GeriSeyahat Knidos’un ‘ölümsüz’ taşları
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Knidos’un ‘ölümsüz’ taşları

Knidos’un ‘ölümsüz’ taşları

MÖ 4’üncü yüzyılda dünyanın merkezi sayılan birkaç kentten biri olan Knidos, günümüze ulaşan, çalınan ya da sadece anlatılarda adı geçen olağanüstü güzelliklerin şehri... Datça’daki antik kenti gezip kenger yapraklarıyla göğe uzanan sütunların altında dinlendik.

Antik kentlerin etrafa saçılmış kırık ve boz renkli taşlarına bakarken döneminin zengin ve renkli yaşamını hayalinizde canlandırmanız zor olabilir. Oysa o çağlarda heykellerin gözleri renkli, dudakları pembe, hatta tüm vücutları çeşitli şeftali tonlarındaki ten renkleriyle boyanır, yollar rengârenk mozaiklerle kaplanırmış... Yıkılmış kentleri bugün doğa, serpiştirdiği yabani otlar ve çiçeklerle renklendiriyor ya da mermer fresklere işlenmiş bitki motifleri onlara hayat veriyor.

İlk nü kadın heykeli

MÖ 4’üncü yüzyılda dünyanın merkezi sayılan birkaç kentten biri olan Datça’nın antik Knidos şehrini, aromaterapi uzmanı doktor arkadaşım Müge Uğurlu ile gezdik. Renkli yabani çiçeklerin, vızıldayan böceklerin ve bu bölgeye ait güzel kokulu otların arasından geçtik. Antikçağlarda, çok uzun yıllar sadece erkeklerin gerçek boyuttaki nü heykelleri yapılırken, ‘tarihin ilk gerçek insan boyutundaki nü kadın heykeli’ burada yapılmış. Başında saç bandı ve kolunda bir bilezikten başka şey olmayan Knidos Afroditi tapınağın ortasına yerleştirilmiş. Birden fazla kapı yapılmış ki ziyaretçiler buraya farklı yerlerden girdiklerinde heykeli farklı bir açıdan görüp ona yeniden hayran kalabilsinler. Heykelin gerçeği bugüne ulaşmamış ama kopyaları ‘Knidos Afroditi’ adıyla Vatikan Müzesi ve Paris Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Knidos’un ihtişamını simgeleyen bir diğer eserse Knidos Aslanı. O, bugüne ulaşmış ama maalesef çalınıp Londra British Museum’a götürülmüş. Rehberimiz bize resmini gösterdi. Üzerinde dekoratif bir süs ya da işleme yok, sade bir aslan heykeli... Ancak o kadar etkileyici bir proporsiyonu ve stilize edilmiş anatomisi var ki sadece orantısıyla hayranlık uyandırıyor. 11 ton ağırlığındaki aslanın özellikle yüzündeki göz çukurları, burun, alın ve yelelerindeki yumrular derin ve birden fazla açı oluşturuyor. Bunun farklı açılardan gelen güneş ışıklarıyla heykelin yüzünde, gün içinde hep değişen, yeni bir dramatik ifade yaratmak için tasarlandığı tahmin ediliyormuş. Bu ifadenin mağrur, güçlü ve bazı saatlerde korkutucu olabileceğini düşünüyorum. Zamanında göz çukurları içine yerleştirilen -belki de camdan gözler- Knidos limanından uzaklara kim bilir ne kadar etkileyici ışık huzmeleri yayıyordu. Şehirdeki en sağlam kalıntılar, üzeri yaprak rölyefli sütunlar. Dışa doğru adeta şemsiye gibi açılan bu iri, güçlü ve dekoratif yapraklar meğer tarihte sütunları daha uzun ve sonsuz göstermek için yapılıyormuş.

Knidos’un ‘ölümsüz’ taşları

Uzun hayatın da simgesi

Rölyeflerdeki yaprak, antikçağlarda uzun hayatı ve ölümsüzlüğü simgeleyen, bizim coğrafyamıza ait bir bitki olan kenger yaprağı. Efsaneye göre heykeltıraş Callimachus, küçük bir kızın mezarı başında hasır bir sepet görüyor. İçinde küçük kızın oyuncakları var ve yağmurdan korumak için üzerini yassı bir taşla kapatmışlar. Zorlu hava koşullarını seven kenger kısa sürede sepetin üzerini kaplayıp hasır örgünün içine dolarak sepetle bütün olmuş. Onları ölümsüzleştirmiş. Heykeltıraş Callimachus, bu manzaradan ilham alarak kenger yapraklarıyla süslenen Korint düzenini bulmuş. Birçok medeniyette ölümsüzlüğü ve uzun yaşamı sembolize eden kenger, ününü sadece mitolojik hikâyelere borçlu değil. İçinde çok yoğun tuz var; hep insanın ve gıdaların ömrünü uzatan antiseptik, ağrı kesici ve nem giderici olarak kullanılmış. Hatta eskiden yiyecekleri kenger yapraklarına sarıp saklarlarmış. Doktor arkadaşım Müge, bu çevrede antikçağlardan beri efsanesi ölümsüzlük ve uzun yaşam vaat eden çok daha başka bitkilerin olduğunu da söyledi. Mesela immortelle yani ‘ölmezçiçek’ bu çevrede yetişen bir başka bitki. Biz de arabamıza atlayıp günü ölmezçiçeği tarlalarında bitiriyoruz.

False