Geriİzmiri Keşfet Antik çağların en ünlü 'grafitti'si İzmir Agorası'nda
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Antik çağların en ünlü 'grafitti'si İzmir Agorası'nda

Antik çağların en ünlü 'grafitti'si İzmir Agorası'nda

Gila Benmayor

Işığa göre bazı günlerde daha iyi seçilen graffito’lar yüzyıllara meydan okuyan meşe ağacı kömürüyle çizilmiş. Esnafların tezgahlarını açtıkları bölümde yer alan graffito’lar dönemin tarihine ışık tutuyorlar. İzmir’in “kozmopolit yapıya sahip, diğer antik şehirlerden göç almış, yoğun bir deniz ticaret merkezi” olduğunu ortaya koyuyor. Dönemin gladyatör eğitimini, dualarını ve hatta bitki örtüsüyle hayvanlarını bile görmek mümkün.

Antik Smyrna İzmir’in tam göbeğinde. Kemeraltı’ndan karşı kaldırıma geçtiğinizde Smyrna’nın agorası karşınızda.

Türsab ve Hürriyet ekipleriyle yaptığımız “İzmir’i Keşfet” ziyaretinin ikinci durağında Smyrna’nın agorasında 2007 yılından beri burada kazı yapan Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Yrd. Doç.Dr. Akın Ersoy ile buluşuyoruz. Bizim zamanımız kısıtlı, Ersoy’un anlatacakları ise sınırsız. Ersoy’a göre, Büyük İskender’den hemen sonra kurulan Smyrna, Efes limanının dolması üzerine yükselişe geçmiş. M.S 3.yüzyıldan itibaren Batı Anadolu’nun en önemli antik şehri. “Adını Amazonlardan alan Smyrna, şimdi Kemeraltı Çarşısı olan limanıyla, agorası, tiyatrosu, stadyumu, Kadifekale’deki akropolüyle komple bir antik şehir” diyor Ersoy. Smyrna agorasının şehrin ortasında bugüne kadar gelmesinin en büyük nedeni bu noktanın Bizans, Osmanlı beylikleri ve Osmanlı döneminde mezarlıklar da içermesi.

“Bana göre” diyor Ersoy “Smyrna Agorası’nı diğer agoralardan ayıran 3 önemli özelliği var: Deprem ile ilgili yazıtlar, antik dönemde planlanmış su kanalları ve Yunan harfleriyle benzersiz graffito’lar (grafitti çoğul) Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kazılarından olan Smyrna’da, 2007 yılına kadar İzmir Arkeoloji Müzesi kazıları yürütmüş. Alanda görülen antik sütunlar 1950’lerde dikilmiş. 1990’lı yıllardan itibaren İzmir Belediyesi’nin istikrarlı bir şekilde desteklediği kazıları 2007 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi üstlenmiş durumda. Ersoy ile birlikte, sütunlar ve 1500 yıllık mezar kalıntılarıyla dolu alanın altına indiğimizde 30 metre eninde, 160 metre uzunluğunda hayli etkileyici bir bazilika ile karşılaşıyoruz Ersoy burasının dini değil, bankacılık dahil her türlü ticari faaliyetlerinin sürdürüldüğü sivil bir bazilika olduğunu söylüyor.

Benim aklımda bazilikanın duvarlarında son dönemlerde ortaya çıkartılan “bulmaca” var. Ancak Ersoy önce Roma döneminde yapılmış olan su kanallarının önünde durarak anlatmaya başlıyor: “Romalılar için su önemli. Yağmur suyunu israf etmeden depoluyorlar ve kanallarla kamu yapılarına, şehrin çeşmelerine, sarnıçlarına, bahçelerine gönderiyorlar”. Romalıların yaptıkları kanallar bir insan boyunda. Bunun nedeni kanallarda bir sorun olduğunda insanların girip tamir etmelerini sağlamak. İzmirliler “Romu Suyu” dedikleri, yazın serin, kışın sıcak akan bu suyu bugün h^al^a bahçe sulamalarında kullanıyorlar. Hem de hiçbir bedel ödemeden.

Dört galeriden oluşan bazilikanın ilk iki galerisinde birazdan değineceğim grafitti, birinde arasta, dördüncüsünde ise imparatorluk salonu var. Şırıl şırıl bir suyun aklamaya devam ettiği su kanalından sonra graffito’ların önüne geçiyoruz. Ersoy’un “burada ne görüyorsunuz” dediği duvarda yelkenleri şişmiş yani hareket halinde bir gemi karşımızda.

Tam 1800 yıldan beri bu duvarın üzerinde. Gemicisi ve nazara, belaya karşı koruyan İsis gözüyle günümüze kadar gelmiş. Geminin ortasındaki üç çizgi, gemide üç sıra kürekçi olduğuna işaret ediyormuş, yani 50 kürekçisi olan bir gemi bu. Işığa göre bazı günlerde daha iyi seçilen graffito’lar yüzyıllara meydan okuyan meşe ağacı kömürüyle çizilmiş.

Esnafların tezgahlarını açtıkları bölümde yer alan graffito’lar dönemin tarihine ışık tutuyorlar. İzmir’in “kozmopolit yapıya sahip, diğer antik şehirlerden göç almış, yoğun bir deniz ticaret merkezi” olduğunu ortaya koyuyor. Dönemin gladyatör eğitimini, dualarını ve hatta bitki örtüsüyle hayvanlarını bile görmek mümkün. Yaklaşık 3 yıldan beri ortaya çıkmış olan “graffiti”yi okumak için dünyanın sayılı “papiroloji uzmanı” Amerikalı Roger Bagnall destek vermiş. Bagnall, Akın Ersoy ve Dokuz Eylül’den başka isimlerin de editörlüğünü üstlendikleri “Smyrna Agorası Bazilikası’ndan Grafitti” kitabı geçtimiz aylarda New York’ta basılmış.

Ve geliyoruz merak ettiğim bulmacanın önüne. Bu da son dönemlerde ortaya çıkartılmış Ersoy bununla ilgili “Akrostişe benziyor. Aynı kelimeleri hem sağdan sola, hem aşağıdan yukarı görüyoruz. Merkezde logos kelimesi var. Dönemin baskı altında olan erken dönem hristiyanlarına bir gönderme olduğunu  iddia edenler var” diye konuşuyor.

SMYRNA Kazıları İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden maddi destek alıyor. 2012 yılından beri İzmir ve çevresinde, Urla Klazomenai, Seferihisar’daki Teos dahil 10 kadar antik kazıya antik kazılara 8.5 milyon liralık destek veren İzmir Belediyesi önemli bir boşluğu dolduruyor. Zira çoğunlukla bütçeler kazıları sürdürmek için yeterli değil. Kazılara desteğini her yıl arttıran İzmir Belediyesi, geçtiğimiz ocak ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla bir protokol imzalayarak Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanlığı’na 1 milyon 260 bin lira vermeyi taahhüt etti. Belediye kazıların devam etmesi için kamulaştırmaya da 35 milyon lira harcadı.

 

False