Apostol’un hikâyesi

Küçük bir çocukken tanımıştım Apostol’u. Cin gibi bir çocuktu. Delikanlılığında da müthiş bir aşçıydı. Ve bir İstanbul sevdalısıydı. Ta ki iki hafta önceye kadar...

Haberin Devamı

“Elbette ölümü düşünüyorum. Bu hastalık yüzünden ya kalbim duracak, ya uykuda ya da komada bulacak ölüm beni. Ha, patlayıncaya kadar yemek yesem de olur. Ölümden sonra koskoca bir hiç. Tamam öleceğim ama kendimden daha fazla sevdiklerim var. Onlara vereceğim acıyı dindirebilecek hiçbir şey yapamayacağım, ona yanıyorum” diyordu sosyal paylaşım sitelerinde. Twitter’da 4 bin takipçisi vardı, blogunu da her gün binlerce kişi tıklıyordu.
Apostol Ganas sadece 30 yaşındaydı. Sekiz yıl önce biricik annesi Dina’yı kaybetmişti körolası kanserden. Teyzesi Maria, annesi oldu o günden sonra. Babası Markos, kardeşi Panayot, anneannesi Kiki hanım ve ortaokuldan beri biricik aşkı Marianna sayesinde acısını unuttu zamanla. Yeniden bağlandı hayata. Üniversiteyi bitirdi. Askere gitti. Dönüşünde iş aradı, evlilik hayalleri kurdu.
Ve bir gün bacağında bir sancı. Şişmandı, ortopedik bir sorun sandılar. Hastane... Sonra tahliller ve teşhis: Kanser!

Haberin Devamı

EVLİLİK HAYALLERİ

Aile ikinci kez yıkıldı. Londra’da ameliyat, kemoterapi, onca ilaç. Düzelir gibi oldu, bir süre sonra metastas.
Gülümsüyordu. Sevdiğine “Birlikte yaşayalım” teklifinde bulundu. Ayrı eve taşındı. Marianna ile evlilik hayallerinin küçük bir parçasını yaşamak istedi belki de. Kısa sürdü evlilik provası. Yine hastane yine kemoterapi...
Geçen ağustos sonun başlangıcıydı. Son günlerinde hasta yatağında kansere küstü ve aşkı, aşkını anlattı blogu’nda uzun uzun. “Apostol Marianna’yı sevdi işte” dedi.
İki hafta önce verdi son nefesini Apostol. Sayamadığım kadar gazete, televizyon bahsetti ondan. Marianna’ya aşkından, kansere karşı verdiği savaştan…
Bir cenaze töreninde hiç bu kadar ağlayan genç insan görmemiştim. Apostol, toprağa verilirken babası Markos’un yüz ifadesini unutamayacağım. Sekiz yıl önce karısını kaybetmişti şimdi de oğluna son veda… Tanrım haksızlık ya!
Apostol’u yıllar önce kısa pantolonuyla Heybeliada’daki evlerinin önünde oynarken tanımıştım. Her yaz ailecek annesinin memleketine, annesinin evine, adaya giderlerdi. Cin gibi bir çocuktu. Delikanlılığında da müthiş bir aşçıydı.
Ve bir İstanbul sevdalısıydı. Sosyal paylaşım sitelerindeki adreslerinde hep İstanbul resimleri vardı. “Bu şehri inanın ziyaret etmeye değer” diye yazıyordu. Atina’da doğması büyümesine rağmen Türkçesi mükemmeldi.
Blogunda okudum. Tam bir yıl önce yazmış: “Doğru çevirdim mi? Bilmiyorum. Eğer doğru çeviri değilse özür dilerim” demiş ve Aziz Nesin’in ‘Tanımayacaksın’ şiirinin mısralarını sıralamış:
Olmadığım o zamanlarda
Bir bulut seninle gölgesi üzerinde hep
O bulut benim
Tanımayacaksın...
İstanbul, Atinalı bir sevdalısını kaybetti.

Yazarın Tüm Yazıları