11 Eylül Miladı

11 Eylül tarihi siyasi ve ekonomik yelpazenin hangi ucundan bakarsanız bakın bir miladı ifade ediyor. Yazarlar bunun tarihi bir milat mı yoksa bir gazetecilik miladı mı olduğunu tartışadursun, Yücel Göktürk'ün PostExpress'teki yazısında da alıntıladığı gibi "artık sahnede yeni bir oyuncu var". Bu oyuncu sevsek de sevmesek de, istesek de istemesek de küresel anlamda dengeleri değiştirmeye aday. Hatta değiştirmeye başladı bile."Görünmez Kıta" kitabının yazarı Ohmae, yeni ekonomik sistemin (neo-liberalizm) topraktan azade olduğunu iddia etse de biliyoruz ki coğrafi terimler bize adres olarak ABD ve az da İngiltere'yi gösteriyor. Görünen de o ki ABD (islami) teröre karşı açtığı (haçlı) seferinde, yanında fiili olarak bir tek İngiltere'yi bulacak. Pratikte ne kadar başarılı olur bilinmez ama şimdiden ABD en yakın müttefiği Suudi Arabistan'dan ilk darbeyi yedi. Bunun üzerine komuta merkezini Türkiye'ye kaydırma palınını açıkladı. Ama bu plan Türk kamuoyundan o kadar büyük bir tepki gördü ki, hükümet sonunda "Böyle bir talep yok. Sadece hava sahamızı açıyoruz. Asker de vermeyeceğiz" açıklaması yapmak zorunda kaldı. Sermaye hareketleri11 Eylül saldırısından sonra anladık ki sermaye hareketleri de "o kadar bağımsız" değilmiş. Evet fon yöneticileri önce gelişmekte olan piyasalardan kaçmaya başladı. Hatta bir ara ABD enstrümanları da satılıdı. Ama ardından ABD'ye yardım eden ülkelere IMF tarafından para dağıtıldığını da görmeye başladık. Mesela Pakistan. Düne kadar "Türkiye'ye ek yardım düşünmüyoruz" diyen IMF 'nin bu hafta içinde Türkiye'ye ek yardım ile ilgili bir açıklama yapması bekleniyor. Ek yardımın geleceği o kadar kesin ki şimdilerde miktarı tartışılıyor. Durumun vehametini göstermek için REUTERS mahreçli ve 3 Ekim tarihli bir habere göz atalım. "Bush yönetimi daha önce sık sık amerikan halkının vergilerinin kötü ekonomik politikalar izleyen ülkeleri kurtarmak için heba edilmemesi için uluslararası kredi kuruluşlarının bütçesini kısma tehdidinde bulunurdu. Ancak IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kredi kuruluşlarının en büyük hissedarı olan ABD, 11 Eylül saldırıları na misilleme saldırılarına destek verecek dost arayışına girdiğinden analistler bu tavırda gevşeme olmasını bekliyor. Washington'da Uluslararası ekonomi Enstutüsü'nden Morris Goldstein "Tahminimce gelişen ülkeler eskisine göre çok daha kolay ve fazla para bulabilecekler" dedi. Pakistan'a şimdiden 50 milyon dolarlık yardım yapıldı ve ülkeden yeni uygulanacak bir paket için ABD ve müttefikleri daha fazla yardımcı olacak gibi görünüyor. Türkiye ek yardım almasa bile 5 milyar dolarlık borcunun ertelenmesine kesin gözüyle bakılıyor. Faiz yine düştüTüm bu toz duman içinde ABD Merkez Bankası Fed, kısa vade faiz oranlarını bir kere dha düşürerek yüzde 2.5'e çekti. Hatta verdiği mesajlarda faizde bir indirime daha gidebileceğini gösterdi. Yüzde 2.5 oranındaki kısa vade faiz oranı ABD'nin 40 yıldır görmediği bir oran. eğer faiz biraz daha indirilirse neredeyse ABD'de de Japonya'da olduğu gibi "sıgır faiz" politikasından söz etmek zorunda kalacağız.CNN Türk ekonomi yorumcusu Uğur Gürses'e göre ABD-Japonya kıyaslamasını yapmak için henüz erken. Çünkü ABD'de ne bir kredi çöküşü yaşandı ne de şirket aktifleri eridi. Oysa Japonya'da önce kredi çöküşü, ardından gayrimenkul fiyatlarındaki gerileme mali sistemi vurmuştu. Çünkü mali sistem aktiflerinin önemli bir kısmını gayrimenkullerde tutuyordu ve bu alandaki bir düşüş aktifleri de bir gece içinde 5'te dört gibi devasa oranlarda eritiverdi. Ama ABD'nin kendi handikapları da mevcut. Örneğin borsa çöküşü Japonya'yı çok etkilemedi ama ABD halkını etkileyecek. çünkü ülkede direkt veya fonlar aracılığıyla borsa yatırımı olan nüfus yüzde 70'lerin üzerinde. Tüm bu veriler Türkiye'nin durumunu tam bir muamma haline getiriyor. bizi ilgilendiren soru soru gayet net: "ABD'nin yanında olduğumuz için daha çok yardım ve daha uzun vade alabilecek miyiz." Ama bu sorunnu cevabı o kadar çok değişkene bağlı ki...Geçenlerde, neden içerde bu kadar sorun dururken son günlerde sadece dünya, ABD ve Avrupa ekonomileri ile ilgili yazıar yazdığım konusunda bir eleştiri e-maili aldım. Sanırım aşağıdaki paragraf bu sorunun yanıtını yeterince veriyor. Üstelik tam 150 yıl öncesinden..."Burjuvazi, dünya pazarını kullanıma açarken, üretime de tüketime de kozmopolit bir karakter kazandırdı. Sanayiin ayağının altından o zamana kadar üzerinde durduğu milli zemini gericilerin dalına basa basa çekip aldı. Eskidan kalma bütün mille sanayiler yıkılmıştır ya da hergün yıkılıyor. Bunların yerini, kurulması bütün milletler için hayat memat meselesi olan yeni sanayiler alayor. Bu yeni sanayiler artık yerli hamaddeleri değil, en ücra köşelerden getirilen ürünleri işleyen, çıkardıkları ürünler yalnız ülke içinde değil yeryüzünün her köşesinde tüketilen sanayilerdir. Ülkenin kendi ürünleri ile karşılanan eski ihtiyaçlar yerine ancak uzak diyarların ve iklimlerin ürünleri ile karşılanan ihtiyaçlar doğuyor. Eski Mahalli ve milli içe kapalılığın , kendine yeterliğin yetirini çok yönlü ilişkiler milletlerin evrensel karşılıklı bağımlılığı alıyor. Tek Tek milletlerin fikir eserleri atık herkesin mali haline geliyor. Milli tek yanlılık ve dar kafalılık gittikçe imkansızlaşıyor., birçok ve çeşitli milli mahalli edebiyatlardan ortaya bir dünya edebiyatı çıkıyor." * * Marx. Manifesto
Yazarın Tüm Yazıları