Toplumsal uzlaşmadan anladığın bu mu

“Muhafazakar sanatçılar bu çağrıya cevap vermeli” diye yazdığım önceki gün, Twitter’da oyuncu Ahmet Yenilmez’den gelen, “Çağrınızı duyduk yarın Güneş gazetesindeki köşemde yanıt veriyorum” mesajını görünce ne yalan söyleyeyim çok umutlandım...

Haberin Devamı


Dün sabah da ilk elime aldığım gazete Güneş oldu...
Acaba Fazıl Say’ın, Bülent Ortaçgil’in, Mazhar Alanson’un söylediklerine bir sanatçı olarak Ahmet Yenilmez nasıl bir katkı sunacaktı...
Toplumsal uzlaşma adına muhafazakar sanatçıların cephesinden nasıl bir adım gelecekti?
Aralanan kapı, sonuna kadar açılacak mıydı?
O da ne...
Heyecanla başladığım yazının daha ikinci cümlesinde, büyük bir hayal kırıklığı yaşamaya başladım...
Ne bizim Beyaz Türklerin gazetesi Hürriyet yazarları olarak bu sanatçılara kol kanat gerişimiz kalmış...
Ne Bülent Ortaçgil’in şehit anne Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeğinin ardından tek bir paylaşım yapmaması...
Gezi Parkı’ndan girmiş, milletin moral değerlerini aşağılayan sanatçılar diye çıkmış...
“Her ne kadar Sayın Semercioğlu ve söz konusu sanatçılar tarafından sanatçı olarak görülmesem de” diye bizim adımıza kendi hakkında da karar vermiş...
Estağfurullah Yenilmez kardeşim, kendi adıma ne haddimize sizi sanatçı olarak görmemek...
Ankara’da açtığınız sanat merkezini de bilirim, Ekmek Teknesi’ndeki, Acı Hayat’taki, Kurtlar Vadisi’ndeki rollerinizi de...
Ama biz nasıl sizin oyunculuğunuza burun kıvırmıyorsak, sanatçılığınızı parantez içinde ünlemlerle yazmıyorsak, sizin de Fazıl Say’ın piyanistliğine, Bülent Abi’nin sanatına, “Beyaz Türklerin mahalle basını” diyerek bizim gazeteciliğimize burun kıvırma hakkınız yok...
Birbirimizi suçlayarak değil, fikirlerimize katılmasak da birbirimizi anlamaya çalışarak yol alabiliriz ancak...
Siz geçmiş defterleri karıştırmak, şunu yapmadılar, bunu yapmadılar diye suçlamaktan başka tek bir pozitif cümle kurmuyorsunuz hâlâ...
“Gelin sözlerine kulak verelim” demeye bile diliniz varmıyor...
Onların kendi mahallerinden çekindiklerinden çok daha fazla siz kendi mahallenizden korkuyorsunuz...
Muhafazakar sanatçılardan beklediğim yanıt bu değildi...
Ama ben hâlâ umutluyum, Ahmet Yenilmez olmadı ama bu sürece pozitif katkıda bulunacak sanatçılar çıkacaktır...

Haberin Devamı

“Yeşil Deniz”in borcu yok

Dün Hürriyet’te oyuncu Mert Turak ve “Yeşil Deniz” dizisinin yapımcısı arasında yaşanan davanın haberi vardı.
Avni Abi aradı dün, senarist ve gazeteci abimiz Avni Özgürel...
“Yeşil Deniz”in yapımcılığını eşi Ayfer Özgürel üstleniyordu.
Oyuncu Mert Turak’la dizinin sona ermesinden sonra hukuki ihtilaf yaşadıklarını doğruladı...
Ayfer Özgürel gönderdiği açıklamada, “Hukuki süreç geçtiğimiz aylarda sonlanmış ve söz konusu şahsa olan borç tamamen ödenmiştir” dedi...
“Yeşil Deniz”, TRT’de 75 bölüm yayınlanmış bir diziydi...
Bu kadar uzun bir süreçte ekipte tatsızlıklar da yaşanabilir, önemli olan bunu sonlandırabilmek...
“Yeşil Deniz”in de kimseye borcu olmadığını öğrenmiş olduk...

Haberin Devamı

Futbol yorumcuları ne yapacak

Ben futbola teknoloji girmesi gerektiğini yıllardır yazıp, savunanlardanım...
Tenis gibi çok daha hızlı bir sporda bile video kullanıyorsa futbolda neden olmasın örneğini yıllardır veririm...
Dünya Kupası’ndan ilk VAR uygulamasıyla da bu sistemi destekledim, daha hakkaniyetli sonuçlar doğuracağını yazdım...
Öyle de oldu..
Federasyonun bu sezondan itibaren bizde de kullanılacağını söylemesini de alkışladım...
Önceki gün tanıtımı yapıldı VAR sisteminin...
Bu saatten sonra ekrandaki futbol yorumcularının yapacağı en büyük geyik, “VAR’a neden başvurulmadı” olacak.
Çünkü ellerindeki en büyük silah alındı.
Akşam ekrandan önce sahadaki ekranda her şey görünecek.
Bu yüzden ekrandaki spor yorumcularına dikkat etmek gerekiyor, kendileri var olmak için VAR’ı yıpratmaya çalışabilirler...

Haberin Devamı

Kiralık scooter...

Yaz başında elektrikli bir scooter almıştım, şarj problemi yaşayınca sağ olsun Vakkorama’daki arkadaşlar yardımcı oldu, üzülerek iade ettim aleti...
Biraz daha araştırıp yeni bir tane alacağım mutlaka çünkü çok eğlenceli...
Eğlenceli olduğu kadar İstanbul gibi yokuşu bol bir şehirde bile çok işe yarıyor...
Daha önce yurtdışında kiralayıp binmiştim ama İstanbul’da bu kadar işime yarayınca elektrikli scooter hastası oldum.
Cihangir’den Maslak’a bile gidiyordum...
Tabii katlayıp metroya binerek.
Ama İstanbul’un çoğu yerine gidiyor artık metro...
Katla bin, yokuşta ayağınla destek ver, normal yolda 25 km hızla git...
Şimdi Paris’te kiralık bisikletler gibi kiralık scooter hizmeti verilmeye başlanmış, şehrin pek çok noktasında...
Bizde de Kadıköy gibi belediyelere bu tür hizmetlerin önerildiğini duymuştum...
Sadece İstanbul
değil, diğer şehirlerde gündemine almalı bu hizmeti...

Yazarın Tüm Yazıları