Yiyeyim yüksek teknolojini

Aynen şöyle diyordu mesajda, ‘Ulke disina maillerin gitmesinden oturu Turkce karakter kullanilmamasi konusuna katiliyorum ve yurt disinda okuyan bir Turk ogrenci olarak bunu destekliyorum.’

‘Aksi taktirde metinleri okumak bir hayli zorlasiyor ve vakit darligi nedeniyle ustunkoru uzerinden gecmek zorunda kaliyorum. Eminim digerleri de ayni durumdadir’.

Züppeliğin ve bencilliğin bu kadarını da beklemiyordum doğrusu. Bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişme, bilişim sektörümüzün duyarsızlığı, tüketicimizin bilinçsiziliği ve devletimizin aldırmazlığı gibi dört düşmanın kuşatması altında hayatta kalma mücadelesi veren Türkçe alfabeye bu kadar açık bir saldırı inanılacak gibi değildi.

Geçen yıl Doğan Hızlan, Emre Kongar ve Emre Aköz’le birlikte uzun bir süre gündemde tuttuğumuz F klavye tartışmasında, kültür zenginliklerimiz olan Türkçe’ye özgü F klavye ve Türkçe’ye özgü harflerimizin ne gibi tehditler altında olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştık.

Bu tartışma sırasında, Türkçe karakterlerin kültürel değerlerine duyarsız yeni nesil tarafından kullanılmamaya başlandığına dikkat çekmiştik.

Teknoloji üreticileri Türk kullanıcıları talep etmediği ve Türk devleti de zorunlu standart getirmediği için ürünlerine Türkçe harf desteği koymuyorlar. İnternet üzerinde de benzer bir durum yaşanıyor. İnternet üzerindeki bilgi trafiğini yöneten bilgisayarların ayarları, Türk kullanıcılarından talep gelmediği için Türkçeyi destekleyen standartlara göre ayarlanmıyor. Alemin Fransızı, Çinlisi, Arabı, İsraillisi kendi dilinde rahatça yazışırken, duyarsız Türkler kendi harfleri yerine aksak karşılıklarını kullanarak yazışma yolunu seçiyorlar. Yani aynı yazının başında kullandığım, yurt dışında yaşayan hanım evladımızın yaptığı gibi.

Ama yukarıda aktardığım mesaj karşısında dehşete düşmemin asıl nedeni hanım kızımızın Türkçe alfabeyi kullanmamayı seçmesi de değil. Miss Hanım Kız, Türkçe alfabeyi kullanmayı reddetmekle kalmıyor, arsızlığı iyice ele alıp tüm Türkleri reddi mirasa davet ediyor. Neymiş efendim Miss Hanım Kız, yurtdışında yaşıyormuş da bizim Türkçe alfabeyle yazdığımız yazılarımızı okumakta güçlük çekiyormuş. Yurtdışında yaşayan Türkler rahat etsin diye Türkçe alfabeyi kullanmayalımmış. Oldu peki, her tuvaleti geldiğinde bir de tahtırevan gönderelim isterse.

Durun daha bitmedi. Beteri de var. Miss Hanım Kız bu mesajı, Türkiye Yüksek Teknoloji Grubu manasına gelen İngilizce isimli bir tartışma grubuna atmıştı. Grup üyelerinin bazılarından aldığı desteği de geçiyorum. Zıvanadan çıkmama neden olan mesaj grup yöneticilerinden geldi. Adamlar benim Türkçe karakter kullanarak yazdığım mesajımı, yememiş içmemiş elden geçirmişler. Türkçe harfleri aksak karşılıklarıyla değiştirip gruba öyle postalamışlar. Ve eklemişler; ‘Bu konuda dunyada tek bir standart yerlesene kadar gruplarda Turkce karakter kullanilmamasini mesajlarin okunabilmesi icin gerekli goruyoruz(...) Bu bizim neden oldugumuz bir problem degil ve

bizce bu mücadelenin yapilmasi gereken platform da burasi degil. Bu grup Türkiye’de yüksek teknoloji üretilebilmesi için kuruldu’.

Yiyeyim senin yüksek teknolojini. Olacağı yok ya, hani bu kafayla yüksek teknoloji üretsek n’olacak, üretmesek n’olacak? Kültürüne sahip çıkamayan bir ülke, ürettiği yüksek teknolojiye hangi ulusal kimliğiyle sahip çıkacak?

Mesajlar parmak ucunda

Ses ve filmin ardından artık dokunma hissi de iletilebilecek. Bonn Üniversitesi’nden bir grup nevrolog bilim adamı, dokunma hissinin aktarımına dayalı yeni bir telekomünikasyon teknolojisi geliştiriyor. Temas aktarım teknolojisi sayesinde cep telefonlarına gönderilen kısa mesajlar parmak ucuyla okunabilecek, otomobil direksiyonları yoldaki zorlu koşulları direksiyonu tutan avuçiçlerine iletebilecek.

Temas aktarım ve Global Pozisyon Saptama (GPS) teknolojilerinin birlikte kullanıldığı otomobillerde ise, sürücü güzergah bilgisini ekran kullanmaksızın, direksiyondan temas yoluyla iletilen mesajlarla alabilecek.

Teknolojinin pratik kullanım alanları bulabilmesi için özel yazılımlar da geliştiriliyor. Bu yazılımlar sayesinde, kullanıcılar kendi temas sözcük dağarcıklarını oluşturabilecekler.

Temas aktarımıyla mesajlaşmada amaç karmaşık cümlelerin iletimi değil. İğnelerin oynamasıyla elde edilen basit hareket motiflerine, kolayca hafızada tutulabilecek anlamlar yükleniyor. Örneğin direksiyon başındaki bir sürücü, parmağında sağa doğru bir hareket hissettiğinde bir sonraki sokaktan sağa sapması gerektiğini anlayabiliyor. Ya da cep telefonuna gelen bir dokunsal mesajda, parmak ucunda kendine doğru bir hareket ‘ben’, dışarı doğru bir hareket ‘sen’ anlamına gelebiliyor.

Araştırmacılar, kullanıcıların parmak uçlarına iletilen hareketlere, kendi istedikleri anlamları yükleyebilecekleri bir yazılım geliştirmeye çalışıyorlar. Yazılım tamamlandığında, kullanıcı tarafından seçilen anlamlardan yola çıkarak, yine kullanıcının kolayca anlayabileceği anlam ve hareket çiftlemeleri yaratabilecek kadar akıllı olacak.

Temas aktarım teknolojisi 19-24 Nisan tarihleri arasında Hannover’da yapılacak Ticaret Fuarı’nda sergilenecek.

TEMAS TRANSFERİ

Dokunma duyusunu uyaran mesajlar çok ince, oynak iğneler aracılığıyla parmak uçlarının titretilmesi ve karıncalandırılmasıyla yaratılıyor. Parmak uçlarının her santimetre karesinde 100 kadar temas algılayıcı hücre bulunuyor. Test amacıyla geliştirilen temas aktarım aleti, plastik bir el kalıbından oluşuyor. Kalıbın içinde, parmakların oturduğu yuvalarda, her parmağın altında sadece birkaç milim uzunluğunda sekiz ince iğne bulunuyor. Bu iğneler aşağı ve yukarı hareket edebiliyor. İğenelerin hareketi basit bir cep bilgisayarı tarafından kontrol ediliyor. Cep bilgisayarı iğneleri, cep telefonu şebekesinden aldığı mesajın içeriğine göre hareket ettiriyor.

ABD’den mesaj var

Vatan’da 22 Şubat’ta Yücel Dönmez imzalı bir haber yayınlanmış , Ümit Özgüner’in icat ettiği robot kamyonun çölü sürücüsüz geçtiği ve bir milyon dolar ödül kazandığı iddia edilmişti. Haber doğru değildi çünkü yarış o tarihte henüz yapılmamıştı. İki hafta önce bu yalan haberi yazdım. ABD’de yaşayan Yücel Dönmez, yazımı okuyunca bir açıklama mesajı gönderdi. Dönmez, hatanın kendisinden kaynaklanmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor, ‘Benim Ümit beyle yaptığım konuşmanın ya kendisi tarafından iyi anlaşılmamış olmasından veya bana haberi veren öğrenci arkadaşın daha dikkatli davranmamasından kaynaklanmıştır’... Sayın Yücel Dönmez’in tamamını aktaramayacağım uzun mesajından, çok üzgün olduğu anlaşılıyor. Belli ki bu hatalı haberde bir kasıt yok. Sorun haberin yayınlanmadan önce gerekli filtrelerden geçirilmemesinde.

Akademi Türkçe Star

Türkstar’ın seyircileri ekran başına mıhlayan büyük başarısının ardından ekranlarda benzer programlardan geçilmez oldu. Tabii bu yeni yıldız yaratma enflasyonunda çoğu programın başarısız olacağı da belliydi. Ben aralarından yalnızca ikisini seyrediyorum: Türkstar ve Akademi Türkiye...

Yarışmacılar kadar, hatta daha fazla seyirci toplayan Türkstar jürisi, biliyorsunuz bir reklam filminde de oynadı. Reklam filminde Armağan’a, gıcık karakterine uygun olsun diye söyletilen, ‘ne bu Cart Finans neden Kart Finans değil’ repliği aslında hiç de gıcık kaçmamış. Çünkü Armağan kendisine söyletilen bu repliğinde yerden göğe kadar haklı. Üstelik bu Türkçe’ye saygısızlık konusunda Finasbank’ın ilk vukuatı da değil. Finansbank logosunun altında, bir dünya bankası olduğu izlenimini vermek için uzun bir süredir kullandığı şu mesaja bakın: ‘Suisse Deutschland Holland Turkey’... Adama sormazlar mı, ‘Neden tüm ülkelerin isimlerini İngilizce yerine kendi dillerinde yazıyorsunuz da, Türkiye’nin adını züppece İngilizce yazıyorsunuz?’ diye.

Gelelim Akademi Türkiye’ye. Yarışma programı için bir site yapmışlar. İyi, güzel. Sunucu İnternet sitesinin adresini hatırlatıyor seyircilere... O da güzel, bravo. Ama o da ne? Bakın nasıl telaffuz ediyor adresi: ‘dabılyu dabılyu dabılyu nokta maynet nokta kom nokta tere sılaş akademi türkiye’... Ohaaa! ‘Sılaş’ dediği kırk yıllık ‘taksim işareti’. ‘Taksim’in suyu mu çıktı ‘sılaş’ diyorsun? Yakında ‘nokta’ yerine ‘dat’ denmeye başlanırsa da şaşmamak gerek. n kanald.com.tr/turkstar
Yazarın Tüm Yazıları