Alışveriş merkezinden ünlü fotoğrafları...

Geçen gün bir okur mail atmış: Ya İstinye Park’la bir ortaklığınız var ya da İstinye Park’ın halkla ilişkilerini yürütenler çok başarılı diyor...

Haberin Devamı

Haksız sayılmaz...
Bizimki de dahil olmak üzere gazeteleri açıyorum her gün İstinye Park’tan ünlüler haberleri.
Aynı sayfada üç-dört ayrı haberde İstinye Park’ın adı geçiyor.
İsteseler böyle bir reklam kampanyası yaptıramazlar, ben daha önce örneğini hiç görmedim.
İşin perde arkasını anlatayım.
Ne İstinye Park’la bir ortaklık var ne de bir halkla ilişkiler başarısı bu...
Paparazziler Bebek’te ünlüleri çekmeye başladıktan sonra Bebek’te adım başı bir ünlü olmaya başladı, bu arada önce haftalık dergilerde İstinye Park’tan ünlülerin fotoğrafları çıkmaya başladı.
Günlük gazeteler de Bebek haberlerini renklendirelim diyerek muhabirlerini İstinye Park’a kaydırdılar.
Bu durum orada da bir Bebek efekti yarattı kısa sürede; muhabirler çektikçe ünlüler İstinye Park’a akın etti, ünlüler geldikçe muhabirler çekti...
Sonuçta sayfalar İstinye Park fotoğraflarından geçilmez oldu.
Üstelik bu fotoğrafların çoğunun bir özelliği de yok; ünlülerin ya yürürken ya telefonda konuşurken ya da arabadan inerken çekilmiş sıradan fotoğrafları.
Ayhan Akman’ın çocuğunu kovaladığı türden renkli fotoğraflar çok az.
Zaten yakalanma/gerçek paparazzi fotoğrafının oradan çıkması imkansız, herkes fotoğrafının çekileceğini bilerek geliyor.
Tabii İstinye Park’ın hakkını da yememek lazım; ünlülerin en rahat geleceği, bu tür fotoğrafların çekilebileceği en uygun alışveriş merkezi.
Bugün gün boyu alışveriş merkezinde 3-5 muhabir bekliyor, güvenlikçiler tanımadıklarını almıyor, hangi gazeteden geliyorsunuz diye soruyor.
Sonuçta bir İstinye Park furyası gidiyor gazetelerde ancak ben de bunun diğer alışveriş merkezleri için haksız rekabet oluşturmaya başladığına inanıyorum artık. Mesela ünlülerin tercih ettiği Kanyon da yarı açık bir alışveriş merkezi olmasına rağmen içeriye fotoğrafçı almıyor.
Onlar kendi izinli çektikleri ünlü fotoğraflarını basına servis etmeye devam ediyorlar.

/images/100/0x0/55ea87d0f018fbb8f8860405

Haberin Devamı

Ayhan Akman oğlu Efe’nin istediği oyuncağı almayınca Efe kendini yerlere attı. Ayhan sonunda pes edip oyuncağı aldı. Her gün böyle renkli fotoğraflar yok basında.

Haberin Devamı

Dedemin kilisesi

Milliyet Silivri Ortaköy’deki kilisenin cami yapılmasıyla ilgili iki gündür haber yapıyor. Söz konusu kiliseyi iyi bilirim.
Dedem küçük bir çocukken ailesiyle Yugoslavya’dan göç edip gelince onlara o kilisenin bulunduğu bölgede arazi vermiş devlet...
Her erkek çocuğu için bir fazla arazi verilmiş, kız çocukları hesap dışı tutulmuş.
Devlet bile kız çocukları evlenip gidecek onlara arazi vermeye gerek yok diye düşünmüş, 75 yıl önceden bahsediyorum Cumhuriyet’in ilk yılları...
Aynı köyden olan anneanneme de arazi verilmemiş ama büyük dede devletten daha adil olduğu için kız çocuklarına da paylaştırmış arazileri...
İşte bizim anne tarafı o kilisenin olduğu köydendir.
Dedem anlatırdı, bu köyde yıllarca Rumlar’la nasıl yan yana mutlu mesut yaşadıklarını...
Ama çocukken bile onları korkutarlarmış.
Mahalle arasında oynarken kilisenin bahçesine kaçan toplarını papaz kızıp vermezmiş bazen...
Çocuklar da işaret parmaklarını boğazlarını götürerek sizi keseceğiz manasına gelen işareti yaparmış, papaz hemen geri verirmiş toplarını...
Hiç kestiği olmamış toplarını ama 6-7 Eylül’ün patladığı 1955’ten sonra Rumlar terk etmiş Ortaköy’ü...
Geride bıraktıkları çok az şeyden biri bu kilise...
Benim çocukluğumun hafta sonları da o köyün arazilerinde, sokak aralarında geçti, en son gittiğimizde bütün köy dedemin cenazesini kaldırıyorduk...
Bahçesine topunun kaçtığı kilisenin önünden geçip mezarlığa götürdük dedemi...
Ben o kilisede hiçbir zaman ibadet yapıldığını hatırlamıyorum.
Yıllardır harabe halindeydi, son dönemi ise iyice yıkık döküktü, kapısında Rumca yazılar tarihler okunurdu belli belirsiz.
En son tabutunu omuzladığım dedemle birlikte önünden geçerken görmüştüm tadilat yapıldığını, işçiler saygıyla kalkmıştı ayağa.
Meğer camii yapmaya çalışıyorlarmış...
Hacı dedem hayattayken ne derdi biliyor musunuz:
Şu kiliseyi onarsalar da çocukluğumuzu hatırlasak...

Yazarın Tüm Yazıları