Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Zamane Hatunu Yonca

Ben Süper Kadın değilim. Süpermişim gibi de yapmıyorum. Çünkü çalışmaktan ve her şeye aynı anda ve aynı enerjiyle yetişmeye uğraşmaktan şapşal olmuş durumdayım. Ama ben de böyleyim. Neden böyleyim bilmiyorum. Anneme sordum o da bilmiyor.

Haberin Devamı

“Sen böyle doğdun, hiç uyumadın. Biz de seni hastaneye götürdük, hastanede baktılar, “bu çocuğun bi şeyciği yok, enerjisi fazla ondan uyumuyor!” deyip bizi gerisin geri eve yolladılar” dedi. Annemler de kaderlerine boyun eğip beni böyle kabul etmişler. E ben de kabul ettim beni. Kendimi sokağa atamayacağıma göre, elimden geldiğince iyiye kullanmaya çalışıyorum olan enerjimi. Zamane sersemiyim! Ben kendim, iki çocuk, çalıştığım gayet çokuluslu işim, üzerine hurriyet.com.tr, üzerine haftada iki Kelebek, üzerine Elele, üzerine ev, üzerine bence hepsinden önce eş ve ailesel bin türlü şey ve bunlar da yetmez bir de gönül işim koşarak farkındalık yaratarak hayata destek verme vesaire vesaire vesaire! Sizce Yonca kafayı yemez mi normalde? E yer. Ama bundan zevk almayı öğrendim bir şekilde. Zamane karışığıyım! Okullar açılsın diye her gün yalvarıyorum. Okullar açılıyor, tatil olsun diye dua etmeye başlıyorum. Çocukların bu okul-aktivite-ödev-arkadaş buluşması olayı içinde kendimi kaybediyorum. Sürekli alarm kuruyorum, sürekli çalan alarmları susturuyorum. Sonunda aptala dönüyorum. Sabah 5:45 kalkış. Jet hızıyla saç-baş-makyaj yapış ve bir türlü akşamdan karar verdiğim kıyafeti giyemeyiş, hep yeniden seçme krizine giriş. Çocukları ciyak ciyak kaldırış. En acilinden binbir maymunlukla kahvaltı ediş sonrası onları okula postalayış. Koş Yonca işe. Zamane işkoliğiyim! Çalış, konuş, toplan, derlen, hazırlan, geril geril geril yay gibi ol ve çık işten. Hiçbir iş bitmemiş. Ama elden ne gelir? Hiç. Devam. Koş eve. Çocuklar, ödevler, kavgalar, gürültüler, barış imzalamalar, gülüşmeler, ağlaşmalar, binbir zahmet akşam yemeği, çocukları yıkayış ve yatağa atış. Çabuk giyin ve çık koşmaya. Koş Yonca Koş. Zamene sportifiyim! Gel eve al duş. Haydiii ikinci mesai başlar acele. Aç bilgisayarı, oku biriken e-postaları, cevapla okurları, yaz yazıları. Yaz yaz yaz. Zamane yazarıyım! Çabuk yolla yazını, gecikme. E uyku mu gelir bu adrenalin üzerine. Olsun uykunu getirmelisin. Gir yatağa hele gelir. Yani hiç insan tüm bunların altından kalkabilir mi? Yooo! Ben de kalkamıyorum. Ama oturup “ah vah!” çekmek yerine devam ediyorum. Zamane savaşçısıyım! İşten ayrılamam. Bir kişi çalışıp 2 çocuk büyütmek imkansız. Ev tipi kadın da değilim. Madem hayat böyle, ben de kendime pratik şeyler uydurdum onları uygulamaya başladım. Zamane pratikçisiyim! Et suyu yapıp buz kalıplarına dolduruyorum kalıp kalıp dondurup kullanıyorum. Pınar Calimano’dan öğrenmiştim salçaya da aynısını uyguluyorum. Pek rahat ediyorum. Ağlayan çocuk için üzerinde “sabır” yazan tıpa uydurdum. Hayali. Varmış gibi kulağıma takıyorum. Saçmalayanı bilerek duymuyorum. Kafamda çaldırmaya başladığım müzik eşliğinde sırıtmayı deniyorum. Bunaldım mı çok, kendimi kapatmak yerine hemen arkadaşlarımı bize çağırıyorum. Cinnet mi geldi, odama girip yastıklara yumruk atıp çok rahatlıyorum. Halden anlamayana halimi anlatmayı denemiyorum. Zaman kaybı. Beklentilerim kendimle ilgili. Herkesi kendi beklentilerine havale ediyorum. Depresyona girecek gibiysem kendimi spora veriyorum. Kırdıklarımdan af diliyorum. Sabah gözümü açar açmaz müzik açıyorum. Eve ses getiriyorum. Ruj sürmeyi alışkanlık edinme çabasındayım, deniyorum. Kırmızı ruj moral oluyor. Anasını satayım sürüyorum. Hiiiç utanmadan defolarımdan konuşuyorum. Kendimle sürekli dalga geçiyorum. En büyük terapi buymuş. Kim ne demiş umursamıyorum. Her daim ama her daim hayal kuruyorum. Gerçek olmuşlarcasına da neşe duyuyorum. Yemeyen çocuğa takmıyorum. Acıkıyor elbet. Bekliyorum. Kendimden başka kimseyle inatlaşmıyorum. Ağlamak gelince içimden, kendime soruyorum. Değer mi Yonca? Ucunda ölüm var mı Yonca? Çaresiz mi Yonca? Cevabım hepsine hayırsa kuruyorum sofrayı, diziyorum mezeleri. Yapıyorum bir balık, bir salata. Açıyorum rakıyı, koyuyorum uzun, kalın altı ağırca bir bardağa. Zamane kadınıyım nasıl olsa! Hayata içiyorum. Uzun, kalın ve ağır olsun, sımsıkı tutsun gücümüz bizi ayakta. Zamane balığıyım rakı bardağımda...Sağlığımıza!

Haberin Devamı

Yonca

Haberin Devamı

“tutkun”*

*Bu yazıyı Garanti Emeklilik ve Elele’nin birlikte yürüttüğü Zamane Hatunları yarışmasına destek amaçlı yazmıştım. Yarışmanın birincisi ‘Yeniden başlamak’ adlı hikayesiyle Ayşegül Güngör oldu, hikayesiyle bizi inanılmaz ağlattı. www.zamanehatunlari.com sitesine girip bir okuyun. Bayılacaksınız.

 

Yonca nerede?

Dün Avrasya’da 15km koştu ve koşu sonrası acilen eşyalarını topladı ve eve, Dubai’ye döndü. Bugün işbaşı yaptı; çünkü daha fazla izin alamamıştı. O yüzden size bugün Avrasya haberlerini bu köşeden veremedi. Ama olan biteni hurriyet.com.tr den anlatacak, kalın tetikte. Yonca yorgun, ama çok huzurlu. Çok selam söyledi size.

Yonca

“sahibinin sesi”

Haberin Devamı

 

Avrasya’da Boğaz Köprüsünü nasıl ADIM ADIM salladık?

Linki tıklayın ve görün...! J

http://webtv.hurriyet.com.tr/category.aspx?cid=4&vid=10541

 

Yazarın Tüm Yazıları