GeriSeyahat Konakları, kanyonu görücüye çıktı şimdi doğa zenginliğini sergileyecek
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Konakları, kanyonu görücüye çıktı şimdi doğa zenginliğini sergileyecek

Konakları, kanyonu görücüye çıktı şimdi doğa zenginliğini sergileyecek

Erzincan’ın Kemaliye İlçesi, önceki hafta düzenlenen 33’üncü Kültür ve Doğa Sporları Şenlikleri’nde mimari koruma ödülleri aldığı tarihi konaklarını, geleneksel dokumalarını, türkülerini sergiledi.

ABD ve Avrupa’dan gelen sporcular 430 metre yüksekliğindeki Karanlık Kanyon’dan soluk kesici atlayışlar yaptı, kano, dağ bisikleti, kaya tırmanışı yarışmaları düzenlendi. Bu hafta ise TÜBİTAK’ın öncülüğündeki Doğa Okulu başlıyor. Türkiye’nin farklı illerinden gelecek doğaseverler, akademisyenlerin rehberliğinde yeryüzünde sadece Kemaliye’de yetişen endemik bitkileri, sadece burada yaşayan hayvanları tanıyacak. Akdeniz ve Sibiryan iklimleri, üç farklı faunayı buluşturan bu özel havzayı keşfedecek.

Kemaliye özel bir yazı yaşıyor bu yıl. Bereketli bahar yağmurları dut hasatını bir ay geciktirmekle kalmadı, ilçenin manzarasını da güzelleştirdi. Kemaliye’nin eteklerine serilmiş zümrüt gerdanlığı andıran Karasu, 20 yıl sonra ilk kez bu kadar yükseliyor. Sadıkbağı mahallesinin altında, geçmişte cirit oynanan alan bile suyla kaplandı. Kıyılardaki kavaklar, söğütler yarı bellerine kadar suyla örtüldü. İlçeyi çevreleyen yalçın kayalara ikindi güneşinin kırmızısı vurduğunda, yamaçlardaki dut bahçelerinin mat yeşili, nehrin parlak canlı tonları yan yana geldiğinde seyrine doyulmayacak bir manzara çıkıyor ortaya. İlçe merkezinde, çınar ağaçlarının gölgesindeki havuzlu kahvede kulak misafiri olduğum sohbete bakılırsa Kemaliyeliler de doyamıyor bu manzarayı seyretmeye. İstanbul’dan gelen konuklarına ilçeyi anlatan bir hanım “İncecik akan, ismi gibi kara bir suydu. Su düzeyi yükselip vadinin zeminini örtünce Kemaliye daha da güzelleşti” diyor.

FİLM SETİ HAZIR SİNEMACI BEKLENİYOR

Kemaliye’yi çevreleyen, yüksekliği 1500 metreyi bulan dağlardaki su kaynakları bu yıl daha coşkulu akıyor. İlçe merkezinin hemen üstünde, topraktan nehir gibi fışkıran Kadıgölü’nün karpuz çatlatan suları, taş kaplı yüzlerce yıllık sokakların kıyısındaki su oluklarından şırıltılar çıkarıp, çevreye serinlik saçarak akıp aşağıdaki nehre karışıyor.
100 yıl öncesine kadar İpekyolu kervanlarının geçtiği, çarşısında 40 kuyumcunun altın işlediği, 40 ayakkabıcının tahta çivilerle kundura yaptığı, beş noterin okuma, yazma bilmeyen tüccarlara senet düzenlediği, Fransa’dan Mısır’a beş ülkeye ihracat yapan ticaret kenti şimdilerde tam bir “yavaş şehir.” Geçen yüzyıl başında Ermeniler, Rumlar göçünce, 1960’lı yıllardan itibaren gençler büyük kentlerin yolunu tutunca nüfusu 20 binlerden 2 bine düşmüş. Belediye Başkanı Mustafa Haznedar “Çoğunluk 60 yaşın üstünde, gençlerin oranı çok az” diyor. Üstelik pek çoğu da emekli. Belediye Başkanı Haznedar bile uzun yıllar İstanbul’da görev yapan bir emekli hakim.
Doğu Anadolu’nun çıplak kayalarla şekillenen kurak coğrafyasında, Yama ve Mercan dağları arasına sıkışan Kemaliye vadisinin yeşilliği ne kadar şaşırtıcıysa, ilçenin sokaklarındaki manzara da o kadar hayret verici. Belediye binasından yukarılara çıkıp, nehre paralel bir seyir balkonu gibi uzanan Dörtyolağzı Sokağı’na girdiğinizde, dut bahçeleri arasındaki restore edilmiş, birbirinden güzel tarihi binalar sıralanıyor: Ceviz ve dutu karıştırıp misafirlerine leziz tatlılar yapan Lökhane, bitişiğindeki tarihi değirmen, kapısındaki plakete göre 1800’de yapılmış Ethem Ağa Konağı, ardından Yağmurdere boyunca sıralanan, geleneksel mimariye göre yapılmış ilk katı taş, üstleri ahşap cumbalı evler, konaklar... İlçedeki tescilli 163 tarihi yapıdan 34’ünün restorasyonu tamamlanmış, geleneksel mimari özelliği taşıyan yapıların sayısı 400’ü aşıyor. Merkezdeki belediye binası ve çevresindeki yapılar geleneksel mimariyi çağrıştıracak şekilde ahşapla giydirilmiş, tüm işyerlerine ahşap tabelalar yerleştirilmiş. İlçe SİT alanı ilan edildiği için yeni inşaatların bu yapıyı bozmasına izin verilmiyor. “10 yıldır ÇEKÜL Vakfı’yla yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda geçmişin değerlerini yeniden hayata kazandırdık. Onlar bizim gelecek kuşaklardan ödünç aldığımız varlıklar, bu bilinçle koruyoruz” diyor bu yıl ikinci kez seçilen Mustafa Haznedar.

ŞAİRİYLE GURUR DUYAN KÖYLER

Film setini andıran nehre paralel sokaklar, dut bahçelerinin içinden geçen merdivenli yollarla birbirine bağlanıyor. Doğu Anadolu’da görmeye pek alışmadığımız, Ege sahillerini çağrıştıran bu yollarda geçmişin ustaları taşı hasır gibi işlemiş. Kenarlara taştan su olukları yapılmış, bahçeler taş duvarlarla birbirinden ayrılmış, kademelendirilmiş. Oluşturulan teraslar küfelerle taşınan verimli toprakla doldurulmuş, dut ağaçları dikilmiş. Kanal sistemiyle her bahçeye su ulaştırılmış. Anadolu’nun en iyi taş ustaları Ermenilerce yapılan bu bahçelere onlar gittikten sonra Müslümanlar da sevgiyle bakmış.
“Kemaliye’nin en önemli özelliği, halkının yüzyıllar önce kent kültürünü benimsemesidir. Bir zamanlar ilçeye Karadeniz kıyısından her hafta 1500 atlı kervan gelir, malları bizim kervancılarımızca Mısır’a kadar ulaştırılırmış. İstanbul’la çok yakın bağı olmuş. İpekyolu kervanlarından, kuyumculuktan, dutlardan para kazanan Kemaliyeli, modayı, teknolojiyi yakından izlemiş” diyor Kemaliyeli fotoğrafçı, yazar Lütfi Özgünaydın.
İlçe merkezi gibi çevresindeki beş köy de geleneksel mimarisine sahip çıkmış. Örneğin merkeze 2,5 kilometre uzaklıktaki Apçağa Köyü’nün asırlık Yakup Ağa Konağı, taş sokakları, fırını, dükkanlarını gezerken zamanın durduğunu hissediyorsunuz. Apçağa kökenli şair Ahmet Kutsi Tecer’in “Orda bir köy var uzakta” dizeleri, köy girişinde yazıyor. Adına geleneksel mimari ürünü bir müze yapılmış, yanına okuma odası açılmış. Bu çabalar 2006’da köye Kültür Bakanlığı’ndan “Ulusal Mimarlık Koruma Ödülü” getirmiş. (Şairini unutmayan bir başka köy Çit. 31 yıl önce hayata veda eden Enver Gökçe’nin anısı köyündeki müzede yaşatılıyor.)
Manileriyle ünlü Kemaliye, bu geleneğin ürünlerini şimdilerde ilçenin nehre paralel en üst sokağında sergiliyor. Halkın yazın günbatımını seyretmek için çıktığı bölgeye Mani Yolu yapılmış. Geçmişin manileri yol boyunca sıralanan tabelalara yazılmış. Geçmişin meşhur Eğin türkülerini 1992’den bu yana faaliyeti sürdüren Kemaliye Fasıl Ekibi yaşatıyor. Birkaç yıl öncesine kadar her cuma akşamı konser veren, şimdilerde sadece talep olduğunda toplanan sekiz kişilik grubun kurucusu ve solisti belediyenin zabıta amiri, klarnetçisi taş ustası, cümbüşçüsü kadastro memuru, diğer üyeleri esnaf. Repertuvarlarında 40 Eğin türküsünün yanı sıra Anadolu’nun farklı bölgelerinden pek çok ezgi var.
Sanat kadar bilime de meraklı Kemaliyeliler. Prof. Dr. Ali Demirsoy’un verilerine göre, şu anda Türkiye’nin üniversitelerinde 150 civarında Eğinli profesör, 70 civarında doçent görev yapıyor. Hacettepe Üniversitesi ile TÜBİTAK’ın ortak girişimi Bilim Okulları’ndan biri de yedi yıldır Kemaliye’de düzenleniyor.

EL ELE VERMENİN GÜCÜ

Güçlerini birleştirdiklerinde sarp dağları aşabileceklerini çok önceleri fark etmiş Kemaliyeliler. Güneydeki sarp, engebeli Malatya yoluna alternatif olarak, kuzeyde Divriği’ye bağlanan kısa alternatif yapmaya girişmişler. Karanlık Vadi’de, Karasu’nun iki kıyısında duvar gibi dimdik 500 metre yükselen kayalara tüneller kazmışlar. Dedelerin başladığı yol inşaatını, 1993’te dönemin valisi Recep Yazıcıoğlu’nun teşvikiyle bir araya gelen torunlar, aralarında topladıkları parayla tamamlamış. Bu sivil toplum iradesi 2003’te Kemaliye Kültür ve Kalkınma Vakfı’nın (KEMAV) etrafında birleşip, ilçede köklü bir değişimin kapısını aralamış.
KEMAV restorasyon projelerini destekliyor, ilçede turizmin gelişmesi, yerel kültürün ve doğanın korunması, projelere sponsorluk ve uluslararası destek sağlanması konusunda çalışıyor. Bu çabaların sonucunda Kemaliye’de hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Sadece doğa sporları alanında son yedi yılda ulaşılan nokta bile ümit verici. 2003’te başlatılan Doğa Sporları Şenliği, üç yıl içinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın En İyi Gençlik Projeleri arasına girip ödüllendirildi. Kemaliye Spor Kulübü’nün 19’u su sporlarında, toplam 30 lisanslı sporcusu bulunuyor. Dağcılık, kaya tırmanışı, kano, raftinge geçen yıl Karanlık Kanyon’da base jump eklenmişti. Arif Kemal Buhara’nın ilk kez atladığı 430 metrelik kanyonda bu yıl 33’üncü Kemaliye Şenliği kapsamında ilk kez ABD ve Avrupa’dan sporcular üç günde yaklaşık 15 atlayış gerçekleştirdi. Dağ bisikleti, kano, kaya tırmanışı yarışmaları yapıldı.
İpekyolu kervanları Kemaliye’den ayağını keseli çok olsa da ilçenin dünyayla bağı gelişerek sürüyor. 2008’de Çin’in Shangri-La kasabasıyla kardeş şehir oldu. Bir yandan da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmenin, Yavaş Şehirler arasında yer almanın yollarını arıyor. Eğin ismini taşıdığı dönemde kasabada Müslümanlarla birlikte yaşayan Ermeni ve Rumlar’ın torunları ismini büyüklerinden duydukları toprakları son birkaç yıldır keşfe geliyor. Dahası kalıcı dostluklar için girişimde bulunuyor. Kemaliyeli Rumların, Mübadele sonrası göçtüğü Yunanistan’ın Eğriboz Adası’ndan geçen ay Kemaliye Belediyesi’ne ulaşan mektupta yazanlar belki de bu çabaların en güzel ödülü. Edipsos Belediye Başkanı Kostas Zahos, şunları yazıyor: “Büyüklerimiz hasret içinde öldü ama çocuklarına sevgi aşıladı. Çağlar boyu yan yana yaşamış halkları bir araya getirmek, dostluk kardeşlik ilişkileri kurmak görevimizdir. Bu yönde ilk adım olarak sizi adamıza davet ediyorum.”

KARTAL YUVASINDAKİ ÖĞRETMENLER

Emekli ilkokul öğretmeni Nermin ve Bekir Taştan çiftinin 12 yıl önce Toybelen Köyü’nde, yaklaşık 50 metre yüksekliğindeki kayanın üstüne inşa ettiği 40 metrekarelik kartal yuvası görünümlü ev Kemaliye’nin turistik noktalarından birine dönüştü. Yöreye düzenlenen kültür turları çiftin evine de uğruyor. Bu kayanın adı Pilordin (Ateş) Taşı. İsmini eski bir ritüelden alıyor. Bölgedeki köy ve bahçelerin su kaynağı arkadaki dağdan kaynaklanan 40 Gözeler. Geçmişte, 21 Haziran’dan itibaren çirban adı verilen bekçi, elindeki defterde belirtilen güneş saatine göre sırasıyla köylülerin bahçesine su verirmiş. 21 Eylül’de sulama mevsiminin sona ermesi Pilordin Taşı’nda yakılan dev bir ateşle kutlanır, çirbanın küreğinin sapı da bu ateşe atılırmış. Uzun yıllar İstanbul’da öğretmenlik yaptıktan sonra, emeklilik projesi olarak bu evi yaptırmış Nermin Taştan. “Biliyorum, çılgın bir düşünceydi ama insan isterse her şeyi başarabilir” diyor öyküsünü anlatırken. “Bahçemizdeki bu kayaya ilk tırmandığımda altı yaşındaydım. Buradaki her kokunun, rengin bir anısı var bende. Arzumu eşime söylediğimde ciddiye almamıştı. Çok istediğimi görünce harekete geçti. Bulduğumuz ustaların hiçbiri bu yükseklikte, rüzgarda çalışmaya cesaret edemedi. Kayınbiraderim, yeğenlirimiz ve eşimle iki yılda yaptık evi. Önceleri rüzgarın sesinden korkup uyuyamıyorduk, zamanla alıştık. Küçük bir bahçe bile kurduk; ıhlamur, zerdali ağacı yetiştirdik. Mayıstan eylüle burada kalıyoruz. İlçe merkezinde de bir evimiz var ama pek kullanmayız. Her sabah saat 6.30 kalkar, gündoğumunu seyrederim. Çevredeki güzel kokuları içime çekerim, hayal kurarım, geçmişi hatırlarım. Manzaramız günün her saatinde farklıdır. Sonbaharda yapraklar kızardığında çevreyi seyretmeye doyum olmaz.”

AYSEL NİNE’NİN DUTLUĞUNA ABD, İNGİLTERE’DEN GELİYORLAR

Aysel Yalçıner, Çerezbağları’ndaki 5 dönümlük dutluğunda 2005’ten bu yana TaTuTa projesi kapsamında dünyanın dört bir yanından gelen doğaseverleri ağırlıyor. Buğday Derneği’nce geliştirilen “Tarım Turizmi Bilgi, İşgücü, Deneyim Takası” projesi doğaseverlere ekolojik çiftliklerde ücretsiz konaklama ve yemek karşılığında gönüllü çalışma, yöre kültürüyle tanışma imkanı sağlıyor. Türkiye’deki 55 çiftlikten üçü Kemaliye’de. Yalçıner Ailesi’nin dutluğuna, en çok ABD ve İngiltere’den konuklar geliyor. “Oğlum Latif, bu fikrini söylediğinde önce endişelendim. Yabancılarla aynı evde kalmak istemedim. Fakat ilk misafirimiz çocuklarıyla gelen Belçikalı bir çiftti. Erkek orman mühendisi, eşi şehir plancısıymış. Ağaçlarımızı budadılar, bakım yaptılar. Onları çok sevdik. Sonrasında her gelenle dost oldum” diyor Aysel Nine. Gönüllüler bahçede çapa yapıyor, dut topluyor, kurutuyor, sonbaharda pekmez ve pestil yapımına yardım ediyor. Konuklarıyla önce işaretle ve üç dil bilen Kemaliye noterinin tercümanlığıyla anlaşan Yalçıner, zamanla İngilizce temel sözcükleri de öğrenmiş. Geçen ay Suriyeli öğrenci Faris ve İngiliz herbalog Andre’yi ağırlayan Aysel Nine, bu ay İngiltere’den başka konuklar bekliyor. Bir yandan da bağevindeki bağımsız konuk odası inşaatını sürdürüyor. (www.bugday.org/tatuta)

GİZLİ ZENGİNLİKLERİ KEŞFEDEN DOĞAPEREST

“Kemaliye iki çıkışında sarp dağların, kanyonların yer aldığı bir vadi. Karasu’nun taşıdığı bitki zenginliğini bir kapan gibi tutup, dışarı bırakmamış. Akdeniz ve Sibiryan iklimin, üç farklı faunanın canlıları burada bir arada” diyor Hacettepe Üniversitesi’nden zoolog Prof. Dr. Ali Demirsoy. 2007’de Demirsoy’un girişimiyle, TÜBİTAK destekli başlatılan bir projede 48 bilimadamı üç yıl Kemaliye’nin doğal zenginliğini araştırdı. 160 endemik tür bulundu. Bunlardan 15’i daha önce bilinmeyen türlerdi. Tespit edilen 2600 türden, 1400’ünden alınan örneklerle Türkiye’nin ilk kasaba Doğa Müzesi kuruldu. Resmi açılışı henüz yapılmayan, talep üzerine gezilebilen müze Turizm Meslek Yüksek Okulu’nda. Demirsoy, topluma, gençlere bilimi ve doğayı sevdirmek için sekiz yıl önce Doç.Dr. Sancar Ozaner’le Doğa Okulu projesini başlatmıştı. Antalya, Kaçkarlar, Kazdağları’ndan sonra bu projeyi doğduğu Kemaliye’ye de taşıdı. Bu yıl 11-20 ve 21-30 Temmuz’da botanikçi, zoolog, jeolog, astronomlardan oluşan 18 bilimadamı toplam 60 doğasevere kurs verecek. Arazide uzun doğa yürüyüşleri, akşam konferansları içeren Doğa Okulu’nda amaç öncelikle öğretmen, rehber, öğrencilerden topluma doğa sevgisi ve merakı aşılayacak öncüler yetiştirmek. “Olumlu sonuçlar alıyoruz. Kursu bitiren bir öğrencimiz Bingöl’deki köyünde doğa müzesi kurdu” diyor Prof. Dr. Demirsoy. Önceden başvuruyla öğrenci kabul edilen doğa okulun akşam dersleri tüm meraklılara açık. Arazideki uygulamaları da kendi araçlarıyla gelenler izleyebiliyor. (www.dogaokulu.net)

HEDEFİ DÜNYA ÇAPINDA DOĞA SPORLARI MERKEZİ OLUŞTURMAK

AKUT’un kurucularından Dr. Feridun Çelikmen, Kemaliyeli ve KEMAV’ın başkan yardımcısı. Yedi yıldır yıllık izninde Kemaliye’ye gelip Doğa Sporları Şenliği’nin organizasyonunu üstleniyor. Hedefi Kemaliye’yi dünyanın önde gelen doğa sporları merkezlerinden birine dönüştürmek. Dağcılık Federasyonu’nun desteğiyle, ilçe çevresindeki kaya duvarlarda tırmanış rotaları hazırlanmasını sağlayan Çelikmen’in çabalarıyla önceki yıl Karanlık Kanyon’un Karakoçlu Mevkii’nde 430 metre yüksekliğe, iki yakayı birleştiren 500 metrelik tel gerildi. Bu telden base jump atlayışları başlatıldı. “Şimdi hedefimiz vadiye altı tel daha gerip Sırat on Fırat Köprüsü’nü yapmak. Bu köprü bittiğinde dünyanın en yüksek bungee jumping ve base jump merkezi olacağız” diyor.

NASIL GİDİLİR?

* Kemaliye, karayoluyla Elazığ’a 140, Erzincan’a 158, Sivas’a 250, Malatya’ya 170 kilometre uzaklıkta. Bu kentlere İstanbul ve Ankara’dan uçakla ulaştıktan sonra, akşam 16.00’da hareket eden minibüslerle ilçeye gidebilirsiniz. (0446 751 28 51) * Fırat Turizm (0446 751 20 32) ve VIP Malatyalılar (0422 323 20 29) haftanın dört günü İstanbul’dan otobüs seferi yapıyor. Yol 20 saat sürüyor.

GEREKLİ TELEFONLAR

* Dağcılık, kaya tırmanışı gibi spor etkinlikleri hakkında bilgi: KEMAV’dan Ragıp Güneysu (0446 751 23 43 / 0535 323 87 07)) * İlçeyle ilgili genel bilgi: Kemaliye Belediyesi’nden Ahmet Korkmaz (0446 751 20 16) * Rafting ve kano ekipmanı, rehberlik desteği: Kemaliye Spor Kulübü’nden Emin Atmaca (0446 751 29 45 / 0542 785 29 23) * Yerel tur alternatifleri, ekipman kiralama: Şevket Gültekin (0542 696 00 63), Latif Yalçıner (0446 751 21 08)
False