AKP’de Kemal Abi fırtınası kopabilir

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül basından özür dilemedi.Sadece kullandığı "servis" sözünün yanlış olduğunu söyleyerek küçük bir düzeltme ile işi geçiştirmek istedi.

Oysa gazetecilere genel bir suçlama yapmış, bizlerin yabancılar tarafından kullanıldığımızı söylemişti.

Bakan’ın çıkıp, dürüstçe gazetecilerden özür dilemesi gerekirdi.

Anımsayacağını zannediyorum aramızda böyle bir konu olmuştu.

Haklıydı, o nedenle ben hiç yüksünmeden, işi geçiştirmeye kalkmadan köşemde kendisinden özür dilemiştim.

Kısaca anlatayım.

Gül, aylar önce Doğan Medya Grubu’na gelmiş ve bizlere dış politikadaki gelişmeleri anlatmıştı.

Dışişleri Bakanı, konuşmasını yazılmamak koşuluyla yaptığını söylemişti. O nedenle de hiçbirimiz bu söyleşiyi yazmamıştık.

O konuşmada kullandığı bir sözü ben aylar sonra Başbakan da söylediği için yazmakta bir sakınca görmemiştim.

Gül gazeteye gönderdiği mektupta o konuşmanın yazılmamak koşuluyla yapıldığını anımsatmış, benim yazmama sitem etmişti.

Haklıydı. Ben de kendisinden özür dilemiştim.

Ama şimdi nedense kendisi ağır bir suçlama yapmasına rağmen gazetecilerden özür dilemiyor.

Herhalde kendi konumundaki bir insana özür dilemeyi yakıştıramıyor.

Neyse... En iyisi bu işi burada noktalayalım.

* * *

Anladığım kadarıyla AKP’lilerin sözlüğünde pek "özür" diye bir kelime yok.

Baksanıza Unakıtan bu kadar iddia karşısında istifa edeceğine tersine zeytinyağı gibi üste çıkarak önüne gelene çamur atıyor.

Oysa giderek yaygınlaşan yolsuzluk iddiaları AKP Grubu içinde ciddi rahatsızlıklara yol açıyor.

Muhalefetin yolsuzluklarla ilgili gensoruları, Başbakan tarafından partiye yönelik saldırılar olarak yorumlandığı ve milletvekillerini bunlara ret oyu vermeye çağırdığı için görüşülmeden geri çevriliyor.

Ancak ciddi yolsuzluk iddiaları bazı milletvekillerinin vicdanlarına sığmıyor.

Gruptaki rahatsızların sayısı giderek artıyor.

Örgütün çeşitli kesimlerinden, AKP’li belediyelerden ve Bakanlar Kurulu’ndan yükselen yolsuzluk kokuları bazı duyarlı milletvekillerini derin bir rahatsızlığa sürüklüyor.

Bu milletvekilleri şu vicdan muhasebesini yapmak zorunda kalıyorlar:

"Biz, içimizdeki yolsuzluk iddialarını sorgulayamıyorsak hangi hakla bazı politikacıları Yüce Divan’a yollayıp yargılatıyoruz? Bu dürüstlüğe sığar mı? Bunun hesabını hem bu dünyada, hem de öteki dünyada verebilecek miyiz?"

* * *

Yüreklerde başlayan bu fırtına AKP’nin 10-12 Mart tarihlerinde yapılacak Kızılcahamam toplantısında patlayabilir.

Yolsuzluklardan vicdani rahatsızlık duyan milletvekilleri eğer Başbakan Erdoğan’dan bir engelleme gelmezse parti içi disiplin sürecinin başlatılması için ısrarcı olabilirler.

Bakalım Başbakan Erdoğan, Kemal Abi için nasıl bir tutum içinde olacak.

Kemal Abi’sini bugüne kadar olduğu gibi yine koruyucu kanatları altına alacak mı? Yoksa hesap sorulması için izin verecek mi?

Eğer Başbakan Kemal Abi’sini korumaya devam ederse yüreklerdeki fırtınaların bir gün aniden ortalığı kasıp kavuracağını bilmelidir.

Her an doğması beklenen yeni bir siyasi seçenek de bu fırtınanın patlama tetiği olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları