Yüksek faiz bitti şimdi sıra düşük kurda

GEREK yazdığım yazılarda, gerek yaptığım konuşmalarda, başta Merkez Bankası olmak üzere Türkiye’de iktisadi politikanın oluşmasına katkıda bulunanların ısrarla savunduğu “yüksek faiz-düşük kur” politikasını eleştirdim durdum.

Haberin Devamı

Benim bu tenkitlerime cevap olarak, “Merkez Bankası’nın bu şekilde adlandırılacak bir politikası yoktur; enflasyonu düşürmek için alınan önlemler yüzünden böyle bir tablo oluşmaktadır” dendi. Ben de, “Önemli olan somut gerçeklerdir; bunun kasten veya olayların zoruyla ortaya çıkması değildir” diye cevap verdim. Kaldı ki; “Türk Parasının Kıymetini Koruma” kökü o kadar derinde olan bir inanıştır ki; insanlar bu politikayı fazlaca düşünmeden otomatik olarak uygular. 

* * *

Türk parasının kıymeti korunsun derken, altı sıfır atılacak hale gelmesinin sebebi, bu politikanın kaçınılmaz bir şekilde “cari açık” yaratmasıdır. Büyüyen cari açıklar da ekonomiyi “devalüasyon-enflasyon” sarmalına sokmuştur. Bu sarmaldan IMF’nin talimatıyla 2000’de “kur çapası” uygulayarak kurtulmak istendi. Sonuçta yine kocaman bir cari açık oluştu, devalüasyon tekrar patladı ve ekonomi krize girdi. Kemal Derviş’in başlattığı “güçlü ekonomiye geçiş” projesiyle krizden çıkıldı. Bu programın iki önemli ayağı vardı. Birincisi “bütçe açıklarını” küçültmek, ikincisi ise “cari açıkları” kapamaktı. 2002’de AKP iktidara geldi, siyasi istikrar sağlandı. 2002-2008 arasında dünyada küresel bir rahatlama yaşandı. Bol ABD Doları ve ucuz Çin mallarıyla dünya ekonomisinde bir “saadet zinciri” oluştu. Bu sayede başta Brezilya, Arjantin ve sair Latin Amerika ülkeleri olmak üzere Türkiye dâhil tüm “enflasyon bağımlısı” ülkelerde mucizevî bir şekilde hem enflasyon indi, hem de milli gelir büyüdü. Ancak saadet zinciri 2008 yılı sonunda koptu. 2009 küresel kriz yılı oldu. Faizler düştü. Şimdi yeni bir dönem başlıyor.

* * *

Haberin Devamı

Türkiye’de uygulanan “değerli TL” politikasını savunanlar, dalgalı kur rejimlerinde, merkez bankalarının kur hedefi olmaz; aşırı dalgalanmalara karşı müdahalesi olur diyorlar. Acaba merkez bankalarının kur hedefi olmasa bile kur politikası olmaması iyi bir şey midir? Yani fiyat istikrarını sürdürmenin önündeki en büyük tehlike olan TL’nin aniden değer kaybetmesini önlemek için, cari açığın büyümesine engel olacak bir kur politikasını şimdiden izlemeye başlamak yanlış mıdır? Bırakın büyümeyi ve işsizlikle mücadeleyi, sırf fiyat istikrarı açısından bile, cari açığın küçülmesine yardımcı olmak, merkez bankasının görevi değil midir? Faizler düşükken, TL bir atakla karşılaşırsa, merkez bankası mevcut kafa yapısıyla (mind set) faizleri arttırırsa, korkarım yeniden “yüksek faiz-düşük kur” formülü hortlayacaktır. 

Son Söz: Tedbir, tehlikeden önce alınır.

Yazarın Tüm Yazıları