AKP’de bal tutanlar

'Yeşil kart'lı müteahhit Emine Alioğlu’nun ihbarı, gözleri AKP Kadın Kolları Başkanı’nın eşine çevirdi. AKP Kadın Kolları Başkanı Selma Kavaf’ın eşi Alaattin Kavaf’ın da; bal tutanlar safına katıldığı ortaya çıktı.

AKP Kadın Kolları Yürütme Kurulu üyesi olan ve birdenbire ihale zengini haline gelen Emine Alioğlu’nun haberi bomba gibi patlamıştı.

‘Gariban’ olduğu için eşiyle birlikte yeşil kart alan Emine Alioğlu, TCDD’den peş peşe ihaleler almıştı ve Kanal D Haber ‘yeşil kartlı’ Emine Hanım’ı Mercedes otomobiliyle görüntülemişti.

Bu olayla ilgili olarak Kanal D muhabirleri, Emine Alioğlu’ndan randevu aldılar.

Bu randevuda Alioğlu müthiş bir ‘ihbarda’ bulunarak, ‘Benimle uğraşacağınıza gidin Kadın Kolları Başkanı Selma Kavaf’la uğraşın. Bakın bakalım onun kocası, AKP iktidar olunca hangi görevlere atanmış’ dedi. Bu ihbar üzerine Kanal D Haber ekibi, AKP Kadın Kolları Başkanı Selma Kavaf’ın eşini araştırmaya başladı.

Kadın Kolları Başkanı Selma Kavaf’ın eşi Alaattin Oktay Kavaf, AKP iktidarından önce Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’ye bağlı Orta Anadolu Şebeke İşletmeleri Grup Müdürlüğü’nde ‘Başuzman’ olarak görev yapıyordu.

AKP iktidar olduktan kısa bir süre sonra Kadın Kolları Başkanı’nın eşi Alaattin Kavaf, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Eti Zeolit Anonim Şirketi’ne vekáleten genel müdür olarak atandı.

2003 Nisan ayında da aynı göreve asaleten getirildi.

Bu habere ulaşan Kanal D Haber ekibi, ilkeli gazetecilik gereği konuyla ilgili olarak Selma Kavaf’a ulaştı ve bu konu hakkında görüşlerini sordu.

Ekibimiz yanıt yerine tehdit aldı. Selma Kavaf, arkadaşlarımızın kamerayı kapatmalarını ‘emretti’ ve ‘Bu binadan çıkamazsınız’ demeye başladı.

AKP bir yandan farklı bir iktidar havası verirken, diğer yandan hızla ‘bildik’ iktidarlardan biri haline geliyor.

Başbakan Erdoğan acaba bu durumun farkında mı?

Doğru, ben yırtınıyorum

BOŞUNA yırtınıyormuşum. Olabilir. Ben bazen boşuna yırtınırım. Ama inandığım şeyler için yırtınırım.

Uzan meselesini de yazarken bana böyle diyenler oldu. Boşuna yırtınıyorsun diye.

Hatta beni yırtınmakla suçlayanlar Uzanlar’dan parayı kapıp orada çalışmak için anlaşma bile imzaladılar. Ne yazık ki, tam izne çıkıp izni Uzanlar’ın yanında noktalayacakları gün Uzanlar’ın şirketlerine el kondu. Ben boşuna yırtınmamış oldum ama onlar boşuna Uzan gibi muazzam bir yolsuzluk konusunu es geçmiş oldular.

Doğru ben yırtınıyorum.

Ama inandığım şeyler için yırtınıyorum.

Annan Planı’nın satırını görmeden, sadece birileri bu plana karşı olmamı istiyor diye karşı çıkmıyorum.

Adamına göre muamele yapmıyor, adamına göre fikir değiştirmiyorum. HADEP’le birleşen arkadaşım da olsa yırtınabiliyorum. Susup oturmuyorum.

Bu ülkenin başbakanlarına kuyruk acım olduğu için sövmüyorum. Yaptıklarına inanmadığım zaman yazıyorum. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı gerçekten icraatını beğenmediğim için eleştirebiliyorum.

Seçilmiş belediye başkanlarıyla kan davaları gütmüyorum. Bunun gerçek nedenlerini saklamıyorum.

Popülaritemi korumak için istifa tehditleri sallamıyor, bunlarla gündeme gelmiyorum.

Ben önüme konanları ve yazmamı istenilenleri yazmıyorum. Geziyorum, görüyorum, okuyorum, bakıyorum ve onları yazıyorum.

Evet ben yırtınıyorum.

Bu ülkenin insanları da insan gibi özgürce, varlık içinde yaşasın diye yırtınıyorum.

Kendi popumu kurtarmak veya sağlama almak için değil.

Annan Planı’nı AB yok edemez

DÜN ve önceki gün üst üste Kıbrıs’ta AB’nin gelecekteki rolünü yazdım. Ve Annan Planı’nın AB’nin birincil hukuku olmasının getireceği rahatlıktan söz ettim.

Bakıyorum da, Annan Planı’nın tek satırını okumamış ‘cühela’ grubu ‘İşte bak kendi ağzıyla yakalandı’ diyor.

Ama dediğim gibi bunlar cühela grubu.

En kötü olasılığı düşünelim.

Yani AB’nin planı birincil hukuk yapmadığını, müktesebata dahil etmediğini farz edelim.

O zaman bile Kıbrıs’ta sorun çıkma olasılığı çok fazla değil.

Her şeyden önce AB ‘Kör parmağım gözüne’ diyerek bu anlaşmayı zora koşacak adımlar atmaz.

AİHM bir anlaşmayı geçersiz hale getirecek kadar ‘hukuk’ mahkemesi değil. Siyasi yönü de çok kuvvetli.

Daha da önemlisi, diyelim ki derogasyonlarla ilgili olarak AB’den anlaşmayı bozacak nitelikte kararlar geldi. Çözüm basit. Uygulamazsın olur biter.

Üstelik Annan Planı’nın Türk tarafına verdiği güç öylesine kalıcı ve önemli ki, Türk tarafı istemedikçe bunları uygulamak da mümkün olmaz.

Ama tabii anlaşma karşıtlarının bunu anlaması veya bilmesi mümkün değil.

Şimdi bu yazıyı okuyunca gidip ‘abilerine’ soracaklar. Sonra da bana yanıt döşenecekler.

Çok umurumdaymış gibi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Köşe yazarları kendi gelecekleri için değil ülkenin geleceği için yazı yazdıkları zaman.
Yazarın Tüm Yazıları