GeriSeyahat Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Her biri yaklaşık 7-8 ton ağırlığındaki büyük taş blokların işlenip üst üste konmasıyla yapılmış devasa heykeller... Gündoğumu ve günbatımının en güzel hali... Adıyaman’a gidip dünyanın 8’inci harikası Nemrut’a çıktık, güneşin batışının tadını çıkardık.

Saat 16.30 suları... Güneşte bunaltan, gölgede üşüten bir hava var. Birazdan Nemrut Dağı’na çıkacağız. Hafif bir gerginlik... Everest’ten bahsetmiyoruz elbette ama ‘Kaç dakika sürer’, ‘Zirveye varamadan pes eder miyim, geri dönmek ister miyim’ gibi şeyler düşünürken arkadan biri sesleniyor: “Ağırlık yapacak tüm fazlalıkları arabada bıraktınız, değil mi?” Benim fazlalığım yok. Ama 10 dakika içinde fark edeceğim büyük bir eksiğim var: Bere! Dağa çıkan yola yaklaşınca önümüzde iki yol beliriyor. Sağ taraftaki daha dik olmasına karşın daha kısaymış. Sol taraftan çıkmak daha uzun sürüyormuş ama basamaklar var. Daha rahat olduğundan, pek düşünmeden solu seçiyoruz.

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi
İpek İzci

Arada banklarda dinlenin

2.134 metre yükseklikteki bir dağa öyle ha deyince çıkılmıyor. Hiç mola vermeden tırmananlar var elbet ama hemen hepsi düzenli spor yapıyormuş. Kondisyonunuz yoksa acele etmeden yürümeniz ve ara ara banklara oturup dinlenmeniz en iyisi. Çanta seçimini sırt çantasından yana kullanmak ve çok ağırlık yapmayacak 2-3 kat giysi taşımak da iyi olur. Yürüyüşe aşırı kalın giysilerle başlamak hızlıca terlemenize neden olabilir. Yukarı doğru çıktıkça ve hava gitgide soğudukça bir kat daha giymek en sağlıklısı. Başınız dönerse, ağrırsa veya benim gibi burnunuz kanayacak gibi hissederseniz bir süre oturun. Nemrut’a bence yalnız gidilmemeli. Düşerseniz yardım edecek veya yürümenin etkisiyle bunalıp montunuzu çıkarmaya yeltenirseniz “Aman” diye atılıp çıkarmanızı engelleyecek biri olsun.

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Zirveye 17.15 suları çıkıyorum. Güneşin batışına çok az kalmış; herkes fotoğraf ve video çekme telaşında. Bir selfie çılgınlığı yaşanıyor. Bu kalabalık aklıma düşürüyor: Tüm dünyanın ilgisini çekmesine ve milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilmesine karşın, Nemrut Dağı’nda, Kommagene Krallığı’ndan geriye kalan bu görkemli anıtlar, ülkemizde gerçek değerleriyle yeterince tanınmış mı? Arkeolog Nezih Başgelen’e göre, hayır. ‘Bu taşları nasıl üst üste koymuşlar’, ‘Bunları nasıl taştan yontmuşlar’, ‘Bu tünel hazine odasına mı gidiyormuş’, ‘Bu sakallı adamlardan hangisi Nemrut’ gibi sorularla gezildiğini anlatıp ekliyor: “Kimi kesimlerce ‘Dünyanın sekizinci harikası’ olarak nitelendirilmesine karşın Nemrut’taki eşsiz tarihi eserler hakkındaki bilgilerimizin çok sınırlı olduğu görülüyor.”
Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Başgelen, buraya ilk kez 1977’de çıkmış, hatta son etabı katır sırtında tamamlamış. O zamanlar bugünkü gibi basamaklar yok tabii... Taş taş inceleyebilmek için zirvede iki gün kalmış. O gün bugündür Nemrut Dağı ve Kommagene (Kommagene Krallığı, bugünkü Adıyaman, Maraş ve Gaziantep illerinin sınırları içinde kalan bölgede, MÖ 162- MS 72 yılları arasında 234 yıl egemen olmuş bir devlet. En parlak dönemini I. Antiokhos zamanında yaşamış) üzerine çok sayıda çalışmanın yayımlanması ve bu değerlerin korunabilmesi için çalışıyor. Nemrut hakkında kitapları var, belgesellere de danışmanlık yapıyor. Başgelen’e Nemrut’a teleferik yapılmasının istendiğini hatırlatıyorum. “Buranın üstün dünya mirası olmasını sağlayan peyzaj değerlerinin korunması için yapılmamalı” diyor. İstememesinin bir diğer nedeni, dağa tırmanışın yaşattığı haz. Haklı. Zorlu yürüyüşün sonunda gördüklerimiz olağanüstü çünkü. Nemrut Dağı, Kommagene Kralı I. Antiokhos tarafından kendisi adına mezar yeri ve krallığı için kutsal bir alan oluşturmak amacıyla yapılmış. Kırma taşlarla yükseltilmiş bu dağda kendisinin, Yunan-Pers tanrılarının ve göklerin koruyucusu kartalla yerlerin koruyucusu aslanın heykelleri var. Heykellerin her biri, yaklaşık 7-8 ton ağırlığındaki büyük taş blokların işlenip üst üste konmasıyla yapılmış. Kral I. Antiokhos’un mezar odasının da zirveye yakın bir noktada olduğu düşünülüyor. Ancak bu hipotezin doğrulanması, gelecekteki kazıların sonuçlarına bağlı.
Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi
Beresiz çıkmayın

Biz şimdi bugüne dönelim... Bir yere oturup günbatımını izlerken bunu en son ne zaman yaptığımı hatırlamaya çalışıyorum. Bulamıyorum. Öyle güzel ki gözlerimi alamıyorum... ‘Yorulduğuma değdi’ diye düşünüyorum. Hemen yanımda biri, arkadaşına “Sen oturacak mısın meditasyon için” diye soruyor. Kendinize meditatif bir an yaratma veya düşüncelerinizle baş başa kalma gibi bir niyetiniz varsa o kalabalık ve gürültüde mümkün olmayabilir. Zaten sorunun muhatabı kadın “Yok” diye cevap veriyor.

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

‘Tanrılar Dağı’ olarak da anılan Nemrut’tan inme vakti... Bunun, çıkmaktan daha zor olacağını hiç hesaba katmamışım. Neyse ki “Dizlerim titriyor” diyen tek ben değilim. Ufak çocukların yüzüstü kapaklanması gibi yeri öpmem de an meselesi. Ama elinde piknik tipi termosla bir genç görünce mola veriyorum. Cüzdanımı çıkarmaya yeltenince “Ne yapıyorsunuz” diye soruyor. Karşılıklı bir şaşkınlık... “Bizim grup için getirmiştim ama fazlasıyla var” deyip ikram ediyor. Benim aklıma gelmemişti ama ufak boy bir termos taşımak iyi olabilir, dağın hemen eteklerindeki tesiste çay veya kahve doldurtabilirsiniz; 7/24 açık. Tost ve Adıyaman bayram taplaması (çörek) da satılıyor.

Tesis dışında hiçbir yerde ışıklandırma yok. Sabaha karşı tırmanıp gündoğumunu izlemek isterseniz yanınızda bir el feneri olmalı. Hangi mevsimde çıkarsanız çıkın mont ve bereniz de... Ve aklınızda bulunsun: Nemrut’a, Müze Kart’la (yoksa gişede 60 liraya alabilirsiniz) çıkılıyor ve kar yağdığı an, dağa çıkışlar yasaklanıyor.

Benim Adıyaman’a gitme vesilem ‘Turizm sektörünün canlandırılması projesi’ydi. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti mali işbirliği çerçevesinde finanse edilen bu proje, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında... Adıyaman Valiliği’nin yürütücüsü olduğu projeyle kentte turizm sektörünün rekabet gücünü arttırmak ve bu sayede bölgenin sosyoekonomik gelişimine katkıda bulunmak amaçlanıyor.

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Karakuş Tümülüsü

Bu arada gitmişken Perre Antik Kenti, Cendere Köprüsü, Karakuş Tümülüsü, Arsemia Antik Kenti, Eski Besni, Kuyulu Nekropolü ve Turuş Kaya Mezarı gibi yerleri gezmeyi ihmal etmeyin. Seyahatiniz öncesi şehirle ilgili tüm bilgilere Instagram’daki @visitcommagene adresinden ulaşabilirsiniz.

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Arkeolog Nezih Başgelen “Dünya mirası olmasını sağlayan peyzaj değerlerinin korunması için Nemrut’a
teleferik yapılmamalı” diyor.

‘Yalnızlığa bırakılıyor...’

Arkeolog Nezih Başgelen:

“1881’de Diyarbakır’da başmühendis olarak çalışan Karl Sester adlı bir Alman, Nemrut zirvesinde Asur heykellerinin olduğunu iddia ediyor. Buradaki ilk kazı, 1883’te Osman Hamdi Bey tarafından yapılıyor. Ancak Nemrut Dağı, 1953’te Theresa Goell’in kazısının başlamasına değin, açıklanması güç bir yalnızlığa bırakılıyor. 1883’te bulunan eserlerin hiçbir koruma önlemi alınmadan olduğu gibi açıkta bırakılması bu eşsiz eserlerin tahribine yol açıyor. 1953’ten 1973’e belli aralıklarla Theresa Goell, 80’li yıllarda Friedrich Karl Dörner ve son olarak Sencer Şahin, burada çalışmalar yapıyor. F. Karl Dörner, yaptığı yayınlarla Kommagene ve Nemrut Dağı’nı dünya kamuoyuna tanıtan isim. 1984’te eserleri restore etmek ve tümülüs altındaki kral mezarı odasını ortaya çıkarmak amacıyla Nemrut Dağı’nda çalışmalara başlıyor. Yeterli para ve organizasyon desteğinin sağlanamaması nedeniyle, Batı Terası’ndaki selamlaşma kabartmalarının ayağa kaldırılmasının ardından 1984 Temmuz’unda çalışmalara son veriliyor. Bu bölge 1987’de UNESCO tarafından ‘İnsanlığın Kültür Mirası Listesi’ne alınıyor, 1988’de de milli park alanı ilan ediliyor.”

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Nerede, ne yemeli?

Hanımeli Restaurant: Yerel lezzetlerden hıtap, meyir çorbası, killotik, Adıyaman tava gibi lezzetleriyle öne çıkıyor.

Kızıl güneşin ihtişamı, görkemli heykellerin gizemi

Meyir Çorbası

Kebapçı Beko: Zırh kebabı ilk tadılması gerekenlerden biri. Bakır sahanda servis edilen kara kavurmasını da deneyin.

OSDO: 93 yıllık bir aile işletmesi. Peynir helvasını yerel tuzsuz peynir ve sadeyağla yapıyorlar.

Sultan Sofrası: Bir kadın girişimi. Her gün farklı bir yöresel ev yemeği hazırlıyorlar.

Özen Pastanesi: Zeytinyağlı baklavanın mucidi. Kâhta bademi kullanılarak yapılan bademli baklavaları var. Zamanını yakalarsanız kendi yaptıkları firik dondurmayı denemeden dönmeyin.

Yeni Nesil Çiğköfteci Kenan Usta: Adıyaman’ın ünlü çiğköftecilerinden.

Gurmezar: Urmu dut pekmezi, Sincik balı, Adıyaman süzme yoğurdu, közlenmiş Şambayat biberi gibi lezzetleri tatmak mümkün.

Birtat Lokantası: Kelle paça çorbasına tercihe göre dil ve beyin de eklenebiliyor. Yerel halkın sık ziyaret ettiği esnaf lokantalarından. Neşet’in Yeri: Alabalık yemek isteyenler buraya...

False