Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...

İlter Türkmen’in başını çektiği Türk-ermeni Barış Komisyonu gibi girişimler de olmasa, Ankara tam anlamıyla seyirci durumuna girecek. Oysa tehlike hergeçen gün artıyor.

Böyle olacağından emindim ve oldu.

Fransız parlamentosu, ardından da ABD kongresine gelen Ermeni Soykırım iddialarıyla ilgili tasarılar fırtına koparmıştı.

Fransız parlamentosunun kararı üzerine, Paris’teki elçimiz geri çekildi. Fransız malları boykot edildi. Askeri İhalelerin iptaline gidildi.

Sonra?

Herşey unutuldu.

Elçimiz geri döndü. Fransa ile ilişkiler, yine eskisini aratmayacak bir noktaya geliyor.

ABD temsilciler meclisindeki tasarıdan ise, şans eseri kurtulduk. Tasarı gündeme alınmak üzereyken, Orta Doğu krizi patladı. Böylesine kritik bir dönemde Türk-ABD ilişkilerinde uzun sürecek bir yara açmak, Washington’un işine gelmedi. İkinci şansımız da, Başkan Clinton’un Beyaz Saray’da bulunması ve bir daha seçilmeyeceği için Ermeni oylarına ihtiyaç duymamasıydı.

Bu sayede, top direkten döndü.

ABD kongresinin Soykırım tasarısı açısından önemi hayatidir. Türkiye’nin Ermenileri Soykırıma uğrattığı anlamına gelecek olan bir tasarının kabulü zincirleme sonuçlar getirecektir:

- ABD kongresinden cesaret alacak olar diğer batılı müttefiklerimizin parlamentoları, Uluslararası parlamentolar ve kurumlarda harekete geçeceklerdir. Ermeni baskılarına karşı direnişleri azalacaktır.
- Türk-ABD ilişkileri uzun vadede yara alacak, ekonomik krizde en çok desteğe muhtaç durumdaki Türkiye’nin Washington’da aradığı ortam kaybolacaktır.
- Ermenistan ve Ermeni lobisi, Türkiye’den yüklü bir tazminat talebinde bulunma planları ivme kazanacaktır.

MGK BİLE
UNUTTU (VİNYETLE )

Top direkten döndü, gol tehlikesi şimdilik geçti ya, Türk bürokrasisi yine uykuya yattı.

Fransa ve ABD parlamentolarındaki girişimler sırasında, Ankara’da fırtınalar esiyordu.

Bu menfur saldırıya karşı alınması gereken önlemler tartışılıyor, hükümet toplanıyor, özel bir komisyon hareketlendiriliyor, hatta MGK konuya el atıyordu. Özel filmler yapılmalı, belgeseller ve kitaplarla haklı davamız savunulmalı, yabancı üniversitelerde kürsüler kurulup, Ermeniler tarihin gerçekleriyle karşı karşıya bırakılıp utardırılmalı ve yalanları ortaya çıkarılmalıydı.

Sonra ne oldu?

Hiçbirşey yapılmadı.

Ne arşivler açıldı, ne Uluslararası tarihçiler komisyonu kuruldu.

Milli Güvenlik kurulu dahi olayı unuttu. İzleseydi herhalde haberimiz olurdu.


OYSA, YENİ TASARI
HAZIRLANIYOR...

Bizler ya uyur veya böyle abuk sobukluklarla uğraşırken, Ermeniler çalışıyor ve büyük oynuyorlar.

Uluslararası kamuoyuna, Soykırım iddialarını benimsettiler. Bugün özellikle batılı ülke medyaları ve kamuoyları, Türklerin Soykırım yaptığına inanıyor.

Geriye, işin siyasi ve hukuki boyutu kalıyor ki, bunun için de ABD Kongresinin onayı gerekli.

Şimdi tüm güçleriyle asılıyorlar.

Türkiye sahayı boş bıraktığı için de, kazanma şansları giderek artıyor. Zira rakkamlar lehlerinde.

ABD Temsilciler Meclisinde 435 milletvekili var.

Bunun 80’i, Ermeni Sevenler Grubunu (caucus) oluşturuyor.

Yunan-Rum sevenler grubu da 110 milletvekili.

Bir de İnsan Hakları Savunucusu Milletvekillerinden 40’ının Ermeni sorununu bir İnsan Hakları Sorunu olarak gördüklerini de eklerseniz, toplam rakkam 230’a yükseliyor. Yani Ermeniler, tasarıları için çoğunluk elde ebebilecek noktadalar.

Sadece en iyi zamanlamayı bekliyorlar.

UYUMAYA DEVAM MI
EDELİM ,YOKSA UYANALIM MI? (vinyetle kullanılacak)

Türkiye’nin önünde büyük bir tehlike var. Açıkça görülüyor.

“Geliyorum” diye haykırıyor.

Elimizde de iki seçenek bulunuyor.

Biri en kolayı ve genel alışkanlıklarımıza en uygun olanı.

Yani uyumaya devam etmek ve beklenen felaketle karşılaşılınca, ABD’ye çatmak.

NATO’daki fedakarlıklarla dolu yıllarımıza atıfta bulunup, Amerikalıların nankörlüğünden söz etmek. Daha da fazla cesaretlenilirse, Washington’daki Büyükelçimizi “danışmalarda bulunmak amacıyla” geri çağırmak. Belki 1-2 askeri ihaleyi göstermelik bir jestle iptal etmek. Ermeni sınırına asker yığmak. Erivan-İstanbul hava koridorunu iptal ve artık bir Türkiye klasiği haline gelen, meclisin “...yaparsanız, casus belli (savaş nedeni ) sayarız kararı alması...

TEK YOL, MGK’NIN
EL KOYMASIDIR

Türkiye’nin elindeki ikinci seçenek, çok daha zor. Zira örgütlenme, koordinasyon ve çalışma gerektiriyor. Tüm alışkanlıklarımıza ters düşen bir senaryo.

Bunca deneyimden sonra, ne acıdır ki, böyle bir işlevi sivil bürokrasinin yerine getirebileceğine artık hiçbir şekilde inanmıyorum.

Cddi, koordinasyon gücü yüksek, verdiği işin arkasını bırakmayıp, izleyen, karar alabilen ve aldığı kararı da sivil bürokrasiye uygulatabilen bir kurum, Milli Güvenlik Kurumu işe el koymalıdır.

Yapılması gereken de, Ermeni tasarısı ABD Temsilciler Meclisine geldiği zaman, Beyaz Saray’ın Türk yanlısı Milletvekilleri ve Türk lobisinin elini güçlendirecek, engelleme yapmaları için inandırıcı ve somut belgeler, tutumlar gösterebilmektir.

Yapılması gerekenleri de artık herkes biliyor.

- Arşivlerin tam anlamıyla açıldığını ilan edelim, ancak gerçekten de açalım.
- Uluslararası tarihçiler komisyonu önerelim. İsimler çıkartalım. Bunu bir kampanyaya dönüştürelim.
- Belgeseller hazırlatıp tüm dünya TV’lerine , Üniversitelere bedava dağıtalım.
- Çok anlaşılır dilde kitapçık, broşür yayınlatalım.
- Türk-ermeni Sivil Toplum örgütlerinden oluşan ortak komisyonlar kurulmasını cesaretlendirelim.
- Ermeni kökenli turistlerin bölgeyi dolaşmalarına kolaylıklar sağlayalım.
- İlter Türkmen, Özdem Sanberk, Gündüz Aktan, Üstün Ergüder, Vamık Volkan ve Şadi Ergüvenç’ten oluşan “Türk-Ermeni Barış Komisyonu” tipindeki çalışmaları kösteklemek yerine, destekleyelim. Ermeni meslek gruplarının buluşmalarını cesaretlendirelim.

Bütün bunları da, Uluslararası büyük bir kampanya haline sokalım

Ne dersiniz?

Türkiye bu iki seçenekten hangisini tercih edecek?

Doğru cevabı, kısa bir süre sonra bütün medya’nın manşetlerinde bulacaksınız(!)
Yazarın Tüm Yazıları