GeriAydını Keşfet İşte Aydın'ın Yeni Antik Rotası
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İşte Aydın'ın Yeni Antik Rotası

İşte Aydın'ın Yeni Antik Rotası

Yalçın Bayer

Buradan Aydın’ı ve çevresini gezelim:

Türkiye’nin 20. büyük; Ege Bölgesi’nin ise İzmir ve Manisa’dan sonra 3. büyük ili. Türkiye’de İzmir’den demiryolu yapılan ilk şehir. Bu demiryolunu 1863’te İngilizler inşa etmiş. Bu ekibin başındaki Thomas James Wood, Efes’teki ilk kazıları yapan kişidir.

Bunun öyküsü uzun…

Tarım ve turizm Aydın’ın iki temel gelir kaynağı. Bereketli toprakları hem zeytinyağı hem pamuk ve incir hem de seracılık için çok uygun. İnanılmaz güzel bir iklimi olan Aydın için antik dönemin ünlü tarihçisi Herodotus “Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer”, ‘eskilerin Saffet Emre Tonguç’u Evliya Çelebi ise “dağlarından yağ, ovalarından bal akar” demiştir. Bodrum’a; Söke veya Kuşadası üzerinden gelenler bu güzellikleri görebilirler; ancak fark eden kim diye sormak da gerekiyor. Aynı güzergahtan geçenler, ne kadar hayıflansalar yeridir.

Aydın’ın, Karya ve İyonya uygarlıklarına ev sahipliği yaptığını peşinen vurgulamak gerekiyor. Antik çağın ünlü şehirleri Afrodisyas, Milet, Didyma, Nysa, Priene ve Magnesia bu bölgemizdeki en önemli ören yerleri... Aydın’ın bu kadar çok ören yerine ev sahipliği yapmasının en önemli sebebi, klasik dönemin en işlek ticari yolu olan ‘Krallar Yolu’nun üzerinde kurulmuş olması. Krallar Yolu, 2 bin sene sonra meşhur ‘İpek Yolu’ olarak tarihe geçmiştir. Bizans’ın, zeytinyağı deposu olan Tralles ve çevresi, 12.yy’da Türklerin gelmesiyle Aydınoğulları Beyliği’nin merkezi olmuş, bu sebeple de daha 14.yy’dan itibaren ‘Aydın’ olarak adlandırılmış.

Aydın ve çevresi, flora ve fauna olarak da Türkiye’nin en özel bölgelerinden biri. Turizmciler, bu bölgedeki yürüyüş rotalarının dünya standartlarında olduğunu söylüyor. Hem Dilek Milli Park ve çevresi hem de Söke civarındaki yürüyüş rotaları başlangıç ve ileri seviyedeki yürüyüşçüler için inanılmaz yeni rotalar belirleyerek ortaya çıkarıyorlar. Ancak şu taş, çakıl ve kum taş ocakları yok mu?

Yani doğanın ‘çürük dişleri’...

 

BİLECEKSİNİZ…

Aydın çevresinde 13 antik kent var; dünyanın hiçbir bölgesinde bu kadar antik kent yok. Kazısı kim bilir kaç yıl sürecek… Ama Efes’e yakın değerde olabilecekmiş… Aydın’ın 30 km doğusunda Sultanhisar ilçesinde bulunan Nysa antik kentindeki kazı ve restorasyon çalışmaları, 2012’de Aydın Arkeoloji Müzesi Başkanlığında, Ankara DTCF Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner’in bilimsel danışmanlığında yürütülüyor. Bakanlık yeterince kaynak aktaramıyor; Aydın Büyükşehir’in katkısı olmasa, 13 Temmuzda başlayan kazı ancak 15 gün sürebilir, dediler. Aynı ‘kıtlık’ durumu diğer bölgeler için de geçerli… Öztaner, “Kazılarda 80 metrelik bölümü açığa çıkarılan sütunlu ana cadde kentteki diğer caddelerin en genişi, en gösterişli ve anıtsal olanıdır” dedi. İnce mermer döşemeleriyle tekerlekli araçlardan çok yaya trafiğine açık olduğu anlaşılan sütunlu cadde üzerine dikilmiş olan heykellere ait yazıtlı kaidelerden caddenin törensel bir niteliğe sahip olduğu anlaşılıyor. Bu ören yerine geldiğimizde toprak altında gördüğümüz biri ortaya çıkarılmış yanyana üç köprü vardı; bak “Romalılar bizden önce yapmışlar” diye espriler yaptık. Nysa’nın doğu ve batı yakalarını birleştiren 3 köprüden ortadaki Roma Köprüsü II’ye doğru uzanan 9.5 m genişliğindeki bu sütunlu caddenin kuzey bölümünde bir forum ve çarşı bazilikası ile caddeden forum alanına girişi sağlayan anıtsal kapı var. Saptanan, açığa çıkarılan yapılardan stadion, 3 köprü, tiyatro, tünel, ızgara planlı kent planını oluşturan caddeler, meclis, agora, forum, çarşı bazilikası, gymnasion, kütüphane kentin Roma dönemindeki zenginliğini ve ihtişamını yansıtıyor. Ayrıca coğrafyacı Amasyalı Strabon’un eğitim gördüğü Nysa’nın bir eğitim ve kültür kenti olduğuna da işaret ediyor. Sadece kazı değil, restorasyon da sürüyor. Tiyatro ve meclis yapılarının restorasyon projelerinin de hazırlandığını söylediler. Antik kentin bir vadi üzerine etkileyici bir topografyada kurulmuş olması görkemli yapılarıyla ülkemiz arkeolojisine ulusal ve uluslararası alanda yayımlanan çeşitli bilimsel makale ve kitap ile büyük katkı sağlarken, ülkemiz turizmine en iyi şekilde hizmet etmek için ise Sultanhisar ziyaretçilerini bekliyor. Özellikle Amerikalılar da Türkiye’den ayaklarını kestiğinden bölgeyi hiç olmazsa bizler yalnız bırakmayalım.

GÖRECEKSİNİZ

Aydın Arkeoloji Müzesi’ni görmeden Aydın’dan ayrılmayın… Hele Yard. Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner gibi bir müdür bütün parçaları ayrıntılı izahat veriyorsa, müzede en az iki saat geçirmeniz gerekiyor. Aydın’da ilk müze 1959’da kurulmuş ama 15 bin dönüm üzerinde kurulan son hali ise 2012’de açılmış… Aydın’daki ören yerlerinin tespitinde hayli geç kalınmış bizce… 600 bin adet eseriyle arkeolojik açıdan zengin bir koleksiyona sahip; antik kentlerden gelen ve gelecek eserlerle daha görkemli bir müze olacağı kesin… Sadece müze değil, aynı zamanda ‘onarım’ bölümüyle de kurtarılan bir çok eser de müzeyi süslüyor. Müzenin girişinde şu dörtlük dikkat çekiyor: “Yaşadığın müddetçe dertsiz tasasız ol /Hiçbir şeyin seni üzmesine izin verme/Hayat çok kısa/Ve zaman her şeye gebedir.” Tralleisli Seikilios’un eşinin mezar taşına yazdırdığı ve daha sonra 6/8 lik nota ölçüleriyle ezgiye dönüştürülen yaklaşık 2000 yıllık dünyanın en eski yazılı şiiri bu.. Müdür Öztaner, eserin Danimarka’da Kopenhag Müzesinde olduğunu söyledi.

TANIYACAKSINIZ

Aydın bölgesi Türkiye’de botanik turizminin yapılabileceği en önemli ve zengin doğa alanlarına (bitki ve ağaç türleri) sahip. Kuşadası merkezli EKODOSD (Ekositemi Koruma ve Doğaseverler Derneği), elindeki bilgileri TÜRSAB Kuşadası temsilcisi Fahrettin Fidan vasıtasıyla bizimle paylaştı. Bölgedeki taş ocaklarına karşı ciddi bir yasal mücadele veren EKODOSD’un bugüne kadar yaptığı tespitlerde 804 bitkinin varlığı belirlenmiş. Bu sayıya her yıl eklemeler yapılıyor. Çan çiçeği, kıyı sarımsağı, Aydın ölmez çiçeği, Anadolu ebegümeci, sığır kuyruğu ve Aydın gaşağı olarak bilinen Tüllüşah bitkisi dünyada sadece Kuşadası’nda yetişiyor.

-‘Paonia Turcica’ diye bildiğimiz Şakayık, Antalya 2016 Expo fuarının sembolü seçilmişti. Bu yıl aynı bitki Kuşadası milli parkı içinde de tespit edilmiş. Aydın bölgesi orkide türleri açısından da çok zengin. Bunların sadece 18 adedi Kuşadası’nda Ramada Oteli önünde küçük bir alanda tespit edilmiş…

 

ROMALILAR VE EGELİLER

  • Aydın bölgesinde 100’e yakın 500 ile 1750 yaşları arasında anıt ağaç ve anıtsal nitelik taşıyan ağaç varmış. En yaşlı ağaçın yaşı 1751 olarak belirlenmiş. Yani bu ağacın zeytinini Romalılar da yemiştir. Günümüzde bizler yemeye devam etmekteyiz.
  • Aydın’da bitki çeşitliği açısından en zengin türler Kuşadası Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, Antik adı Latmos olan Beşparmak Dağları, Bafa Gölü çevresi ve Koçak Kanyonu gelmektedir.
  • Zengin biyoçeşitliliği Koçak Kanyonu’nun uzunluğu 8 km’dir ve görülmelidir. Kanyon içindeki sık bitki örtüsünün yağmur ormanları gibi görüntüler oluşturduğu ve bazı alanlarda gökyüzünün kaybolduğu gözlenmektedir.
  • Koçak Kanyonu, bitki zenginliği nedeniyle Avrupa Konseyi tarafından Biogenetik Rezevr Alanı olarak değerlendirilmiştir.

 

Not: Gezi ve incelememiz sırasında bize doğru bilgi ve rakamlar veren, sorularımızı çekinmeden yanıtlayan başta saygın rehberler Mert Taner ile Ozan Sayın’a, turizm ve tarımla ilgili STK’lara ve üreticilere teşekkür ederim.

False