AKP’nin solu mu, sağı mı? (I)

“SOL” ve “sağ” terimleri hâlâ dil pelesengi edildiği için yukarıdaki başlığı attım.

Haberin Devamı

Oysa aslına bakarsanız söz konusu deyimler benim için hiçbir somutluk arzetmiyor.
O halde önce bunun nedenlerini biraz ayrıntılı biçimde açıklamam gerekecek.

* * * 

EVET, yukarıdaki ifadeler “Duvar”ın yıkılışından ve komünizmin çöküşünden sonra hiçbir kıymet-i harbiye taşımaz oldular. İçi boş ve anlamı kof bir nitelik kazandılar.

Çünkü son yirmi yıldır hayat ve dünya şimdiye dek asla yaşanmamış bir hızla dönüştü.

Nitekim Babil’den, Hitit’ten, İskit’ten başlayın ve ta oralardan da, buhar makinesiyle atom bombası arasındaki geniş sanayi devrimi dâhil, 1989’a dek uzanın. Evrim helezonidir.

Sonra da birdenbire bugüne sıçrayın, ne görüyorsunuz?

* * * 

İYİDİR kötüdür tartışmasına girmiyorum ama aşağıdaki olgu kesinlik taşıyor.

O 1989’dan şu 2010’a kadar geçen dakikalık, saniyelik, saliselik sürede insanoğlu, Havva Anamızdan beri asla ve asla yaşanmamış hız ve yoğunluktaki bir dönüşüme tanık oldu.

Tarihin hiçbir döneminde bu denli süratle bu denli keskin bir viraj dönülmemişti.

Savaş olmadığı halde, böylesine kısa sürede böylesine büyük hercümerç görülmemişti.

Ve yukarıdaki inanılmaz dinamik, aslında zaten hemen daima görecelik arzetmiş olan siyaset kavramlarını, teorilerini ve pratiklerini de kaotik kıldı. Şeyler iç içelik kazandı.

Tanımlar muğlaklaştı. Net çizgiler elâstikileşti ve homojen içerikler melezleşti.

Dolayısıyla da, “sol” nedir ve kimdir; “sağ” nasıldır ve nicedir, eh yaşadığımız “yeni tarih”te bunları eli yüzü düzgün biçimde tanımlayabilecek olana aşk olsun!


* * *


İŞTE
bütün bunlardan ötürüdür ki ben yukarıdaki terminolojik lügati mümkün mertebe kullanmamaya çalışıyorum. Ne kadar az “sol” ve “sağ” dersem o kadar daha iyi!

Zaten de kasten, deyimleri hemen her defasında tırnak içine almaya riayet ediyorum.

Üstelik bilhassa, aynı lügatin Türkçe baskısındaki sahtekârlık sayfalarını, hilebazlık tanımlarını, tahrifatçılık hurufatlarını gördükçe, okudukça ve işittikçe dehşetlere düşüyorum.

Çünkü aslını inkâr eden namerttir, son tahlilde evrensel değerlerin “sol kültür”ünden iniyorum ki, hâlâ ve hâlâ ahlâkiyatına inanıyorum. Etik sadakatim bütünüyle sürüyor.

Artı, çizgi ve içerikler bugün ne denli muğlâklaşmış olursa olsun yine de geçmişteki “sol”un ortalama bir tarifi ve ortalama bir kıstas gradosu hala duruyor. Az çok da biliniyor.

Ayrıntısına sonra geleceğim, “sol” adına işlenmiş bütün cürümlere rağmen o ortalama tarif de en azından insaniyetçilik, eşitçilik, hürriyetçilik gibi asgari değerleri kapsıyor.

Bu takdirde, bizim kalpazanların lügatini kabullenmek gafletine düşer ve onların kendilerine yakıştırdığı “sol” (!) yaftasına eyvallah dersem, suça ben de iştirak etmiş olurum.

* * * 

Haberin Devamı

YANİ, Dersim kıyamını sahiplenerek despot ideolojisini dışavuran; Cumhurbaşkanını Ermenilikle “suçlayan” milletvekilini kollayarak ırkçılığa göz yuman; dayatmacı zihniyetini de askerden umduğu militarist ve yargıdan beklediği jüristokratist vesayetle yansıtan ve zaten de hiçbir zaman “sol” (!) olmamış olan bir CHP’yi bu sıfatla ödüllendirmem. Mümkün mü?

Hele hele, genel olarak “ulusalcı” denilen ve “Ergenekon” elebaşılığına cüret etmiş “Maocu Karanlıkçılar”dan “Kürt bakkala gitme” nefretini körüklemiş meczuplara uzanan ve sivil-asker yelpazeye yayılan o sahte “sol” (!) tabii asla ve asla sol değildir! El insaf!

Bunların hepsi de 1989’a dek geçerli olan evrensel tanımlamada, ılımlısından aşırısına ve mahcubundan utanmazına uzanan, hatta faşizmle flört eden farklı “sağ” kategorilere girer.

Zaten de bu yüzden iktidara yönelik tüm eleştiri ve suçlamaları yine tamamen “sağ” içerik taşıyor ki, AKP’ye “sol” eleştirinin ne olması gerektiği konusunu salıya bırakıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları