12 Dev Adam’ın doktorundan ücretsiz MS egzersizi

Kendi yakınlarında başarılı sonuç alan Dr. Adnan Bağrıaçık merkezinin kapısını ücretsiz olarak tüm MS hastalarına açtı

Milli Erkek Basketbol takımının da doktorluğunu yapan ortopedi ve travmatoloji uzmanı Adnan Bağrıaçık, MS (multipl skleroz) hastası yeğeni ve teyzesine uyguladığı egzersiz ve spor programlarından iyi sonuç alınca merkezinin kapılarını başka MS hastalarına ücretsiz açtı.
Dr. Bağrıaçık, “Yakınlarım MS hastası olunca, başka ülkelerde yapılanları araştırmaya başladık. İlaçların yanında egzersiz, spor ve fizik tedavinin katkısının büyük olduğunu gördük. Uyguladık ve çok iyi sonuçlar aldık. MS’li başka hastaların da bundan yararlanmasını istiyorum. Aslında hedefim hastalara 10-15 seansta evlerinde, kendi kendilerine uygulayabilecekleri hareketleri öğretmek ve kullandırmak” diyor.
Hastalığın seyrinin herkeste farklı olduğunu ancak tüm MS’lilerin mutlaka egzersizden yararlanabileceğini söyleyen Dr. Bağrıaçık, “Kasları çalıştırmaya ve güçlendirmeye yönelik uygulamalardan müthiş sonuçlar aldık. Üstelik hayata bağlıyor. Egzersizin herkesin hayatını kolaylaştırıcı bir basamak olacağına inanıyorum. Yeter ki hastalar inansın ve gösterdiklerimizi uygulasın” diyor.
Dr. Bağrıaçık, SGK’si bulunan MS hastalarından hiçbir ek ücret almayacak. SGK’sı olmayan hastalara da ücretsiz, aynı hizmeti verecek. Yararlanmak isteyen MS’liler Yeniköy’deki Orthopedia Center’i arayabilir. (212) 299 12 99

Yağlara soğuk darbesi

Jokeylerin soğuğa maruz kalan bacaklarının ve buzlu dondurma yiyen çocukların yanaklarının inceldiğini fark eden araştırmacılar, yağ hücrelerinin soğuktan zarar gördüğünü ve yaşayamadıklarını gördü. Bu bilgiden ilham alan teknoloji üreticileriyse beş yıl uğraşarak yeni bir yağ savaşçısı ve vücut şekillendirici geliştirdi.
M-Onep Klinikleri’nde uygulanmaya başlanan aletin adı Zeltiq. Alet yağlı bölgeyi (göbek, yanlar, sırt, bacaklar gibi) vakumla içine çekiyor ve 4-5 derece soğutuyor. Soğuktan zarar gören yağ hücreleri yavaş yavaş eriyerek, karaciğer yardımıyla vücuttan atılıyor.

DOĞRUDAN YAĞ HÜCRESİNİ HEDEFLİYOR

Yeni teknik, dolaşım sistemi ve diğer dokulara zarar vermiyor; doğrudan yağ hücrelerini hedefliyor. Soğutulan yağ hücrelerinde üç hafta içinde yapısal değişiklik başlıyor. Değişime uğrayan yağ hücreleri ikinci aydan itibaren doğal temizlenme sistemi olan lenf sistemiyle dışarı atılıyor. Gözle görünür sonuçlar 2-4 ay arasında meydana geliyor.
Beldeki simitler, kollar, üst ve alt karın, bacaklar, göbek, kalça, sırt (sutyen altı katmanları) uygulamadan en iyi sonuç alınan bölgeler. Gıdı ve meme üzerindeki etkisi hakkında AR-GE çalışmaları devam ediyor.
Ama yöntemin obezite hastaları için bir zayıflama yolu olmadığını hatırlatayım...

Genital bölge veremi

Tüberküloz (verem) en sık akciğerleri etkiliyor. Ancak, daha çok kan yoluyla, diğer organlara da yayılabiliyor. Tüberküloz vakalarının yüzde 2-5’ini de genital tüberkülozlular oluşturuyor. En sık 15-40 yaş arası kadınlarda görülüyor.
Özel Levent Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Şebnem Önsel, sık rastlanan bir hastalık olmadığı ve akla geç geldiği için hastalığın teşhisinin zor olduğunu söylüyor. Bu kadınların akciğer filmi çoğunlukla normal. Çünkü genital bölgede hastalık teşhis edilene kadar akciğerdeki iyileşmiş oluyor.
Hastalık genital organlardan en sık tüpleri tutuyor. İkinci sık yayılım alanıysa rahim içi dokusu. Hastaların bir kısmında da yumurtalıklar etkileniyor. Daha seyrek oranda da rahim ağzını.

UZUN YILLAR SESSİZ KALIYOR

Dr. Önsel, “Aslında sessiz bir hastalık. Hatta 10-20 yıl hiçbir belirti vermiyor. Bunlar genellikle tesadüfen yakalanıyor. İnfertilite (kısırlık) sorunu bulunan kadınların yüzde 3’ünde tüberküloza rastlıyoruz. Tüberkülozlu kadınların yüzde 58’i kısır” diyor.
Tüberkülozun belirti veren tiplerinde halsizlik, sırt ve karın ağrısı, adet sancısı ve cinsel ilişkide ağrı görülebiliyor. Yumurtalıkların tutulduğu durumlarda adet düzensizliğine rastlanıyor. Bazı hastalarda karında asit (sıvı toplanma) birikimi ve buna bağlı karında gerginlik ve ağrı olabiliyor.
Neyse ki tedavinin sonuçları yüz güldürüyor. Aynen akciğer tüberkülozundaki gibi, kombine antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Başarısızlığın nedeni, tıpkı akciğer tüberkülozundaki gibi, hastaların kendilerini iyi hissedince ilaçları zamanından önce kesmesi.

Atatürk’e sesinden check-up

Yeditepe Tıp Fakültesi’nden kulak burun boğaz ve ses hastalıkları uzmanı Doç. Dr. İsmail Koçak Atatürk’ün ses kayıtlarını inceledi ve sulkus yani ses tellerinde yarık, oluk ve reflü sorunlarından da mustarip olduğunu ortaya koydu

Yeniden alevlenen Atatürk’ün sesiyle ilgili tartışmalara farklı bir katkı Doç. Dr. Koçak’dan geldi. Yıllarını ses hastalıklarına veren Koçak, Atatürk’ün 1930-1936 arasında kaydedilen yedi ses örneğini inceledi. Çıplak kulakla değerlendirmenin yanı sıra, profesyonel ses analiz programlarından da yararlandı. Atatürk’ün sesini karakteristiği açısından da değerlendiren Koçak, tenor olduğunu söylüyor.

SES TELLERİNDE ÇÖKÜNTÜ VAR

Koçak, ses analizleri sırasında Atatürk’ün sağlığıyla ilgili ipuçlarına da ulaştı. Sesindeki nefeslilik ve frekans özelliklerinin nadir bulunan (Türk toplumunda yüzde 9) sulkus tipi ses karakteristiği düşündürdüğünü söylüyor. “Bu ses kalitesi özellikle sanatçı ve performans ses tipi. Sevdiğimiz birçok sanatçıda bu özellik mevcut. Ses tellerinin titreşim bölgesinde hafif bir çöküntü var. Atatürk’ün son kayıtlarında sesinde pürüzlenme ve kabalaşma var. Bunu reflünün yarattığını düşünüyorum. Reflü de sirozun etkisiyle gelişmiştir” diyor.
Koçak, yıllardır konuşulan Atatürk’ün sesinin ince olduğuyla ilgili yorumu farklı. Sesinin inceliğinin, esasen haykırarak konuştuğu kayıtlarda ‘register atlaması’ denilen ve her insanın yaşayabileceği bir durum olduğunu söylüyor. Ve diyor ki, “’Ne mutlu Türküm diyene!’ cümlesindeki incelme aslında şiddetli ses kullanımı sonucunda, sesin birden bire ince perdeye kaymasıyla ortaya çıkmış bir durum.”

TAMAMLAYICI TIP
Elektrik akımını ver, bağırsakları harekete geçir


Gastroenteroloji kliniklerine gelen hastaların hemen hemen üçte birinin şikayeti fonksiyonel dispepsi. Bu; bir aydan uzun süre tekrarlayan karın ağrısı ve karnın üst kısmında rahatsızlık hissiyle seyreden bir hastalık. Hiçbir tetkik hastaların günlük yaşamını aksatan, şişkinlik, gaz ve ağrıların nedenini açıklayamıyor. Şikayetlere yönelik ilaçlar, hatta bazen bunlara eklenen antidepresanlardan her zaman sonuç alınamıyor. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Klinik Şefi Doç. Dr. Seyfeettin Köklü’nün bir deneyi sorunla başetmede yeni bir kapı araladı. Şimdiden tamamlayıcı tıp uygulamalarına aday.
Köklü, idrar kaçırma tedavisinde uygulanan elektrikle uyarma tedavisinin bağırsakları da harekete geçirdiği (ishal) gözleminden yola çıktı. Kliniklerine başvuran 50 fonksiyonel dispepsi hastasını araştırma kapsamına aldı. 25’ine, üst sindirim sisteminin bulunduğu karın ve sırt bölgesine elektrik akımı veren elektrotlar bağladı. 25’ineyse plasebo (boş ilaç) verir gibi, elektrotları bağladı ancak akım vermedi. Hastalar akım uygulandığını sandı.
Gördü ki, hem akım aldığını sanan hem de gerçekten akım uygulanan hastaların şikayetlerinde azalma oldu. Özellikle de akım alanlarda sonuç daha çarpıcıydı. Köklü sonuçlardan cesaret alarak, bir başka sık rastlanan sindirim sistemi sorunu IBS’de de uyguladı. Daha çok bağırsakla ilgili şikayetlerinin de etkili olduğu IBS hastalarının bu kez alt sindirim sistemi bölgesine interferansiyel akım verdi. Sonuç benzerdi. Yöntem IBS’de de anlamlı derecede etkiliydi.
Köklü, “Elektrikle yaptığımız; ilgili organlara en yakın sinirleri uyarmak. Böylece mide bağırsak sisteminin hareketliliğini artırmak. Sonuçta da belirtilerin gerilemesini sağlamak” diyor. Yöntemin tamamlayıcı bir tıbbi uygulama olarak kliniğe gelmemesi için hiçbir neden yok. Ucuz ve kolay. Evde yapılmasına olanak veren cihazlar da mevcut.

SAĞLIĞIM İÇİN
Elif Şafak - Yazar


Mutlaka yaparım: Kiloma dikkat ediyorum, edebildiğimce. Yürürüm bol bol. Yürümeyi severim. Yürürken yazdığım hikayeyi düşünmek iyi geliyor. Sporla aram çok yok ama yürüyüş kısmı iyi.
Asla yapmam: Tatlı yemem. Baklava, çikolata, pasta, şöbiyet filan hiçbir zaman sevemedim. Kırmızı eti uzun senelerdir yemiyorum. Yarı-vejetaryenim. Roman yazmadığım zaman sigara içmem, yazıyorsam arada içerim ama fazla değil.
Mutlaka yapacağım: Bir ara detoks denemek istiyorum ama kahveyi yasaklamayan bir detoks programı arıyorum. Kahvesiz de olmaz ki!

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Diyabetimi Seviyorum

Gazeteci-yazar Emine Çaykara, yaklaşık 30 yıldır yaşamında olan diyabeti kitaplaştırdı. Çaykara, Diyabetimi Seviyorum adlı kitabında, “Diyabetten korkmayın, onu yönetin” diyor, hastalığını sevmeye kadar uzanan mücadelesini paylaşıyor. Çaykara ayrıca, salatadan lahmacuna, börekten tarta kadar diyabetlerin de yiyebileceği tarifler veriyor. Alfa Yayınlarından çıkan kitap, 15 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Grip oldum, ateşim de yüksek antibiyotik alayım. Daha çabuk hastalıktan kurtulurum. Antibiyotik her derde deva!
DOĞRU: Gribe influenza denen virüsler yol açar. Antibiyotiklerse virüs değil, bakteriler üzerinde etkili. Doktor yazmadan antibiyotik almayın.
Yazarın Tüm Yazıları