Sömestr bahane, seyahat etmek şahane

Esra ve Ahmet Mercanlı, öğretmen bir gezgin çift. Seyahat, olmazsa olmazları... Özellikle Ahmet Mercanlı, gezdiği yerleri derslerinde sık sık öğrencilerine anlatıyor. Kendisinden feyz alıp dünyasını zenginleştiren kocaman bir ‘gezginler ordusu’ oluşturmak en büyük hayali...

Mercanlı çifti, hafta sonları, sömestr ve yaz tatillerinde yola koyuluyor. Şu sıralar yarıyıl arasını gezerek geçiriyorlar ve Kamboçya’dalar...

Fotoğraflar: Esra ve Ahmet Mercanlı

Her gezginin bir seyahat tanımı var, sizinki nedir?
Ahmet: Bizim için gezmek hobi değil, yaşam biçimi. Seyahatlerimizi bekleyerek yaşıyoruz ve birinden gelir gelmez diğerini planlamazsak mutsuz oluyoruz. Evimizi turizm ofisi olarak kullanıyoruz desek yeridir.

Aslında öğretmen olduğunuz için seyahate çıkacağınız zamanlarınız belli, bu sizin için avantaj…
Ahmet:Doğru, öğretmenlik hem çalışıp hem gezebilmek için en müsait meslek. Örneğin şu an yaptığımız Kamboçya, Vietnam gezimizin biletlerini altı ay önceden almıştık. Yaz tatili gezilerini minimum bir ay sömestr tatili gezilerini 15 gün olarak planlıyoruz.

Esra: Hafta sonu da geziyoruz. Mesela geçen yıl 1 Mayıs tatili pazartesiydi. Hafta sonuyla birleştirip üç günlük bir Azerbaycan ve Rusya gezisi yaptık. İşçi ve emekçi bayramını Moskova’da kutlamanın zevki paha biçilemezdi.

Evlenmeden önce de gezgin miydiniz?
Esra:Gezgin öğretmen bir ailenin çocuğu olarak dört kıtaya ayak basmıştım. Küçükken ailemle Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’da birçok yeri gezdim.

Ahmet: Aslında farklı yerleri tanıma isteği beni sosyal bilgiler öğretmenliğine yönlendirdi. Üniversitedeyken dünya turu hayallerimi paylaştığım arkadaşlarım bunun çok uzak ve imkansız olduğunu söylerdi ama hiçbir hayal, imkansız değildir.

Esra’yla tanışmadan önce memleketim Bulgaristan, İsveç ve Danimarka’ya gitmiştim.

Birlikte ilk gittiğiniz ülke neresiydi, neler yaptınız?
Ahmet: ABD’ye gittik. Gezmeye New York’tan başladık. Manhattan’da ‘How I Met Your Mother’ dizisindeki meşhur ‘Pub Mc Gees’te geçen birkaç saat, Times Square’de neonlardan gözünü alamamak, Metropolitan Müzesi’nde kaybolmak, 5. Cadde’de şans eseri dünya starı Lady Gaga’ya rastlamak harikaydı.

Sonra San Francisco, Los Angeles ve Las Vegas’ı gezdik.

Ayak bastığınızda ikinizi en çok heyecanlandıran yer neresiydi?
Ahmet: Bangkok’a gittiğimizde ufak bir kültür şoku yaşadık. Sokak yemekleri, Thai masajı, akrep, yılan ve böcek satan tezgâhlar, sırtına aldığı iguanası ya da yılanıyla gezenler, genelde rock-metal müzik yapan barlarıyla burası inanılmaz bir dünya.

Nereleri gezdiniz Tayland’da?
Ahmet: Budist tapınağı olan Kaplan Tapınağı’na gittik. Girmeden başımıza gelecek herhangi bir saldırından kendimiz sorumlu olduğumuza dair belgelerimizi imzaladık. 30 kaplanın arasına dalıp hepsini sevdik.

Dedikleri gibi meditasyonla mı bu hale geldiler bilmiyoruz ama oldukça uysal görünüyorlardı. Phuket’te kendimizi serin Andaman denizi sularına bıraktık.

Maya Beach’te köpek balıklarıyla yüzdük. Kauçuk ormanında fillerle tanışıp hepsine nehirde duş aldırdık. Ama en ilginç seyahatimiz Guatemala’ydı.

Neden?
Esra: Orta Amerika güvenlik açısından sorun teşkil eden bir bölge. Guatemala sokaklarında silahlarla bekleyen güvenlik güçleri ve dükkânlarda alışverişinizi demir parmaklıklar ardından yapmanız ilk başta ürkütse de bir süre sonra yadırgamamaya başlıyorsunuz.

Bir ülkede tarihi yapıları görmek ilgi çekici olsa da eğer oradaki insanlar da tarihin bir parçası olarak kalmışlarsa durum çok daha ilgi çekici oluyor.

Toplum değişime direniyor sanırım…
Esra: Evet, örneğin ünlü Chicicastenengo pazarı 2 bin yıldan fazladır hep aynı yerde ve perşembe günleri kuruluyor. Köyler, kıyafetler, saç stilleri, pişirilen yemekler hepsi binlerce yıldır değişmeden kalmış.

Bunun gibi çokça örnek var. Bunların dışında eski başkent Antigua UNESCO kültür mirası olmanın hakkını veriyor. Sokaklarındaki taşlar bile 500 yıllık.

Dört tarafı aktif yanardağlarla çevrili kentte her an bir volkandan püsküren dumanları görebilirsiniz. Meşhur Guatemala kahvelerimizi içerken etrafta yeniye dair ne kadar az şey olduğunu düşündük tüm gezi boyunca.

Şu an sömestr tatili arasını gezerek geçiriyorsunuz, neden Kamboçya ve Vietnam’ı tercih ettiniz?
Esra: Bu rotada Mekong Deltası’nda süren yerel hayatlara ve iki ülkenin de savaşlarla dolu tarihine yakından bakmak istedik. Siem Reap’te Angkor Wat antik kentini gezdik.

Chiang Mai’de uzun boyunlu kadınlar ve Akha kabilesini ziyaret ettik. Şu sıralar Kamboçya’nın sahil kenti Sihanoukville’de bembeyaz kumsallara uzanıp tropik havanın tadını çıkarıyoruz.

Buradan Vietnam’ın Hochiminh kentine geçerek Vietnam Savaşına ait tünelleri gezip Mekong Deltası’nda yüzen evlerde yaşayan köylüleri ziyaret edeceğiz.

Bir seyahatinizin bütçesi ortalama ne kadar?
Esra: Gezilerimizde ana uçuşta bir kişinin biletini mil kartımızla alıyoruz. Bu bizi çok rahatlatıyor.

Uzak rotalara uçak bileti için genelde 4 bin TL gibi bir miktar ödüyoruz. Yakın rotalara ise 300 ve 500 TL arası değişiyor.

Kaldığımız otellere şehrin ucuz ya da pahalı olma durumuna göre günlük 100 ile 300 TL arasında harcıyoruz.

Sırada hafta sonlarını saymazsak yaz tatiliniz var, planınız hazır mı?
Ahmet: Mısır’a gideceğiz. Giza Piramitleri, Kahire Müzesi, Han el Halili Çarşısı ve Sharm el Sheik’de mercanlarla yüzmek harika olacak.

Tabii, öncesinde de kafamıza uyan bir bilet bulursak hafta sonu için kısa bir tur mutlaka planlarız.

Mercanlı Çifti, seyahatlerinde çektikleri fotoğrafları ‘@esraningeziguncesi ve @kesifatlasi’ Instagram adresinden paylaşıyor.