Alışmışız öldürmelere

TÖRE cinayetlerine karşıyız.

"Vahşet", "cehalet", "insanlık dışı", şu bu...

Peki o halde şu Şerefcan olayındaki tavrımız nedir?

"Şerefcan kim?" demezsiniz herhalde.

Cumhurbaşkanı’nın adını bir çırpıda çıkaramayanlar bile biliyor onu.

Hatta kendi çocuklarımız hakkında o kadar bilgi sahibi değiliz. Erkeklere söylüyorum, çocuğunuzun gerçek babası olup olmadığınızı tam olarak bilmemenize rağmen Şerefcan’ın kimin çocuğu olduğundan adınız gibi emin olmuş bulunuyorsunuz!

İşte 4 ay önce kaybolup birkaç gün önce bulunmasıyla Türkiye’yi hiç de sevmediği (!) türden bir hikáyenin içine düşüren Şerefcan’ın, annesiyle nüfus káğıdındaki babası arasındaki mesele karşısındaki tavrımızdan bahsediyorum. Bir kocanın karısına sahip çıkmasına verdiğimiz tepkiden.

Yaz rehaveti olmasa üstümüzde, kapısında toplaşıp bağıracağız Tuncay Engin’in... "Vur onu!"

Bilmiyorum siz Yıldız Engin’i bir güzel benzetmek istemeyen, kocası Tuncay Engin için de karısını affetti diye ağzına geleni söylemeyen birine rastladınız mı?

Adeta bir hayal kırıklığı yaşıyoruz.

Bir koca, kendisiyle ayrı olduğu bir dönemde, başka bir erkekle bir beraberlik yaşadı diye karısını cezalandırmadı.

Alışmak...

Hakikaten alışmışız öldürmelere.

Onaylamadığı bir şeye de alışıyor demek insan.

Bir tek bizim gazete Tuncay Engin’in, karısına sahip çıkmakla aslında topluma güzel bir mesaj vermiş olduğunun altını çizdi.

Sokaktaki adamdan medya-plazadaki adama kadar kimse töre cinayetlerine karşı değilmiş meğer. Hiç atıp tutmayalım. İtiraf edelim, hiç olmazsa bir yaralama beklerdik!

Hakiki başarı

YAZAR Metin Kaçan tutuklanmış. 11 yıl önceki tecavüz suçunun kesinleşen hapis cezası nedeniyle.

Tecavüzün mazereti olmaz elbet. Hani insan 40 yıl dağ başında kadınsız kalsa kabul edilebilir bir şey değil.

Fakat sevgili sıkıntısının çekilmediği ortamlarda yaşayan erkeklerin tecavüzü, nefretin yanında hayret de uyandırıyor.

Neyse konumuz bu değil.

Metin Kaçan’ın, filmi de çekilen "Ağır Roman"ı İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından, bale eseri olarak sahneleniyordu bir süredir.

Şimdi de ABD’ye gidiyormuş. Aynı ekip orada oynayacakmış eseri.

İnsan hayatında üzüntülerle sevinçler "iki ters bir yüz örgü" misali galiba.

Evet 24 ve 26 Ağustos günleri Hollywood’da sahnelenecekmiş Ağır Roman. "East Side Story" adı altında. Hem de öyle Türk Günü’nde falan değil. Özel bir davetle gidiliyormuş. 50 kişilik kadronun yanında 22 de Amerikalı figüran rol alacakmış. 700 kişi başvurmuş 22 kişi için. Bu vaziyet dünyanın her yerinde aynı demek.

"İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin duyuru panosu musun sen?" diyeceksiniz.

E, olsaydım hayırlı bir hizmet olurdu, lakin değilim. Fakat Cumhuriyet tarihinde bir ilkin gerçekleşeceğini duyunca gururumsu bir hal oluştu bende.

Bir de şu var:

"Popçularımız yurtdışına gezmeye giderken bile neredeyse İstiklal Marşı’yla uğurlanıyorken ve de otelin banyosunda duş alırken şarkı mırıldansalar oraları büyülemiş oluyorlarken", bir yandan da böyle hakiki başarılar var. Ve benim adaletsizliğe hiç tahammülüm yok. Onun içindir bu satırlar.

MIŞ-MUŞ

En çok seks yapan üçüncü ülke Türkiye’ymiş.

Hemen sevinmeyin! Kaliteyi tutturamayınca hiç olmazsa sürümü artırma çabası olabilir bu!

Ankara-Malatya seferini yapan THY uçağında kene bulunmuş.

Ne var bunda? Yürüyerek mi gitseydi yani Ankara’dan Malatya’ya?

İstiklal Caddesi’ne ses yasağı geliyormuş.

Zaten kesilen ağaçlar ve zevksizlik timsali taşlarla görüntü de gitmişti; sen sağ ben selamet.
Yazarın Tüm Yazıları