Alırken 10, kullanırken 3.5 milyar YTL vergi ödüyoruz

Türkiye, 1990’lı yıllardan beri çok büyük bütçe açıkları ve ciddi borç yüküyle karşı karşıya. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yükler ağırlaşınca kuşkusuz kayıt dışı da buna bağlı olarak artıyor. Özellikle kamu sektörünün büyük olması, harcamaları da buna bağlı olarak büyütüyor. Hükümette harcamaları ya vergi ile ya da borçlanarak finanse ediyor. Buraya kadar hepimiz hem fikiriz.

Ama son yıllarda yine hepinizin bildiği gibi vergi gelirlerinin büyük bir kısmı borçların faizlerinde kullanıldığı için, vergi yükü sürekli artırılıyor. Vergi yükü artıkça kayıt dışı artıyor, dolayısıyla kayıt içinde kalanın yükü artıyor. İşte otomotiv sektörü bu noktada büyük bir vergi yükünün altına girmiş durumda. Bugün devletin vergi gelirlerine baktığımızda neredeyse 3’te 2’sinin otomotiv ve akaryakıt sektöründen geldiğini görüyorsunuz.

ALMADAN VERGİSİNİ VERİYORUZ

Şöyle bir düşünün daha otomobil almadan ÖTV, KDV ve diğer harçlarını ödüyoruz. Otomobil alırken ödediğimiz ortalama vergi yüzde 62, ticari araç alırken ise yüzde 30. Bu modeline göre yüzde 150’lere kadar çıkıyor. Tüm bu vergileri ödeyip araç aldıktan sonra ise motor hacmi ve yaşına göre yılda iki kez MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) ödüyoruz. Yani hükümet için bundan daha iyi gelir kapısı var mı?. Zaten Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dan da otomotiv sektörünü ’Yediveren gülü’ gibi görüp, sektörün vergi indirimi isteklerini duymamazlıktan geliyor. Hatta Mart ayında Otomotiv Sanayi Derneği’nin (OSD) 34’üncü Genel Kurulu’nda çok net olarak şunları söyledi: "Otomotivciler vergilerin Avrupa Birliği’ne uymasını istiyorlar. Ben baktım AB yüzde 18 diyor. Ben uyamam arkadaş, bunu bilin. Şimdi bunu istemeyin. Ben mali disiplini korumak zorunda olan bir bakanım."

YEDİVEREN GÜLÜ SOLMAZ

Yani anlayacağınız, hükümetten vergi indirimi beklemek kesinlikle hayal. Kimse yediveren gülü soldurmak istemez. Kayıt dışı bu kadar fazlayken, otomotivin sırtındaki semerle yürümeye devam edecektir. Bence yatıp kalkıp, otomotiv ve akaryakıt vergileri artırılmasın diye dua etmeliyiz. Çünkü bu dengesiz yapıda sadece iki kurtarıcı sektör var.

Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde, otomotiv sektörünün ve tüketicilerin devlete ödediği vergileri düşündüm. 2007 yılında Türkiye’de toplam 152 milyar 831 milyon YTL (126 milyar dolar) vergi toplanmış. Sadece ÖTV ve KDV olarak otomotiv sektöründen toplanan vergi ise yaklaşık 10 milyar YTL. (8.3 milyar dolar) Yani daha binmeden 10 milyar YTL’yi devlete vermişiz. Otomobili aldıktan sonra her yıl iki kere ödediğimiz MTV ise 3.5 milyar YTL.(2.9 milyar dolar) Yani sadece tüketicilerin her yıl araçları için ödediği vergi 11 milyar doları aşıyor.

3’TE 2’Sİ OTO VE AKARYAKIT

Diğer taraftan yine otomotive bağlı olarak düşündüğümüzde akaryakıttaki vergi yükü ise daha da yüksek. Bugün kullandığımız akaryakıtın litre fiyatının tam yüzde 70’i vergiden oluşuyor. Bu da akaryakıttan toplanan verginin toplam vergi gelirlerinin yüzde 25’ini oluşturmasını sağlıyor. Bu da 38 milyar YTL demek. (31 milyar dolar) Yani devletimiz topladığı vergi gelirinin 3’te biri olan 50 milyar YTL’nin (42 milyar dolar) üstünde bir geliri daha tüketici almadan bu iki sektörden topluyor. Buna bu iki sektör temsilcilerinin ödedikleri, kurumlar vergisi, gümrük vergisi, ithalat vergisi ve diğer vergileri eklediğimiz zaman ortaya neredeyse toplam vergi gelirlerinin 3’te 2’si bir tablo çıkıyor. İnanılır gibi değil. Hayır benim anlamadığım sadece bu iki sektöre bu kadar yüklenince, otomotiv satışlarında veya petrol fiyatlarında yaşanan hareketlilikte kaybeden hepimiz oluyoruz. Bence bir an önce vergi gelirinin daha genele yayılması için çözümler bulunmalı. Aksi takdirde, Türkiye sadece bu iki sektöre sırtını dayayarak daha çok ekonomik kriz yaşar.

Maliye raporu yayınlansın haksız rekabet önlensin

Otomotiv sektörü, kayıt altında bir sektör olduğu için aylık satış, üretim ve ihracat rakamları hiç sekmeden kamuoyuna şeffaf bir şekilde sunulur. Biz de bunları alıp haberlerimizde değerlendiririz. Yani bugün otomotivde hangi marka ne kadar satıyor, ne kadar pazar payı var, hepsini net olarak biliyoruz. Bu diğer sektörlerde hiç bu kadar şeffaf değil. Gerek üreticileri temsil eden Otomotiv Sanayi Derneği (OSD), gerekse iç pazarı temsil eden Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) aylık ve yıllık rakamları hazırlayıp bize sunarlar. Ama bu hazırlanan raporlar, üyelerinden gelen beyanlara göre yapılır. Yani X bir firma ’Bu ay bu kadar sattım" dediği zaman ODD bunu doğru kabul edip, raporuna koyar. Kuşkusuz bir çoğu doğrudur. Ama bazen hedeflerini tutturmak, pazar payını yükseltmek için yüksek rakamlar söyleyenler de olabiliyor. Daha doğrusu yüksek demeyelim de bayiye verdiği aracı sattım diyenden, bir sonraki ay satacağı aracı bir ay öncesine kayıt ettirenler gibi.

Bugün satılan her araç, vergisi baştan ödendiği için Maliye’nin kayıtlarına giriyor. Yani en doğru rapor aslında Maliye Bakanlığı’nda. Ama Maliye kendi raporunun kamuoyuna açıklanmasını istemiyor. Sadece, ODD’ye sunarak, firmaların beyanlarında bir yanlışlık var mı yok mu onun kontrol edilmesini sağlıyor. Ama kuşkusuz ODD’nin yanlış olsa da firmaların beyanlarını düzeltme hakkı yok. Sadece Maliye’nin kayıtlarının, firmaların verdikleri beyanlarla tutmadığnı söyleyip uyarma hakkı var. Bunu uyan uyuyor, uymayan bildiğini okumaya devam ediyor. Ben bu noktada şunu merak ediyorum. Hem ODD’yi büyük bir yükten kurtarmak hem de haksız rekabetin önlenmesi için Maliye Bakanlığı kendi raporunu kamuoyuna açıklayamaz mı? Çünkü 50’ye yakın markanın yer aldığı otomotiv sektöründe, yüzde 0.1’lik pazar paylarının bile çok önemli olduğu düşünülürse, fazla beyan edilen satışlar büyük bir haksız rekabete neden oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları