‘Ali Kemal olayı’na cesur bir yaklaşım

KUVAYI Milliye’ye karşı çıkan yazıları nedeniyle 90 yıldır ‘vatan haini’ olarak bilinen gazeteci Ali Kemal, Orhan Karaveli’nin son kitabıyla yeniden gündemde.

Haberin Devamı

Sakallı Celal, Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği, Tanıdığım Nâzım Hikmet gibi kitaplarıyla da tanınan gazeteci Karaveli, “Ülkeye bunca yıldır başka ‘hain’ gelmedi mi? Neden hep ve yalnızca Ali Kemal?” diye soruyor.

Karaveli’ye göre, Kuvayı Milliye’ye ve Mustafa Kemal’e en ağır hakaretlerle karşı çıkan Refik Halit Karay, ‘Filozof’ Rıza Tevfik ve Refii Cevat Ulunay gibi ünlü isimlerin yanı sıra Yunan ve Fransız parasıyla gazete çıkaran ‘Anadolu Basını’nın kimi sivri ve satılmış kalemleri de en az Ali Kemal kadar suçluydular ama unutulup gitmişler ve itibarlı yurttaşlar olarak yaşamlarını ve mesleklerini sürdürmüşlerdi! Atatürk’ü kendi kurduğu Büyük Millet Meclisi’nden uzaklaştırmak için yasa teklifi veren ‘mebusları’ bugün kaç kişi anımsıyordu? Onu, kurtardığı İzmir’in orta yerinde vurup öldürmek için suikast düzenleyenler ‘hain’ değiller miydi? Asılsınlar veya daha hafif cezalarla kurtulmuş olsunlar bugün kaçının ismini biliyoruz?

Haberin Devamı


“Ali Kemal
’e gelince...” diye sürdürüyor Karaveli: “...Ordu Kumandanı ‘Sakallı’ Nurettin Paşa, yetkisini aşarak Ankara Hükümeti’ni güç durumda bırakmasa ve Ali Kemal’e kendisini savunma fırsatı verilmiş olsaydı, sanırım ‘150’likler’ arasına katılarak yurtdışına sürülmesiyle yetinilecekti. Çünkü İstiklal Mahkemesi fikir suçu nedeniyle kimseyi ölümle cezalandırılmamıştı!..”


“Ali Kemal. Belki de bir Günah Keçisi”
adıyla Doğan Kitap tarafından yayınlanan yapıttan Nurhak Dağları’na askerle girdiği çatışma sırasında öldürülen Sinan Cemgil’in Ali Kemal’le yakın akraba olduğu; Rauf Orbay’ın, talihsiz gazetecinin dul eşi Sabiha Kemal Hanım’la evlenmek istediği ve genç topçu ‘mülazımı’ İsmet Bey’in (İnönü) Mustafa Zeki Paşa’nın kızlarından Saadet Hanım’a talip olduğu gibi hiç bilinmeyen gerçekleri de öğreniyoruz. Bu evlilik gerçekleşseydi İsmet Paşa’mızla Ali Kemal ‘bacanak’ olacaklardı! Çünkü Saadet Hanım, Ali Kemal’le evlenen Sabiha’nın ablasıydı.


Mustafa Kemal’
in, benzersiz ve yüce kişiliğini bir kez daha ortaya koyan: “... Kuvayı Milliye’ye inanmayanlar da inananlar kadar haklı idiler...” sözlerini kitabına alan yılların gazetecisi Karaveli kitabının ‘Sunuş’unu şu sözlerle bitiriyor:

Haberin Devamı


“... Mustafa Kemal’in ‘Milli Misak sınırları içinde tam bağımsızlık’ hedefine ulaşmak bir mucizenin gerçekleşmesine bağlıydı ve bu mucizeye inanmayanlar belki de çoğunluktaydılar...”


“... Ya bugün? Nasıl yönetilirsek yönetilelim, tapusu elimizde güçlü bir ‘Atatürk Cumhuriyeti’miz var hâlâ...”


“Biraz da, ülkemizi bölüp ulusumuzu parçalamaya; ordumuzu güçten ve gözden düşürmeye çalışan dış ve özellikle iç düşmanlarımıza, politikacılarımıza, kimi gazeteci ve ‘aydınlarımıza’(!) bakalım. Gerçek vatan hainleri belki de onların arasındadır...”

 

Demokratik açılım kaba bir yalandır

 

YARGITAY Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, ADD’nin Dikili Şubesi’nin düzenlediği “Demokratik Açılımlar” konulu söyleşide önemli mesajlar verdi:

Haberin Devamı


* Türkiye
Cumhuriyeti, ideolojilerle değil, ilkeleriyle sağlam kurulmuştır. Ne yaparlarsa yapsınlar, isteklerini dış güçlerle de birleştirseler yurttaşın içindeki Atatürk sevgisini asla yok edemezler.


* Türkiye
bir deli gömleği gibi üzerine geçirilmiş 1982 Anayasası’nın yarattığı sesini çıkarmayan, hakkını istemeyen edilgin bir toplumla karşı karşıyadır. 1982 Anayasası’nda pek çok değişiklik yapılmasına rağmen hâlâ gerçek bir demokrasinin oluşması için gerekli koşullar oluşturulamamıştır. Bu yüzden demokratik açılıma kesinlikle ihtiyaç vardır. Ancak demokratik açılım için önce ciddiyet ve samimiyet gerekir. Böyle bir açılımı yapacak olan iradenin cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun bir iktidar olması gerekir.”

Haberin Devamı


*
İktidarın Kürt açılımı girişimleri samimiyet ve ciddiyet uzak olduğundan başarıya ulaşamaz. Demokratik açılım isteyenler cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun hareket etmek zorundadır. Laik devlet olmadan cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun hareket etmemiş olunur. Çağdaşlığın ve uygarlığın tek dayanağı laik
devlettir.


*
Ulus devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş taşıdır. Ulus devleti doğrudan doğruya şeyhler, tarikatlar veya etnik esasa dayalı bir siyasete oturtursak Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşama şansını ortadan kaldırırız. Bugün yapılmak istenen ayrımcılıktır.


*
Demokrasi etik kültür sorunudur. İsteklerini dışarıdan gelen güçlerle birleştirseler de yurttaşın içindeki Atatürk sevgisini ve Atatürk Türkiye’sini yıkamazlar. Atatürk Türkiye’si kesinlikle laik devlet niteliğini kaybetmeyecektir.

 

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

 

* CHP İstanbul AB ve Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Didem Engin’in 24 Ekim’de Paris’te Fransa Parlamentosu’nda düzenlenecek ‘Türkiye-Fransa-AB İlişkileri’nin konuşulacağı konferansta, CHP’nin İstanbul’daki belediyelerinin çalışmaları konusunda sunum yapacağını ve yerel yönetimler arasında işbirliğinin geliştirilebilmesi için önerilerde bulunacağını... * TİP eski lideri ve SDP’nin kurucu genel başkanı Mehmet Ali Aybar’ı anmak için düzenlenen “13. Mehmet Aybar’ı Anma Sempozyumu”nun bugün 13.00’te Koç Üniversitesi Rumeli Feneri Kampusu’nda yapılacağını...

* KARİKATÜRCÜLER
Derneği’nin büyük usta Altan Erbulak’ın 21. ölüm yıldönümü anısına yaptığı, ‘Karikatür Sergisi ve Karikatür Albümü’nün 24
Ekim Cumartesi 14.00’te Karikatürcüler Derneği’nin Sultanahmet Sergi Salonu’nda açılacağını (0212-513 60 61)...

 

Hoş bir espri olsa gerek

 

1919 yılında grip hastalığının neden kaynaklandığını hiç kimse bilmiyordu. Hatta virüs ve bakteri arasındaki ayrım yapılmamış, dolayısıyla grip virüsü de tanımlanmamıştı. 1919’daki bir mikroskopla grip virüsünü görmek imkânsızdı çünkü virüsler ancak normal mikroskoplara göre 100.000 kez daha güçlü olan elektron mikroskobu ile görülebilirler ve bu mikroskopların prototipleri de 1933’te yapılmıştır. İlk virüsler de 1950’li yıllarda tespit edilebilmişlerdir. Bakteri ve virüsler ancak organizma içinde akyuvarlar tarafından absorbe edilebilirler, buna da fagasitöz denir. Organizma dışında canlı bile olmayan virüslerin tabakta duran bir bitki kökü (soğan) tarafından fagosite edilmesi Mariana Çukuru’na tüpsüz dalmak kadar olanaklıdır.
Altuğ OKDEMİR Veteriner Hekim 

Yazarın Tüm Yazıları