Av Mevsimi, Rossini ve Fazıl Say

AV Mevsimi sıcacık bir film olmuş. Filmde baştan sona biz varız.

Öfkeleriyle, sabırsızlıklarıyla, sevgileriyle, affediciliğiyle, vericiliğiyle bizim insanlarımız var.
Türküleriyle, neşeleriyle, meyhaneleriyle, rakı masalarıyla...
Sonra kendine özgü mantığıyla, daima kuralların kıyısından dolaşan yaklaşımıyla bizim yaşamlarımız, bizim dramlarımız var.
İnsanları bin bir sorunla boğuşmak zorunda kalan bir düzen var.
Film, bu bin bir sorunun içinden seçtiği insanların dramlarını iç içe anlatmaya çalışıyor.
Olay, bir bataklıkta kesik bir elin bulunmasıyla başlıyor.
Üç polis bu giz dolu olayı çözmek için uğraşıyor.
Aynı zamanda kendi dramlarıyla da boğuşuyorlar.
Ekibin başı usta oyuncu Şener Şen. Kalfası Cem Yılmaz, çırak Okan Yalabık...
Şener Şen bilge polisi, Amerikan filmlerindeki polis şefleri gibi oynamıyor.
O bizim polis amcamız gibi... Sakin, az konuşan, hoşgörülü ama kararlı.
Cem Yılmaz’ın sinema yeteneği bu filmde zirvede.
Okan Yalabık acemi polis tiplemesinde çok başarılı.
Yavuz Turgul senaryoda ufak tefek boşluklar olması dışında kusursuz bir film yapmış.

Türk sinemasından operaya sıçramak kolay değil ama salı akşamı izlediğim Rossini’nin Sevil Berberi Operası’nı yazmam gerek.
Gioacchino Rossini komik operaları ile 19’uncu yüzyılın en ünlü bestecisi.
İlk sonatlarını 12 yaşında besteleyen Rossini gerçek yeteneğini operalarla göstermiş
Bestelediği operalar, Avrupa ve Amerika’da büyük beğeni toplamış ve Rossini’yi pek az besteciye nasip olan bir üne kavuşturmuş.
Rossini Sevil Berberi’ni 20’li yaşlarında bestelemiş.
Opera ilk oynanışında aksilikler yaşanmış. Bazı oyuncuların beceriksizleri, birinin de sendeleyerek düşme tehlikesi geçirmesi seyirciyi güldürmüş.
Finalde sahneden bir kedinin geçmesi üzerine de izleyiciler operayı protesto etmek için hep bir ağızdan uzun süre miyavlamışlar.
Rossini seyircinin tepkisinden etkilenerek yakın dostlarına “Beni öldüreceklerinden çok korktum” demiş.
Ancak ikinci oynanışında halk Sevil Berberi’ni büyük bir ilgi ile izlemiş ve sanatçılarıyla bestecisini ayakta dakikalarca alkışlamış.
Süreyya Operası’nda oynanan Sevil Berberi’nde rol alan genç sanatçılar gelecek için büyük umut veriyorlar.
Rossini’nin müziği ise bütün operaları gibi büyüleyiciydi.

Önceki akşam Lütfü Kırdar’da bir müzik şöleni vardı.
Her geçen gün çizgisi yükselen Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) Fazıl Say’ın iki bestesi ile Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma Uvertürü’nü ve Prokofyev’in Romeo Juliet Süiti’ni çaldı.
Fazıl Say’ın bestelerinin biri Haremde 1001 Gece Keman Konçertosu, öteki Nirvana Yanıyor’du.
Haremde 1001 Gece’nin solisti keman sanatçısı Patricia Kopatchinskaja’ydı.
Patricia bu zor konçertoyu başarıyla çaldı.
Nirvana Yanıyor’da Fazıl Say’a BİFO eşlik etti.
Salonu tıktım tıklım dolduran izleyiciler Fazıl Say’ı hem virtüöz, hem de besteci olarak uzun uzun alkışladılar.
Bu alkışlar çok önemliydi.
Yalnız Türkiye’de değil, dünyada besteleri ilk çalınışında böyle ayakta alkışlanmak her sanatçıya nasip olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları