip olarak itirazım yok ama sen beni Cumartesi sabah yine bir ara...

New York'a gitsem mi, gitmesem mi?

Deli misin acayip isterim. Ama tabii o arada, burada müthiş bir röportaj imkanı çıkmazsa... Ne zaman mı döneriz? Bilmiyorum, eğer Mehmet Eymür röportajı olursa, şu gün, olmazsa şu gün...

Bugün ne giyeceksin?

Kendime soruyorum yani.

İnsan bilmez mi cevabını?

Gardrop orada, sen buradasın, git seç bir şey.

Bilmiyorum.

48 kez kıyafet değiştiriyorum.

Biri beni bu halde görecek diye de utancımdan ölüyorum, o sırada gazeteyle son derece ciddi mevzular müzakere ederken, bir taraftan da ayna karşısından o günkü ruh halimi anlamaya çalışıp, ona uygun bir şeyler bulmaya çalışıyorum. 7 farklı kadın oldum mesela bu sabah. Su terazisi, demek istiyorum ki aklım, yine giti, geldi. Sadece 7 kıyafetten değil, 7 değişik ruh halinden geçtim. Durmadı terazim. Ben yoruldum aklımın gidip gelmesinden. Evvelsi gün mükemmel bulduğum kıyafet, bugün çok kadınsı geldi. Kendimi çocuk yaptım, fazla renkli ve şımarıkça geldi, sonunda üzerime bir jean bir kazak geçirdim, kasketimi takıp işe geldim.

***

Siyaset benim çok umurumda değil ama...

Gizli gizli hukukun üstünlüğü konusunu ben de düşünmüştüm mesela.

Kimseye, Ahmet Necdet Sezer'i düşünüyorum diyecek halim yok, çaktırmam ama, doğru mu yanlış mı, haklı mı haksız mı, renkli mi renksiz mi, onu beğenmeyenler mi geleceği görüyor, yoksa beğenenler mi, üüüüüüüffffff, su terazisi çalkalanıp duruyor.

Bir sağa, bir sola....

İşin kötüsü bir gün sağa, bir gün sola...

Ama sadece bu konuda değil ki...

Ben elime bir menü verildiğinde bile aynı duruma düşüyorum. Bazen bilemiyorum, tavuk mu istiyorum, et mi? Yoksa balık daha mı iyi olur? Ve net bir şekilde lüfen filetosunu garsonun gözünün içine bakarak isteyenlere içimden gizli hayranlık duyuyorum. Neden bana öyle bakıyorsun diye sorsa o anda, fileton çok güzel ondan diyeceğim.

***

Çocuk yapacak mısın?

Evet yapacağım.

Ne zaman anne olacaksın?

Yakında.

Birlikte yaşamaya ne zaman başlayacaksınız?

Beykoz'daki ev biter bitmez...

Evet gerçi böyle söylüyorum ama, kendime güvendiğimden değil, son derece kararlı olduğumdan değil, artık çözümü şöyle buldum, o su terazisi, bir gün kendiliğinden ortada duracak, ve ben de üzerine yatıp, zaten istediğim buydu diyerek, karar vermiş olacağım. Doğru kararı verip vermediğimi de her zaman kendi içimde tartışacağım. Yaşam sanki bu: Su terazisinin gidip gelmesi. Durması her zaman sizle alakalı değil, verilen karalar her zaman bilinçli verilmiş değil. Şimdi bana söyleyebilir misiniz, jean ve T.Shirt giyip sokağa çıkmamın mantıklı bir açıklaması var mı?

Bir şey oldu, ve su terazisi orada durdu.

Ben de o kıyafetle sokağa çıktım.

Netliğim bir anlık.

O an geçtikten sonra bulanabilir, ya da o verdiğim karara sahip çıkmak için, peşinden gidebilirim.

***

Bu su terazisi kendiliğinden ortada durduğu zaman...

Benim herhangi bir dahlim olmadan.

Karşıma şanslar ya da şansızlık çıkıyor.

Bu da kader mi oluyor arkadaşlar?

Bazen kendi kendinizi, bakalım ne karar vereceğim nokta nokta konusunda derken yakalamıyor musunuz? Kendinize dışarıdan bir üçüncü şahısmış gibi bakıp, hayretlere düştüğünüz olmuyor mu? Ben en çok kendime şaşırıyorum. Yani demek istiyorum ki, beynimin içindeki su terazisi sağa sola yalpalanırken, heyecanlanıyorum, bakalım nerede duracak diye...

Ve durduğu yerde benim önüme yaşam neyi çıkartacak diye...

Farkındasınız değil mi, bu yazı bir çalkalanma anında çıktı!

Hadi hayırlısı...

Yazarın Tüm Yazıları