Ağlayan tiyatrocu

ÜLKEMİZİN en saygın tiyatro sanatçılarından biri, bir gece büyük emeklerle hazırladığı oyununa sadece 4 izleyici gelince oturup hüngür hüngür ağlamış.

Kişiliğine ve sanatına olan saygım nedeniyle bir Türk insanı olarak adını yazmaya utanıyorum.

Bu değerli tiyatro sanatçımızı ağlatacak duruma getiren bir toplumun bireyi olduğum için de bin kez daha utanıyorum.

Ne yazık ki, tüm kültür ve sanat kurumları gibi Türk tiyatrosu da bugün can çekişiyor.

Ödenekli tiyatroların dışındakiler ayakta kalabilmek için çırpınıp duruyorlar.

Boğaz tokluğuna çalışan sanatçılar bütün özverilerine, yüreklerindeki sanat sevgisine rağmen yine de tiyatrolarının yaşamını sürdüremiyorlar.

Tamam kabul, sanata, sanatçıya önem vermeyen, hatta gereksiz sayan bir iktidar var başımızda...

Onlar sanata, içine tükürülecek belden aşağı bir değer olarak bakıyorlar.

Bu da tamam...

Peki ama bu ülkenin okumuşu, yazmışı ne yapıyor? Onlar neden sanata ve kültüre böylesine sırtlarını dönüyorlar?

Sanat ve kültürden yoksun bir toplumun uygarlık çizgisinin altında kalacağını, millet değil ancak ümmet olabileceğini bilmiyorlar mı?

* * *

Biliyorum, özel tiyatrolar ödeneklilerle fiyat açısından rekabet edemiyor.

Devletin yaptığı yardımlar hem yetersiz kalıyor, hem de adil dağıtılmıyor.

Devlet, tiyatroları bir ticarethane sayıp ağır vergiler alıyor.

Çağdaş eğitime önem vermediğimiz, din ağırlıklı eğitimle sulandırdığımız için giderek kültür ve sanattan habersiz nesiller yetiştiriyoruz.

Televizyonlarımız abuk sabuk programlarla dolu.

Halkın duygularını en pespaye şekilde istismar eden diziler gece boyu damardan insanlarımızı afyonluyor.

Tüm eğitim kurumlarında sanat ve kültür etkinlikleri ve çalışmaları sadece türkü ve folklora indirgeniyor.

Belediyelerin kafası ‘mehter’in ötesine geçemiyor.

Bir de üstüne üstlük birçok kanalda saatlerce süren saçma sapan ‘gelin-kaynana-damat’ muhabbetleri...

Sonuç...

Hızlı bir yozlaşma...

Birbiri ardına perdelerini indirmek zorunda kalan tiyatrolar ve ağlayan sanat insanları.

* * *

Bu acı tablo hiç kuşkusuz çok azımızın yüreğini yakıyor.

6 kişiden sadece bir kişinin yılda bir kitap okuduğu bir toplumda milyonların hiç umurunda değil bu durum.

Ünlü tiyatro yönetmeni Gencay Gürün yıllar önce yapılan bir anketten bazı örnekler verdi.

Seçkin kesimleri kapsayan anketin sonuçları tüyler ürpertici...

Kültürlü, yani okumuş, yazmış, gelir düzeyi yüksek ailelerin 18 yaşına gelmiş çocuklarının yüzde 90’ından fazlası hiç müzeye gitmemiş. Hiç opera, bale, klasik müzik konseri izlememiş.

Tiyatro için durum bundan bir iki puan daha iyi.

Bu gerçeklerden sonra söylenecek bir tek şey kalıyor geriye:

‘Milli kaynanamız Semra Hanım’la, onu yaratanlarla, dizilerle mizilerle, arabeskle marabeskle, geyikle meyikle avunup gidiyoruz.’

Ve biz Türk toplumu olarak Avrupa Birliği’ne işte böyle hazırlanıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları