Ana - baba ile yetişkin çocukların çıplaklığı hoş değil

Central Park'ın ortasından geçerken gözlerim çimenlere mini şortlarla sereserpe uzanmış kadınlara takılıyor. Arkadaşım nereye baktığımın farkında. ''Bu manzarayı gördüğümde yaz'ın geldiğini anlıyorum. ''diyor.

Haberin Devamı

Çorbada tuzumuz olsun, ekleme yapıyorum: ''Çocukluğumuzda karpuz kabuğunun suya düşmesinin yaz müjdecisi olduğunu öğretmişlerdi.'' Birlikte gülüyoruz.

Arkadaşımın sevdiği bir konu bu, Las Vegas ana caddesinde düzinelerle üstsüz havuzundan '' Çok eğlenceli'' diye söz ediyor.

Amerika, kadın çıplaklığına aşırı düşkün bir ülke. Sinema, müzik, moda dünyasında, sosyete davetlerinde kadınlar önde göbek çukuru, yanda-arkada kalçaya açık tuvaletler içinde boy gösteriyorlar. Giysi kumaşların şeffaf olması da caba. Plajda bikiniler avuç boyu.

Son yıllarda çıplaklık, değişik isimlerle toplumda yayılmaya başladı. Sahil, kent sayfiyeleri, plaj, klüp, kaplıca, doğa tutkunu gibi masum etiketleri kazıyınca karşınıza çıplaklık çıkıyor. 

Çıplaklar kampı diye özetlenecek yerlerde sosyal dernek üyeleri kadın-erkek 'nüdist'ler, canlı müzik eşliğinde dans edip voleybol, basketbol oynuyor, havuzda yüzüyor, çimenlerde güneşleniyorlar. Hepsi Adem-Havva kıyafetinde.

Kamplarda tek erkeğin üyeliğine sıcak bakılmıyor. Fotoğraf çekimine da yasak var ama anlaşmalı olursa göz yumuluyor.Yöneticiler çıplaklığın ailece benimsenmesi gayretindeler.  

Çıplaklığın içyüzünü İngiliz nüdistleriyle yaptığım bir yazı dizisinde öğrendim. Bir partide tanıştığım saygın görünüşlü bir fabrikatör sahibi olduğu çıplaklar kampına beni davet etti. İlkbahar sonunda Londra'nın güneyindeki kampa geldiğimde ilk tecrübenin heyecanı içindeydim. Dallarla çevrili kapıda ''Cennet'' yazılı levhayı geçince beni durduran görevli elindeki listede ismimi gördüğünde yol başındaki ilk villaya yönlendirdi. Villanın kapısını açan fabrikatör bu kez koyu takım elbiseli değil tepeden tırnağa çıplaktı. '' Sevgilim, Türk misafirimiz geldi.'' diye seslendiği sarışın eşi merdivenden inmeye başladı. O da anadan üryan. Konuşmamızı hep gözgöze bakarak sürdürmeye çaba göstermem kolay olmadı. Fabrikatör çay servisini takiben bir hafta kalacağım villayı tarif etti: ''Hazırlığını yap, güneşlen, yorgunluğunu üstünden at, sonra bir araya geliriz.''

Villaya gidip bavulumu bıraktım.  Çiçek düzenlemeli çayıra giden patikada karşıdan gergin vücutlu alımlı bir kadın gelmeye başladı. Yüzündeki tebessüm yaklaştıkça artıyordu. Karşı karşıya geldiğimizde ''Burada ilk gününüz, değil mi?'' dedi. Nereden biliyordu? ''Yürüyüşünüzden, görüşmek üzere'' Çayıra yöneldiğimde ampul yandı. Bir elimde havlu, diğerinde gazetelerle mahrem yerlerimi kapatarak yürüyordum. 

İlginç zaman geçirdim kampta. Lise yaşında genç kız ve erkekler, ana-babaları, torun sahibi emekliler çimen üstü sohbetlerimizde sorularımı yanıtladılar, çıplaklığın getirdiği özgürlüğü, çeşitli faziletlerini sıraladılar. Yazılarımın Türkiye'de yayımlanacağına emin olduktan sonra bekar-evli çiftler tahtarevalli üstünde, çimenlerde, açık-kapalı havuzlarda, kafeteryada, kamera karşısında artistik poz verdiler. Apollo ve Venüs başlıklı güzellik yarışmaları da hayli eğlenceli geçti. Bronz bedeninde sadece iri göğüsleri beyaz kalan İngiliz avukatın topa koşarken memelerinin vidası gevşemiş kamyon farı gibi iki yana sallanışı tek başına komedi idi.  

Komedi yönünü bir yana bırakırsak ana-babaların yetişkin çocuklarıyla birlikte çıplak gösterileri, havuzda, çayırda oyunlara katılımının göze hoş gelmediği de gerçek.

Yazarın Tüm Yazıları