Andıç bir daha tekrarlanır mı?

1999 yılında yaşanan bir olay hala gündemde ve hala vicdanları rahatsız ediyor. Geriye dönüp şeytan taşlamak yerine, bir daha tekrarlanmamasına çalışalım.

Haberin Devamı

Ben, geçmişte yaşanmış olayların muhasebesini yapan, durmadan üstüne giden bir insan değilimdir. Geçmişte yaşamam, bugün ve yarına bakarım. Ne eski başarılarımla övünüp, sürekli hatırlarım, ne de eskiden beni yaralamış olayları gündemde tutup intikam almaya çalışırım.

 

İşte bundan dolayı da, ünlü ANDIÇ (*) olayı hakkında bugüne kadar konuşmadım, yazmadım. Öylesine bel altı vurulan bir gelişmeydi ki, üzerine gitmeyi dahi bir zül gibi gördüm. Sanki hiç olmamış gibi davrandım.Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey komutanlarının böylesinetamaman yalana dayanan çirkin bir komplo hazırlayabileceklerini kabul edemedim. Aynışekilde, Türkiye’nin en büyük gazeteleri ve gazetecilerinin hiç sorgulamadan, araştırmadan, “Asker diyorsa mutlaka doğrudur ve alkışlanmalıdır” mantığı ile harekete geçip, ANDIÇ’ın hedeflediği kişilere yargısız infaz uygulamalarını hazmedemedim.

 

Ancak görmezden geldim.

 

Haberin Devamı

ANDIÇ’ı hazırlayan dönemin komutanlarını önemsemedim... Zira Türk Ordusunu tanıyordum. Bu olayın birkaç kişiden kaynaklandığını biliyordum. Nitekim TSK’da, bir süre sonra kendi içinde bir temizliğe girdi ve ince ayarlarla, bu tip yaklaşımları benimsemediğini gösterdi.

 

Medya’nın bir bölümünün çarpık yaklaşımı zaman içinde anlaşıldı ve yine medya mensupları taarafından eleştirildi.

 

ANDIÇ olayı sırasında, benim, oğlum Umur ve eşim Cemre’nin yaşadıklarımızı ne kadar görmezden gelmeye çalışsak dahi, tümüyle unutmamıza imkan yok.

 

ANDIÇ, sadece bizleri vurmadı. Türk Silahlı Kuvvetlerine büyük yara verdirdi. Ülkenin üstüne titrediğio kurumu yaprattı, güvenirliğini azalttı. Askerin, karanlık ilişkiler içinde olduğu söylentilerine (gereksiz şekilde ve tamamen kendi başlarına icat ettikleri bir komployla) güç verdi.

 

Haberin Devamı

Yapanlar, yani gerçek sorumlu komutanlar bugüne kadar ağızlarınıaçmadılar. Hala da suskunlar. Ancakkamuoyu ve TSK mensuplarının önemli bölümünün vicdanlarında cezalandılar.

 

Medya’da bu komploya katılanlar ise bir süredir öz eleştiri yapıyorlar ve pişmanlıklarını dile getiriyorlar. Özeleştiriler, bizlerin yaşamımızda açtığı çok derin yaraları unutturmuyor, ancak yine de doğrusunu yapıyorlar.

 

Kimseyi suçlamadım, ancak kimseleri de affetmedim ve affetmeyeceğim.

 

Artık olanlar oldu.

 

Şimdi geriye dönüp şeytan taşlamak yerine, gelinbir daha ANDIÇ’larolmamasına çalışalım.

 

 

  • 1999’da PKK liderlerinden Sakık yakalanmış ve soruşturma zabtına, yalan ifadeler eklenmişti. Buna göre, Sakık’ın ağzındanbazı gazetecilerin ve sivil toplum örgütlerinin “para karşılığı PKK’ya destek verdikleri” yazılmıştı. Sonradan bunun Genelkurmay2 inci Başkanı Org. Çevik Bir ve Genel sekreter Özkasnak tarafından ANDIÇ diye adlandırılan bir yazıyla hazırlandığı  anlaşılmıştı. Ancak bu süreçte, komplonun basında geniş şekilde yansıması için de aynı ikili etkili olmuş ve ben dahil bazı gazeteciler işyerinden atılmışlardı. Baskıyı Org. Bir ve Özkasnak yapmış, örneğin Aydın Doğan direnirken, Sabah gazetesi sahibiDinç Bilginhemen uyum göstermiş ve bu ikilinin gerekli gördükleri temizliği gerçekleştirmişti. Bu gazetecilerin tek kusuruKürt sorunuyla ilgili olarakresmi politikaya uyum göstermemeleriydi.

*                               *                               *

 ERMENİ KONUSUNDA YANLIZLAŞIYORUZ...

 

Haberin Devamı

Soykırım iddialarıyla ilgili Ermeni eylemlerine hergeçen yıl yenileri ekleniyor. Yıllar öncesindehiçbir parlamentodan Soykırım kararı geçmemişti. Bugün neredeyse”Soykırım olmuştur” demeyen parlamento kalmadı. Sayıları artıyor.

 

Şimdi, Ermeni diasporası “Soykırım yoktur” diyenleri cezalandırıcı eylemlere başladı. İlk adımı Fransız Parlamentosunda atmışlardı. İkinci adımı da yine Fransız Parlamentosunda atmaya çalışıyorlar.

 

Fransa ve diğer ülkeleri cezalandırma çabalarımızın da bir işe yaramadığını görüyoruz. Artık Büyükelçileri geri çağırmak, adı geçen ülkeleri ihalelere sokmamak veya ürünlerine boykot ilan etmek de caydırıcı olmuyor.

 

Bu gerçeği görelim. Kendimizi aldatmayalım.

 

Haberin Devamı

İşin kötüsü, ülkemizin etrafındaki çember daralıyor ve biz sadece seyderiyoruz. Giderek yanlışlaşıyor, buna rağmen etkili bir adım atmıyoruz.

 

Etkili adım atmak” derken, belgeseller yayınlamak, konferanslarörgütlemek, kitaplarla Soykırımiddialarını çürütmekten söz etmiyorum. Bunları çok eskiden yapmamız gerekirdi, yapmadık. Hala yapabiliriz ve yapmalıyız, ancak artık bu şekilde hiçbir yere varamayız.

 

Tren kaçtı...

 

Bundan sonra, çok daha önemli, çok daha etkili ve aynı zamanda çok daha fazla politik cesaret isteyen adımlar atılması gerekiyor.

 

Eskiden yaşanan gecikmenin, uyuşukluğun ve beceriksizliğin faturasını, önümüzdeki dönemde iktidar olacaklar ödeyecektir. Bunu da geciktirirsek, 10-15 yıl sonra bu olay bize çok daha pahalıya mal olacak.

 

Haberin Devamı

Dizimizi döveceğiz ve kendi kendimizi layık olmadığımız bir noktaya getireceğiz.

 

Bu uyarıları yaklaşık 30 yıldır yapıyorum. Durum her defasında biraz daha bozuluyor. “Vatanımı seviyorum” diye Ermeni konferansını basacağımıza, gelin Ankara’ya baskı yapalım. Fransızları döveceğimize, Ermeni diasporasını lanetleyeceğimize gelin Devleti uyaralım.

 

Aksi halde bu “oyunu” kaybedeceğiz...

Yazarın Tüm Yazıları