AB için Türkiye formülü daha hesaplı

Avrupa Birliği'nin karşı karşıya kaldığı mülteci krizi konusunda Türkiye çözüm denkleminin vazgeçilmez unsuru haline geldi/getirildi. AB'nin Türkiye formülünü ön planda tutması sadece sorunun Türkiye olmaksızın çözülemeyecek olmasından değil aynı zamanda birçok açıdan daha hesaplı olmasından kaynaklanıyor.

Haberin Devamı

AB ile Türkiye arasında mülteci krizinin çözümüne yönelik olarak eylül ayında üzerinde anlaşılan, uygulanmasına yönelik detayların müzakeresinde de sona gelinen Ortak Eylem Planı, doğal olarak krize son verecek bir boyuta sahip değil. Bu planla amaçlanan en kısa sürede bir fren etkisi yaratılması ve Türkiye’nin da aktif katkısıyla AB’de dalgalanan suların biraz olsun durulmasını sağlamak.

Haftalardır yürütülen müzakerelerin temelini büyük ölçüde AB Komisyonu hazırladı. Şu an masada bulunan ve Türkiye’nin talepleri olarak duyurulan maddelerin büyük bölümü zaten Brüksel’deki temaslar sırasında AB Komisyonu’nun, “İşbirliğinize ihtiyacımız var, bunun karşılığında bizim önerimiz de şunlar” diye sunduğu paketin parçaları.

Haberin Devamı

Bir bakıma Türkiye’nin elini ister istemez güçlendiren ve farklı bir pazarlık boyutunun oluşmasına katkıda bulunan bu yaklaşımın benimsenmesinin ve şu ana kadar sürdürülmesinin birden fazla nedeni var.

Her şeyden önce Türkiye’ye verilmesi ve iki yıla yayılması öngörülen 3 milyar Euro tutarındaki kaynak, AB ülkelerinin mülteci ve göçmenleri geçici olarak da olsa kendi topraklarında barındırmasının toplam maliyetiyle karşılaştırıldığında oldukça hesaplı.

Türkiye’yle varılacak bir uzlaşma ve Ankara’nın mülteci akışını, şimdikinin aksine, etkili bir şekilde kontrol etmesine dayanan bir anlaşma sağlanması AB’nin gerekmesi halinde askeri önlemleri de devreye sokarak özellikle Yunanistan’daki kara ve deniz dış sınırlarını kontrol altına almaya çalışmasından çok daha “basit”, etkili ve hesaplı.

Mülteci krizini AB sınırları dışında frenlemek ve kontrol altında tutmak, mülteci krizinin AB ülkelerindeki popülist ve aşırı sağcı politikaların tırmanışında katalizör olmasının yarattığı etkiyi silmeye çalışmaktan daha “kolay”, avantajlı ve hesaplı.

Haberin Devamı

Krizden en fazla zarar gören siyasetçilerin başında iç siyasette ciddi kan kaybetmeye başlayan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in gelmesi de Türkiye odaklı bir çözümü hiç olmadığı kadar “popüler” kılıyor.

Türkiye’yi ikna ve tatmin konusunda kısa vadeli önlemler arasında yer alan ve her iki tarafın da iç kamuoyuna satabileceği 3 milyar Euro yardım konusunda pürüzler asgariye inmiş gözüküyor. Fransa her ne kadar bu miktarın büyük bölümünün AB bütçesinden karşılanmasını istese de Brüksel’in katkısının sınırı aşağı yukarı belli. Bu da 500 milyon Euro düzeyine denk düşüyor. AB Komisyonu geri kalan 2.5 milyar Euro’nun üye ülkelerin ulusal bütçelerinden karşılanmasını talep ediyor.

Haberin Devamı

Bu bağlamda hazırladığı öneriye göre en fazla katkı sağlayacak ülke 534 milyon Euro ile Almanya olacak. Almanya’nın ardından en fazla katkı sağlayacak ülkeler ise 409 milyon Euro ile İngiltere ve 386 milyon Euro ile Fransa olacak. Türkiye’nin tanımadığı Kıbrıs Rum Kesimi’nin payına da 2.8 milyon Euro düzeyinde katkı düşerken en düşük yardım 1.4 milyon Euro ile Malta’dan gelecek.

Brüksel bu paranın “Türkiye’ye değil, Türkiye’deki Suriyeliler için verileceğinin” altını ısrarla çiziyor. Paranın kullanılacağı alanlar ve kullanımdaki öncelikler de Brüksel ve Ankara tarafından ortak yaklaşımla belirlenecek. AB’de hâkim görüşün, “Bu para şimdi verilmezse fiyat yükselir” olduğunun altını çizmekte de fayda var.

Haberin Devamı

Ankara’nın tam katılımlı AB-Türkiye Zirvesi önerisi de kabul görmüş durumda. AB yetkililerinin, “Türkiye’ye mülteci kriziyle mücadelede konusunda eşit ortak olduğunun hissettirilmesi açısından önemli” olarak tanımladıkları zirve için Almanya, 22 Kasım’ı önerdi. Türkiye’nin de yeşil ışık yakması halinde zirve bu tarihte yapılacak, takvim uyuşmazlığı halinde ise kasım ayı sonu hedefleniyor. Bu zirvenin yapılmasına aracı olan Almanya, bu tür zirvelerin düzenli hal almasına ise sıcak bakmıyor.

Görüşmelerin unsurları arasında yer alan 17 numaralı ekonomik ve parasal politika başlığının açılması konusunda da sorun yok. Bu başlığın aralık ortasında açılması hedefleniyor. Beş müzakere başlığında da Komisyon teknik çalışmalarını hızlandırıyor. Türkiye’nin aday ülke olarak zirvelere davet edilmesi konusunda henüz net gelişme sağlanmasa da bu konu en kolay aşılabilecek sorunlar arasında sayılıyor.

Haberin Devamı

Yıllardır mülteci yükünü tek başına yüklenen Türkiye’nin eline fırsat geçmiş ve belli ölçüde bu fırsat kendisine sunulmuşken bu kozu maksimum düzeyde kullanması gayet normal. Mülteci krizinin etkisiyle Türkiye’yle ilişkilerde bazı temel unsurları arka plana itmekle eleştirilen AB’nin bu pazarlığın bilançosundan yararlı mı zararlı mı çıkacağını ise zaman gösterecek.

Yazarın Tüm Yazıları