Anadolulu gençlerin değişmeyen yazgısı

O haber geçtiğimiz günlerde yayınlandı. O haber, yüzyıllar boyu yazgısı değişmeyen çilekeş Anadolu’nun en yoksul köşelerinden birinin yürek parçalayan halini yansıtıyordu.

Arkadaşımız Nuran Çakmakçı’nın o haberi Türkiye’deki çıkmazın özüydü.

Belki gözünüzden kaçmıştır, özetlemeliyim.

Van 100. Yıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ayşe Yüksel, 13 bin öğrenciden ancak 100’ünün günde üç öğün yemek yiyebildiğini, geri kalanların bir poğaça ile günlerini geçiştirdiklerini söylüyor.

Prof. Yüksel bu nedenle öğrencilerinin iyi beslenemediğini vurguluyor.

Öğrenciler parasızlıktan üniversiteye gidip gelmekte de zorlanıyorlar. Hatta bu yüzden çok sayıda öğrenci yol paraları olmadığı için devamsızlık haklarını sonuna kadar kullanmak zorunda kalıyorlar.

Çok iyi biliyorum ki Anadolu’nun yoksul yörelerindeki bütün üniversitelerde on binlerce genç aynı acı kaderi yenmek için boğuşuyor.

Dayanamadım, Prof. Ayşe Yüksel’i aradım.

Kendisi 4 yıldır Van’da görev yapıyor, 100. Yıl Üniversitesi’ne İstanbul Tıp’tan gönüllü olarak gitmiş.

Orada büyük mutluluk içinde çalıştığını öğrendim. Saygım daha da arttı.

* * *

Prof. Ayşe Yüksel’in verdiği bilgileri aktarmak istiyorum.

Van 100. Yıl Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin büyük çoğunluğu çevre illerden. Büyük kentlerde yaşayamayacakları için Van’ı tercih ediyorlar.

Son yıllarda Edirne’den, Karadeniz illerinden, Ege’den gelen öğrenci sayısında gözle görülür bir artış var.

Bu öğrenciler Doğu’yu tanımak istedikleri için bu üniversiteyi seçtiklerini söylüyorlar.

Ama hangi yöreden olursa olsun değişmeyen gerçek şu: 100. Yıl Üniversitesi’ni tercih edenlerin tamamına yakını yoksul aile çocukları.

Öğrencilerin en fazla zorlandıkları sorun ‘harç ücretleri’.

Harçlar, fakülteye göre yıllık 90’la 400 milyon arasında değişiyor.

Buna aylık 30 milyon yurt parası ekleniyor. Yurda girmek isteyen öğrenci 3 aylık peşin ödeme yapmak zorunda. Kendisinden 100 milyon da depozit alınıyor.

Bu paralar yoksul aile çocukları için çok büyük bir yük.

* * *

Üniversite kente 15 kilometre. Çocuklar ellerinde kalan parayı önce yol için kullanıyorlar. Geriye ne kalırsa onunla karınlarını doyuruyorlar.

Acı ama gerçek bu.

Prof. Ayşe Yüksel, haber çıktıktan sonra ülkenin hemen her yerinden kendilerine başvuranlar olduğunu söylüyor.

Kimi öğrencilere burs vermek, kimi aşevi kurmak istiyor. Üniversite bunları dikkatle değerlendiriyor.

Bizim insanlarımız gerçekten yardımsever. Bir şeyler yapmak istiyorlar. Ama bu yardımlar hiçbir zaman köklü çözümlere dönüşemiyor.

Siz üniversite öğrencilerinizi ayda 75-90 milyon lira ile geçinmek zorunda kalmaktan kurtaracak bir ekonomik yapıyı kuramadığınız sürece bu yürek parçalayıcı gerçekler sürecek.

Prof. Ayşe Yüksel’in son sözleri daha da acı verici:

‘Bu öğrenciler okumak için inanılmaz özverilerde bulunuyorlar. Birçoğu bir sonraki yılın bir bölümünü olsun kurtarabilmek için yaz aylarında inşaatlarda, fındık bahçelerinde, pamuk tarlalarında, turistik tesislerde çalışıp üç beş kuruş biriktiriyorlar.’

Gerçekten çok acı. Türkiye ne yapıp yapıp gelir dağılımındaki bu rezil tabloyu hızla düzeltmek zorunda.
Yazarın Tüm Yazıları