Abdullah Bey’e faks

VATANDAŞ -eczacı- Hüsnü Akıncı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e çektiği faksın örneğini bana da göndermiş. Bir ibret belgesidir. Özetliyorum.

"Sayın Abdullah Gül. Dışişleri Bakanı. Ankara. En iyi bildiğinizi beyan ettiğiniz konuda yazıyorum. Yani bir dindar olarak yazıyorum. Hazreti Ömer ’Cah (makam) hırsı, ahlakın en üst seviyesine yükselmiş insanların bile yok olmasına sebep olur’ demiştir. Hazreti Ali 14 yüzyıl önce Mısır valisine gönderdiği emirnamede ’Ey Vali, şu hususa çok dikkat et ve olanca kuvvetinle çalış. Zira bu din (Müslümanlık) fena adamların elinde esir oldu. Din perdesi altında, fenalıklar yapılıyor ve Müslümanlıkla, dünya nimetleri, mal mülk, makam vesaire elde edilmeye çalışılıyor’ ifadesini kullanmıştır.

Bunları size yazma sebebim şudur. Partiniz varoşlarda, köylerde ve seçim bürolarında din propagandası yapmaktadır.
’Bize bir dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler’ sözü partinizin seçim bayrağı olmuştur.

Cah
(makam) hırsınız galip gelmiş olmalı ki, seçim meydanlarında siz de halkın hislerine aynı istikamette hitap etmektesiniz. "Beni cumhurbaşkanı seçtirmediler" diyerek mağdur rolü oynamaktasınız...

Sayın Bakan, bunlar dinin siyasete alet edildiğinin işaretleri değil midir? Seçim öncesinde dini duygularını sömürerek halkın hür iradesi üzerine konulan ambargo değil midir?


Üstelik ’dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler’ derken gerçekler örtülmüyor mu? Cumhurbaşkanı seçim sürecini gayet dikkatle izledim. Devletin en yüce makamına seçilecek kişi için bir ittifak arayışında olmadınız. Krizi Erdoğan, Arınç ve siz yarattınız...

Sayın bakan, AKP grubundan sizin dışınızda ve üzerinde herkesin uzlaşacağı bir aday gösterilseydi, acaba demokrasi zaafa mı uğrayacaktı! Sizin dışınızda bir cumhurbaşkanı ülkeyi temsil edemeyecek miydi!

İtiraza yer yoktur. Süreci iyi idare edemediniz ve ülkeyi bunalıma sürüklediniz. Şimdi de, yarattığınız bunalımı örtbas edebilmek için halkın hisleriyle oynayarak siyasi rant peşinde koşmaktasınız.

Partiniz seçimleri kazanır veya kaybeder. Bu önemli değildir. Önemli olan, ülkemizin bunalıma girmiş olmasıdır.

Allah indinde bunun vebali acaba kimin olacaktır? Zira Allah’ın Kuran’daki emri gayet açıktır: ’Herkes istisnasız, yaptıklarının hesabını verecektir.’

Bir makam hırsı için ülkeyi zora sokmaya değer miydi Sayın Bakan? Saygılarımla. Hüsnü Akıncı."

* * *

Vatandaş Hüsnü Akıncı’yı tanırım. Sağ görüşlü, dindar, dinimizi ve siyaseti iyi bilen biridir. Şu yazdıklarına itiraz etmek mümkün mü?

Aslında yazdıklarının eksiği var ama fazlası yok. Bir tarafta varoşlarda ve seçim meydanlarında mağdur rolü oynayıp insanları kandırmaya kalkışanlar, Türkiye’yi beceriksizlikleri nedeniyle buralara sürükleyenler!.. Hesapları çok açıktı. 2002 seçiminde yüzde 34 oy almışlardı. Bu yüzde 34’le bir de kendi adamlarını cumhurbaşkanı seçtirecekler, 2014 yılına kadar ülkemizi dikensiz gül bahçesi gibi (!) yöneteceklerdi.

Yüzde 34 oyla, 12 yıl boyunca (2002-20l4) devlet onların olacaktı!

* * *

Evet, bir yanda din ticareti ve din sömürüsü. Müslüman, inançlı insanlarımızı ayarlamak için gereken bunlar!

Öbür yanda ise gece kulüplerinde, en lüks restoranlarda, beş yıldızlı otellerde işadamları ve yüksek bürokratlarla eğlenen, kafa çeken, masalarında içkinin su gibi aktığı AKP milletvekilleri, başbakan danışmanları, il ve ilçe örgütçüleri vesaireler!..

Bir yanda fakir fukaraya -oy kepçelemek için- beleş dağıtılan kömürler, fasulye, bulgur paketleri...

Öbür yanda özellikle büyükşehir belediyelerinde ve belediye şirketlerinde yapılan inanılmaz savurganlık, hırsızlık, yolsuzluk... Ve sömürdükleri Müslümanların sırtından kendi adamlarını, çoluk çocuklarını zengin belediye başkanları ve kadroları...

Bir yanda "dindarlık-Müslümanlık-fakir fukara" edebiyatı, öbür yanda beş yıldızlı, viskili rakılı lüks hayatlar!

Başbakan’ın tercümanı, AKP İstanbul milletvekili Egemen Bağış, bu seçimde de İstanbul’dan aday. Tanıtım toplantısına İstanbul’un krema takımı ve yüksek sosyete katıldı. Orada varoşlar yoktu!

Aynı saatlerde İstanbul’da belediye parasıyla fasulye, bulgur paketleri dağıtılıyor, sadaka ekonomisi-lüks yaşam-yerli ve yabancı yandaşlara peşkeş-din sömürüsü olanca hızıyla bütün Türkiye’de devam ediyordu!

Başbakan ise dün olduğu gibi devletin uçağı ve araçları ile parti mitingleri düzenlemekten, düzmece açılışlar yapmaktan sıkılmıyordu.

Müslümanlık bunların elinde herhalde kalıp değiştirdi ve işte böyle oldu!

Hüsnü Akıncı’nın Abdullah Gül’e çektiği faksı şimdi bir de bu gözle, yeniden okuyun lütfen.
Yazarın Tüm Yazıları