1, 3, 5, 10, 15 şehit...

İKİ seçenek var.

Birinci seçenek...

"Kimse çarpışmasın, terörist kovalamasın, hiç şehit vermeyeyim, koltukta oturduğum dönemi kazasız belasız atlatayım."

İkinci seçenek...

"Bu terör örgütü, TC’nin varlığına tehdittir, bu tehdit yok edilmeden halkımız asla huzur içinde yaşayamaz, o nedenle elimdeki tüm kuvvetlerle, neredeyse bulup, yok edeceğim."

İkinci seçenek, risklidir...

Vuruşursanız, pusuya düşebilir, ölebilirsiniz. Terörist kovalarsanız, üstüne giderseniz, illa ki şehit verirsiniz. Bu durumda, kişisel ikbaliniz biter. Koltuğunuzu kaybedebilirsiniz... Ama bu tercihi yapanlar bilir ki, kişisel ikbal, devletin ve milletin ikbali yanında, önemsizdir.

Birinci seçeneğin ise, bu seçeneği tercih eden kişiye hiç riski yoktur.

Bakın, işte şu kadar süre şehit vermedim, dersiniz... Halbuki, sizin kılınızı bile kıpırdatmadan oturduğunuz, şehit vermedim diye övündüğünüz dönemde, terör örgütü güçlenmiştir... Eleman temin etmiş, cephane almış, pusular hazırlamıştır. Terörle mücadeleye kalktığınız anda, olması gerekenden daha güçlü bir tehditle karşı karşıya kalınacak, daha çok şehit verilecektir.

Aslında o verilen şehitler, sizin günahınız değil, vakti gelmesine rağmen, terörle mücadele etmemiş olan kişilerin günahıdır...

*

Kim diyor bunu?

En şiddetli günlerde, Hakkári’de, efsane general Osman Pamukoğlu ile birlikte "kelle"yi koltuğa alan, emekli albay Erdal Sarızeybek diyor.

*

Bi daha okuyun lütfen.

Hadisenin özeti, "zamanında yenilen hurmalar"dan ibarettir.

*

Siyaset sahnesindekiler yıllardır "yan gelip yattığı" için, "aslında o verilen şehitler, sizin günahınız değil, vakti gelmesine rağmen, terörle mücadele etmemiş olan kişilerin günahıdır"...
Yazarın Tüm Yazıları