GeriSeyahat Dört Karya ÅŸehrinde mayıs
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dört Karya ÅŸehrinde mayıs

Dört Karya ÅŸehrinde mayıs

Hititlerin Kadeş Savaşı’ndaki müttefiki, altın zırhlı Karyalılar, Anadolu’da 110 kent kurmuştu. Bunların önemli bölümü Milas yakınında. Sıcaklar artmadan bir hafta sonunda bu kentlerden dördünü gezdim.

Sıcaklar bastırmadan önce, kırmızı gelincikler ve sarı papatyaların coştuğu doğada yalnızlıklarına bırakılmış ören yerlerini rahat gezebilmek ve zamanı iyi kullanabilmek için Bodrum’dan şoförlü otomobil kiraladım. Karyalılar güneybatı Anadolu’da 110 kent kurmuş. Sadece Milas (Mylasa) yakınında 27 yerleşim bulunuyor. Hedefim bunlardan dördünü görmek, Milas’ta Karya’ya ilişkin yapıları ve Milas Müzesi’ni gezmek.
Gezime Labranda’yla (Laubraunda) başlıyorum. Karya’nın bu kült merkezi Bodrum’dan 46, Milas’tan 14 km uzaklıkta. Milas-Didim yolu üzerinde Labranda’yı gösteren tek levha yok. Detaylı bölge haritası ve şoför Bodrumlu olmasa biraz zor bulurdum.
Karyalılardan sonra kült alanını Romalılar ve Bizans da kullanmış. Labranda’dan çıkan eserler Milas ve Muğla müzelerinde sergileniyor, erkek sfenks heykelini ise Bodrum Kalesi’nde görebiliriz. Kutsal alan Labranda’yı yeniden yalnızlığına bırakıp, buradan 20 dakikalık mesafede, daha kuzeyde yer alan Karya kenti Euromos’a geçiyorum.

Stratonikeia

Milas-Didim yolu üzerinde Yatağan Termik Santralı’nın çevreye verdiği zarar nedeniyle boşaltılan Eskihisar Köyü’yle iç içe geçmiş bir antik kent. Stratonikeia’nın benim için en büyük özelliği UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmek için çalışma başlatılmış olması.
Girişte ufak bir köy meydanı bulunuyor. Fırın, kahve, Selçuklu hamamı, meydan etrafında yerlerini almış. Meydandan antik kente
giden yolda hem köy hem antik
kent başlıyor, hangisi nerde bitiyor bulmak çok zor.
Bugünkü kalıntılar bile kentin geçmişteki görkemini ve zenginliğini gözler önüne sermeye yetiyor. Bir zamanlar mermer işlemeli binalarla süslü olan antik kentte ayakta kalan binalardan en önemlisi kent meclisinin toplandığı Bouluterion. Batı kısmında bulunan Gymnasion’da ise gençler düşünsel ve bedensel olarak eğitilirlermiş. Bugün bilgisayardan başını alamayan gençleri düşününce antik çağın gençlerinin daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Geniş alana yayılan antik kentin en sonunda sırtını dağa vermiş tiyatro da günümüze sağlam gelmiş. Umarım Stratonikeia, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne adaylık müracaatında başarılı olur. Belki o zaman termik santralın faaliyeti durdurulur, köylüler evlerine dönerler ve antik kent yeniden köyle iç içe yaşamaya devam eder.

/images/100/0x0/55ea9523f018fbb8f88967ef

Euromos

Euromos, Zeus’a tapınılan bir Karya kenti. MuÄŸla-Didim anayoluna bir iki dakikalık mesafede, orman içinde Zeus Lepsynos Tapınağı bulunuyor. Antik kentten kalan fazla bir ÅŸey yok. Tiyatroyu aramak için tepeye çıktığımda üzerinde hiçbir açıklama olmayan birkaç taÅŸ yığını görüyorum. Tek tesellim aÄŸaçların arasından adeta fışkıran tapınağın görkemli görünüşü. Etrafta çıt yok, öylece tarihin içinde kaybolup gidiyorum. Tek saÄŸlam yapı olan tapınak Ä°mparator Hadrianus döneminde yapılmış. Korint stilindeki tapınağın 16 sütunu bugün hâlâ zamana meydan okurcasına ayakta. Ne yazık ki ana yola bu kadar yakın olmasına karşın Euromos da yalnız ve sahipsiz.Â

Iassos

Milas’tan 28 km uzaklıkta, Güllük sahilinde, Kıyıkışlacık Köyü içinde üç tarafı denizle çevrili yarımada üzerinde bulunuyor. Adını Argos’tan gelen kolonistlerin lideri Iassos’tan aldığı söyleniyor. Kazıyı yapan İtalyan arkeoloji ekibi tarafından köyün içine inşa edilen ufak müze benim için büyük bir sürpriz oldu. Deniz kokusunu içime çekerek antik kente giriyorum. Karşıma önce MÖ 4. yüzyıla tarihlenen tiyatro binası çıktı. 1887 yılında buradan İstanbul’a taşların gönderilip Bebek’te rıhtım yapımında kullanıldığını öğrenince canım sıkılıyor. Kent, denizden gelecek tehlikeye karşı surla çevrilmiş, surlar tahminen 2 km uzunluğunda. Sur dışında ise diğer antik kentlerde pek görülmeyen taş balık tezgâhlarını görmek mümkün. Denizle iç içe olan İassos’a kadar gelip sahildeki balık lokantalarında mavi yengeç, taze balık ve diğer deniz mahsullerini yemeden dönmeyin.
Milas’a dönüş yolunda önemli bir kale olan Beçin Kalesi’ni atlamıyorum. Kalenin tarihi MÖ 2000 yıllarına kadar uzanıyor. 13. yüzyılın ikinci yarısında Menteşoğulları bölgeyi ele geçirdi ve Beçin’i önemli bir merkez yaptı. Kale tüm ovaya hâkim, restore edilse daha çok ziyaretçi çekebileceğine inanıyorum.

Milas

Sodra Dağı eteklerinde MÖ 1100’lerde kurulan Mylasa, Karya’nın ilk başkenti. Bugünkü Milas, antik Mylasa’nın üzerine kurulduğu için günümüze çok az eser kalmış. Kült merkezi olan Labranda’ya bağlanan kutsal yolun başlangıcındaki ‘baltalı kapı’ bugün kentin göbeğinde. Altından vızır vızır arabaların geçtiği kapı bakımsız. Üzerindeki bir taşta yer alan ‘çift ağızlı balta’ betimlemesi birkaç yıl önceye kadar duruyormuş, şimdi nerede olduğunu bilen yok. Tıpkı yine Milas merkezde bulunan Maussollos’un babası Hekatammos’a ait 2400 yıllık mezar odası ve lahitten çıkan altın objelerin kaybolması gibi. Mezar odası soyulduktan sonra korumaya alınmış, tüm turistler gibi mezar odasına ben de sadece uzaktan bakmakla yetindim. Beni güldüren görüntü, ayakta kalan tek sütunun üzerine leyleğin yaptığı yuva oldu. Tarihe meraklıysanız fazla sıcaklara kalmadan buraları sizin de gezmenizi öneririm.

False