Anadolu Ajansı durumdan vazife çıkarmış!

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, geçenlerde Anadolu Ajansı’nın kurduğu Haber Akademisi’nde açılışı yaptı ve “ilk dersi” verdi.

Akademide 376 saati teorik, 224 saati uygulamalı olmak üzere toplam 600 saat ders verilecek.

Anadolu Ajansı, devletin ajansı ve AKP iktidara geldiğinden beri de “hükümetin resmi ajansı” diye nitelenmeyi hak ediyor.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da bir başka AKP ileri geleninin bir konuşmasını kendime konu edineceğim zaman AA mahreçli olan haberleri tercih ediyorum.

Bülent Arınç’ın gazetecilik dersi vermesinin de bu açıdan kurum için yararlı olacağına kuşku yok. Neyi nasıl yazacaklarını önceden bilirlerse, haber peşinde bazen sabahlara kadar soğukta bekleyen genç muhabirlerin başı derde girmez, iyi olur diye düşünüyorum.

Geçen gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Gençlik Kolları’nın İstanbul’daki toplantısına uydu üzerinden kurulan bir video bağlantısından yararlanarak konuştu, hatırlayacaksınız.

O konuşmada, Necip Fazıl’ın “gençliğe hitabesinden” bir de alıntı yaptı, üzerinde çok durulan bir alıntı!

Şöyle diyordu: “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”

Anadolu Ajansı, bu toplantı ile ilgili olarak çok geniş bir haber yayımladı. Ve AA’nın haberinde bu cümle şöyle yer aldı:
“Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”

Ben de dahil birçok yazarın eleştirdiği, muhalefetin gündeme getirdiği “kininin” kelimesi AA’nın haberinde yer almıyordu. Ama aynı video AKP’nin internet sitesinde de yayımlanıyor, “kininin” sözü de açık seçik anlaşılıyor.

Bunu fark edince “Demek ki Bülent Arınç’ın verdiği ders işe yaramış” diye düşündüm.

Baksanıza, Başbakan’ın sözleri bile “Hükümete zarar verebilir” diyerek sansürlenir olmuş!

Ben bu olaya hiç gülemedim

ŞİKE davasında artık savunmaların yapılması aşamasına geçildi. Dün gazetelerde bununla ilgili haberleri okurken bir küçük ayrıntı dikkatimi çekti.

Giresunspor eski yöneticilerinden Coşkun Çalık, savunmasını yaparken ne ile suçlandığını bilmediğini belirterek mahkeme başkanına hitaben şöyle bir söz söylemiş:

“Gözaltına alındıktan sonra ifademi siz almıştınız. ‘Çok gözaltı sırası var, ayrıntıya girmeyin’ demiştiniz.”

Bu sözler üzerine Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci şöyle konuşmuş:

“O zamandan bugünü gördüğüm için daha sonra rahat rahat anlatırsınız demişim!”

Bu sözler mahkeme salonunda bulunanların gülüşmeleri ile karşılanmış!

Ne yalan söyleyeyim, ben ise okurken hiç gülemedim. Mahkeme salonundakilerin de gülmemesi gerekirdi ama belli ki artık sinirler iyice gevşemiş!

Normal olarak gözaltına alınmış, tutuklanması için mahkemeye sevk edilmiş bir insanın savunmasının ne kadar uzun olursa olsun sabırla dinlenmesi gerekirdi.

Sonuç olarak mahkeme aylarca sürebilecek bir tutukluluğa karar veriyor, bu kararın kolayca verilmemesi için savunmanın da ciddiye alınması şarttı.

Mahkeme Başkanı’nın esprili bir kişilik olduğunu, ortamı germeden davayı yürütmeye çalıştığını gazete haberlerinden izliyorum.

Eminim ki özel yetkili ağır ceza yargıçlığına kadar yükselmiş bir hukukçu olarak o da savunma hakkının kutsallığının öneminin farkındadır ve buna titizlikle de uyuyordur.

“Kısa keselim, kuyrukta daha çok sanık var” yaklaşımının da bir şaka olduğunu düşünmek isterim!

Atanmışlar, seçmenleri dövüyor!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinden çıkıp, Üsküdar’daki evine giderken Altunizade’deki Millet Parkı’nın yakınından geçmiş ve bu sırada 3 genç tarafından protesto edilmiş.

Gençlerin o sırada nasıl bir ruh hali içinde olduğunu İstanbul’da yaşayan ve akşam o saatlerde trafikte olanlar kolayca anlayabilir. Yolların önemli kısmı önce Çin Devlet Başkan Yardımcısı için sonra da Başbakan için kapatılmıştı ve insanlar saatlerce yollarda kaldılar.

Türkiye’de en masum protestonun bile cezası AKP iktidarı döneminde önce dayak, sonra gözaltı şeklinde oluyor. Nitekim üç genç de biraz hırpalanıp gözaltına alınmışlar ve sonra karakola gönderilmişler, oradan da serbest bırakılmışlar. “Atanmış savcıların” onları bir terör örgütüne üye yapıp yapmayacaklarını daha
sonra göreceğiz!

Bir gün önce de Başbakanlık korumaları, bu kez Altunizade Köprüsü yakınlarında bir kişiye sert şekilde müdahale ettiler, sonra da bir araca atarak götürdüler. Bu kişinin başına daha sonra ne geldiği ile ilgili bir açıklama yapılmadı.

Belli ki Altunizade civarında bir negatif enerji yükü var ve bu Başbakanlık korumalarını çileden çıkarmaya yetiyor.

Söz konusu korumalara bir insan hakları semineri vermek gerekiyor sanırım. Buna ayrıca vatandaşların hakları ve atanmış kamu görevlilerinin “seçmenlere karşı” saygılı olmaları gibi dersler de eklenmeli.

Başbakan, seçilmişleri, atanmışlara kul etmiyor, dün de yazdım, bugün de tekrarlayayım: Seçenleri, atanmışlara karşı korumak için bir şeyler yapmayı düşünür mü acaba?
Yazarın Tüm Yazıları