Yorgo Kırbaki

Eski Yunan’da kürtaj kapışması

3 Haziran 2012
Kürtaj, Yunanistan’da adeta bir milli spor haline geldi son yıllarda. Ama ülkedeki kürtaj tartışması eski Yunan’dan beri hararetli biçimde sürüyor

Avrupa’da her 11 saniyede bir kürtaj yapılıyor. AB’nin istatistik kurumu Eurostat’a göre ‘ihtiyar kıta’ Avrupa’daki yılda toplam kürtaj sayısı 2.7 milyon. Yunanistan yılda 200 bin kürtajla 11 milyonluk nüfusu göz önüne alındığında Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü.
Bu diyarda, kürtaj yapan kadınlardan tam 40 bini 18 yaşın altında. Kadınların yüzde 12’si en az bir kere kürtaj yapmış. İlkokul mezunlarında oran yüzde 95’e çıkıyor. Rakamlar medyada ‘Milli spor: Kürtaj’ başlıklarıyla duyuruluyor.
Dini açıdan bakıldığında cinayetle eşit kürtaj. Yunanistan kilisesinin 14.10.1937 tarihli kararında şu ifade yeralıyor: “Bebeğin hayatı babası ya da annesine değil Tanrı’ya aittir. Tanrı da insanlara 10 Emir’den birinde ‘öldürmeyeceksin’ der...”
Buna karşı, devletin ilgili yasası isteyen her kadına hamileliğin ilk 12 haftasında hastanede gebeliğe son verme hakkı tanıyor. Olağanüstü durumlarda kürtaj için sınır yok.
Acaba eski Yunan’da durum neydi? Eski Yunan’da devletin çıkarı bir dönemde neyi gerektiriyorsa o olurdu. Yani kürtaj bazı dönemlerde yasak, bazı durumlarda serbestti.
Dedeağaç Devlet Hastanesi’nden Dr. Teodoros Tambakis’e göre, eski Yunan’da doğmamış bebek için iki ayrı ‘mektep’ vardı. Atina’da MÖ 4. yüzyılda Agora’daki sütunlu yolda kurulan Kıbrıslı Zenon’un felsefe okuluna giden ve ‘Stoacılar’ olarak bilinen aydınlar için “Ruh insan bedeninde zaten mevcuttur ve bebeğin daha ana rahminde ilk nefes alışıyla devreye girer”. Yani kürtaj bir cinayet.
Buna karşı çoğunluktaki Aristotelisçiler için “Ruh, bebeğin bedenine doğar doğmaz girer” görüşü geçerliydi. Yani kürtaj suç değil.

SÖZ HAKKI BABADAYDI

Yazının Devamını Oku

Bir yaş destanı

27 Mayıs 2012
Bir sabah kahvaltısı sırasında Gümülcineli Dr. Hasan Ahmet’in 54 yılı bir film şeridi gibi geçti gözünün önünden. Oturup dörtlüklere döktü hayatını.

Gümülcine’de Türk’ü Yunan’ı herkes tanır Dr. Hasan Ahmet’i. İç hastalıkları uzmanıdır. Yıllardır sabahları muayenehanesinde, öğleden sonraları da Yunan Sosyal Sigortalar Kurumu’nun  (İKA)  Gümülcine şubesinde çalışır.
Mesleği, insanlığa hizmetinin sadece bir parçası. Aynı zamanda usta bir şair Dr. Hasan Ahmet. Türk azınlığın bir nevi sanat ve kültür elçisi. Şiir kitapları, tercümeleri yayınlandı. Uluslararası ödüller aldı.
Bir kitabının adı gibi ‘Ömür Boyu Muhalefet’ biridir doktor. Sanatçı ya...
Kendi deyişiyle, evinde bir sabah kahvaltısında yaşadığı 54 yıl bir film şeridi geçti aklından. Oturup 19 dörtlükle anlattı hayatını. 9 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Feyyaz Sağlam’ın da teşvikiyle dörtlükleri 43’e çıkardı ve ‘54’ümde’ adlı bir kitapta yayınlandı.
Tarzı için ister ‘Biyografik şiir’ deyin ister ‘Yaş destanı’...  Kafiyeli mısralar, her birinde yedi hece. 
Doktor, Gümülcine’de doğdu, Celal Bayar Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdi:
Şu küçücük hayata / Neler sığdı baksana / Çocuklarla oynadım / Daracık sokaklarda

Yazının Devamını Oku

Öfkeli halkın kederli başbakanı

20 Mayıs 2012
Yunanistan’da siyasi liderler koalisyon hükümeti için anlaşamadı. Cumhurbaşkanı Papulyas sonunda Danıştay Başkanı Pikramenos’u başbakan olarak tayin etti. Kaderin cilvesi mi ne, Pikramenos’un Türkçe anlamı ‘kederli’

Darmadağın Yunanistan. Telefonlar çalışıyor, musluklardan su akıyor ve evlerin elektriği var. Hepsi o kadar. Sonu nereye varacağı belirsiz bir macera yaşıyor ülke. Ekonomik kriz büyüyor. İşin üstesinden gelebilecek güçlü bir iktidarın oluşması bugünkü şartlarda imkansız. Halk krizden çıkılabilmesi için artık daha fazla fedakârlıkta bulunmak istemiyor. Siyasi liderler 6 Mayıs seçimlerinden sonra tam dokuz gün buluştular, konuştular ama birkaç aylık bir hükümet kurmakta bile anlaşamadılar.
Piyasa durgunun da ötesinde, çöktü çökecek. Euro’dan çıkıp Drahmi’ye dönme tehlikesi yüzünden sadece son 10 günde bankalardan çekilen nakit 1 milyar Euro’yu geçti. 17 Haziran’da tekrar sandık başına gidilecek. Bugünkü şartlarda mevcut tablo yeni seçimlerden sonra da pek değişmeyecek gibi. Üstelik tablo değişirse bu ülkenin hayrına da olmayabilir.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas siyasi parti liderleriyle bir görüşmesinde şunları söyledi: “Beyler, milli varlığımız tehlikede. Ülkenin nakit sıkıntısı büyük. Halk paralarını çekmeye devam ederse bankacılık sistemi çökecek. Avrupalılar da çok huzursuz. Euro’dan, hatta AB’den çıkmamız tehlikesi var. Vatan için göreviniz, aranızdaki farklılıklardan çok daha önemlidir.”
Pek aldıran çıkmadı...
Geçen yıl kasım ayında Başbakan olan teknokrat Lukas Papadimos ise veda mesajında, “Euro bölgesinden çıkmak sadece ekonomik felaket değil aynı zamanda stratejik bir yenilgi olacaktır. Üstlendiğimiz yükümlülükleri yerine getirmememiz sadece Euro’dan değil muhtemelen AB’den da çıkmamız sonucunu doğuracaktır” dedi.
Yine pek aldıran çıkmadı...
Bu diyarın ezeli rakipleri merkez sağcı Yeni Demokrasi ile sosyalist Pasok partilerinin liderleri Andonis Samaras ile Evangelos Venizelos garip şekilde geçen hafta boyunca bir kez olsun birbirlerine sataşmadılar. “Borç ödemelerini durduracağız. Kredi anlaşmalarını ihbar edeceğiz. Zenginlerden ağır vergi alacağız. Özelleştirmeyi durduracağız hatta özelleştirilmiş kuruluşları yeniden devletleştireceğiz” diyen Radikal Sol Koalisyona, milliyetçi söylemi olan Bağımsız Yunanlılar partisine, ırkçı-faşist Altın Şafak’a karşı adeta güç birliği yaptılar. Şimdi Samaras da, Venizelos da tehlikenin farkında ama artık geç.

Yazının Devamını Oku

İstanbul'a uğradık

13 Mayıs 2012
‘Suyun Öte Yanından’ yaklaşık iki yıllık bir aradan sonra geçen hafta İstanbul’dan jet gibi geçti. Neler mi gördü?

* Vallahi çok para harcıyorsunuz, çok tüketiyorsunuz. İnşallah kendi paralarınızdır. Malum, Yunanistan kendisine ait olmayan paraları yediği için bu duruma düştü.
* Tarlabaşı projesiyle ilgili afişlerde gördüklerimiz gerçekleşirse büyük bir iş yapılmış olacak. Pera nefes alacak.
* Balık Pazarı’nda iki yıl sonra balıkçı kalacak mı kalmayacak mı endişesine kapıldık.
* şişli, Levent, Maslak’tan geçerken gökdelenleri sayalım dedik. Hesabı karıştırdık vazgeçtik. Buralardan geçen Yunan turistlerin nasıl da şaşıp kalacaklarını düşündük.
* Nişantaşı’nda Hünkar, Bostancı’da Çınaraltı, Etiler’de Günaydın, Yeniköy’de Aleko’dan, Florya’da Ziya şark Sofrası’ndan geçtik. Birbirinden lezzetli güzellikler tattık. Damak zevki zamana karşı iyi dayanıyor.
* Ari adlı bir Ermeni genciyle tanıştık. Türk Sanat Müziği eğitimi görmüş, konservatuvar mezunu. Kireçburnu’nda Ege’li Meyhane’de sahne alıyor.
* Gayrettepe yolundaki Zorba Taverna’ya da uğradık. Eğlence süper; Atina’ya taş çıkarır.

Yazının Devamını Oku

Televizyonculara donunu gönderen siyasetçi

6 Mayıs 2012
35 yıllık milletvekillliğinde çok badire atlattı Teodoros Pangalos. Kardak’tan Öcalan olayına kadar Türkiye’ye de çok dokundu yaptıkları. Ama mizahi yönünü hep korudu. Hem de kendisiyle dalga geçen televizyon programına donunu gönderecek kadar

Siyasetçilerin mizah gücü dendiğinde yüzünü buruşturanlardanım. Yaptıkları esprilere genellikle sadece kendileri ve etraflarındaki şakşakçılar güler.
Yunanistan’da bugün erken seçim var ve gerçek bir ‘espri makinesi’ olan eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos’un aktif siyasetteki son günü.
Aralıksız 35 yıl milletvekilli seçilen 74 yaşındaki Pangalos, 1996’da patlayan Ege’deki Kardak krizi sırasında ve 1998’de Abdullah Öcalan, Kenya’daki Yunan büyükelçiliğinde gizlendiğinde Dışişleri Bakanı’ydı. Atina’ya getirilen Öcalan’ın Nairobi’ye götürülmesi emrini de o vermişti.
Sonra bir dönem Kültür Bakanı oldu. Düne kadar da geçici Lukas Papadimos hükümetinin başbakan yardımcısıydı Pangalos.
Günahları kadar sevapları da vardı. Almanya’ya ‘Cam ayaklı dev’ demiş, Berlin’in tepkisi üzerine resmen özür dilemek zorunda kalmıştı.
Öcalan skandalından sonra dönemin Başbakanı Kostas Simitis tarafından görevden alındığında Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Yorgo Papandreu için, “Bakanlıkta Amerikalılar dolaşıyor. Yunanca konuşan yok” demişti.
Yazdığı kitapta Rodos’taki bir AB zirvesinde sivil polislerin yemek davetinde gümüş çatal-bıçakları nasıl çaldığını en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı.

Yazının Devamını Oku

Kişi siyasette zenginleşebir mi

22 Nisan 2012
Filozof İsokrates , kişinin siyasetten ayrılırken, siyasete girdiğinden daha fakir olması gerektiğini söylemişti. Peki gerçek hayatta böyle mi oluyor dersiniz? İşte komşudan, evlerden ırak bir örnek

Atina’daki Koridalos cezaevinin 6. koğuşundaki 2 numaralı hücre özeldir: Torpilliler hücresi. Tek kişilik odanın bir önceki sakini ‘Keşişler Diyarı’ olarak bilinen, Aynoroz’daki sosyete manastırı Vatopedi’nin Başkeşişi Kıbrıslı Rum Efrem idi. Manastıra ait değeri düşük arazileri, devlete ait değeri yüksek arazilerle takas ederek bu işlerden de 100 milyonlarca Euro kazanmıştı Başkeşiş. Kısa süre önce tahliye oldu. Birkaç haftalık aradan sonra artık yeni bir ‘sakini’ var hücrenin: Sosyalist Pasok’un ağır toplarından eski savunma bakanı Akis Çohacopulos. Bakkal babası İstanbul, annesi Yanya kökenli. 1939’da Atina’da doğdu. Liseden sonra üniversiteyi Almanya’da okudu. Sıkı bir sosyalistti. Albaylar Cuntası (1967-1974) döneminde, cunta aleyhtarı faaliyetleri yüzünden vatandaşlıktan çıkarıldı. Demokrasiye geçişten hemen sonra, Pasok partisinin kurucu üyeleri arasında yer aldı. Andreas Papandreu’nun sağ kolu, sırdaşıydı. Andreas 1996’da ölünce, Pasok’un liderliğine aday oldu ama Kostas Simitis’e yenildi. Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak Krizi’nden sadece birkaç ay sonra Savunma Bakanı oldu. Yunanistan, Kardak’ta aldığı yaranın acısıyla çılgın bir silahlanma furyasına girmişti o zamanlar. Savunma Bakanı koltuğunda oturduğu o beş yıl içinde tam 7 milyar Euro’luk silah siparişi yapıldı.
Pasok 2004’te muhalefete düşünce partinin yeni lideri Yorgo Papandreu, babası Andreas’ın kadim dostunu yavaş yavaş partiden uzaklaştırdı.
Acayip para harcıyordu. Atina’da Akropolis mabedinin eteklerinde saray yavrusu bir malikaneden başka tam 23 tane daire satın aldı. Mora yarımadasında denize sıfır lüks bir villa da inşa ettirdi. Saçını taradığı tarak bile Hermes markaydı ve 182 Euro’ya satın alınmıştı.

TAMAMEN TESADÜF

Önce dedikodular dolaştı, sonra Çohacopulos’un savunma bakanı olduğu dönemde silah siparişlerinden 10 milyonlarca Euro rüşvet aldığı iddiaları güçlendi. Sadece Almanya’ya denizaltı ve Rusya’ya uçaksavar siparişlerinden 17 milyon Euro... İddianameye bakılırsa, akrabalarına, arkadaşlarına off-shore şirketler kurdurdu. Önceki hafta yakalandı ve geçen pazartesi günü savcının karşısına çıktı:
- Eşinizin teyzesi 700 Euro emekli maaşıyla yaşıyor. Bankadaki hesabına 3 milyon Euro para transferi yapılmasına ne diyorsunuz?
Tamamen tesadüf. Bankanın yanlışı olmalı. Yanlış para transferleri sık oluyor.

Yazının Devamını Oku

Bir Niko göçtü bu diyardan

15 Nisan 2012
Yosif ve Niko... Heybeliada'nın en sevilen, nevi şahsına münhasır iki kardeşi. Önce Yusuf'u kaybettik şimdi de Niko'yu... Heybeliada artık biraz daha fakir

Bugün Ortodoks dünyasının Paskalya Bayramı. Kırmızı yumurtalar, bir zamanlar İstanbul’umda mis gibi kokan sakızlı paskalya çöreği için yazmayı düşünüyordum ki, hemşerim Niko’nun yaklaşık bir ay önce öldüğünü öğrendim.

Niko Alyanak, soyadı gibi yanakları al al olan Niko, birkaç yıl önce aramızdan ayrılan Yosif ile birlikte Heybeliada’nın sembolü iki kardeşti.

Yosif ki herkes onu Yusuf diye bilirdi, bohem bir tipti, iyi içerdi. Keyfe geldi mi piste çıkar oynardı. Gömleğinin düğmeleri yarıya kadar açıktı. Niko daha muhafazakârdı. Kahkahası bile daha ölçülü. Gömleğini yakasına kadar düğmelerdi.

Demirci, su tesisatçısı, bisikletçiydi Alyanak kardeşler. Her zaman nazik, her zaman işlerinin erbabı.

Pazarları Aya Nikola Kilisesi'nde ayin okurlardı. Niko’nun sesi çok güzeldi. İş paydosu iskeleye inerler ya hemen bitişikteki kahvede ya da az ilerde Gürsel Başak’ın lokantasında otururlardı. Türkiye’de olup biteni, Yunanistan’da olup biteni bahse girerim adada en iyi Yosif ile Niko bilirdi.

Tertemizdi evleri. Bulaşıktı, yemekti, süpürmekti bütün işleri bölüşmüştü iki kardeş. Evde kadın yoktu ama üstleri başları temiz paktı. Gömlekler ütülü. Tıraş da sinek kaydı. Aşklarını, gönül maceralarını da hiç duymadım.

Kışın, Atina’ya gelirlerdi, bir hafta bilemediniz 10 gün... Atina’da vakitlerini yine adalıları ziyaret etmekle ya da adalıların mekânlarında geçirirlerdi. Sonra da “E sıkıldık biz burada. Ada bizi bekliyor” deyip dönerlerdi.

Zıt yaratılışları vardı. Birbirlerine takılırlardı hep. Kavga bile ederlerdi ara sıra.

Yazının Devamını Oku

'Hoşgeldin Dolar' filmi çok eskide kaldı

8 Nisan 2012
Yunanistan’da iki buçuk yıldır devam eden ekonomik kriz Amerikan aleyhtarlığını unutturdu sanki. Enterprise Amerikan uçak gemisi geçen hafta Pire açıklarında demir attı. Bu kez ne gürültü koptu ne de protesto gösterileri yapıldı. Dört binden fazla Amerikan askeri paşa paşa karaya çıktı ve herkes keyfine göre takıldı.

Yunanistan’ın en ünlü komedyenlerinden Yorgo Konstantinu’nun (75) başrolünü oynadığı 1967’de çekilen 'Hoşgeldin Dolar' adlı komedi filminin senaryosu şöyleydi:

Özel bir şirkette memur olan genç, patronlarından en ufak talimatı bile hakaret saydığından her işten istifa eden abisini; haylaz, tembel, mutad işsiz kardeşini ve annesini geçindirmektedir. Parasızlık canına tak ettiğinde, Pire Limanı'nda bir zamanların 'ayıp şeyler sokağı' Trumba’da sinek avlayan bir pavyondan teklif alır. Pavyon sahibi, “15 gün sonra yeni sezonu açıyoruz. Hem konsomatristlere üç-beş kelime İngilizce öğreteceksin hem de sezon açıldığında turist müşteri avına çıkacaksın. Ayda 500 drahmi maaş” deyince fakir lakin namuslu genç adam kör olası kader felsefesiyle teklifi kabul eder. Konsomatristlere İngilizce, “Hey Joe bir içki ısmarlasana” ve “Delikanlı gel dans edelim” demeyi öğretirken hatunlardan birine abayı yakar.

Filmdeki 'sezon açılışı' turizm sezonuyla ilgili değil. Amerikan 6. filosuna bağlı savaş gemilerinin Pire Limanı'na demir atmasıdır. Amerikalı tayfalar karaya ayak basar basmaz Trumba’ya koşar. Kahramanımız hem pavyona müşteri toplama hem de sevgilisini müşterilerden uzak tutma mücadelesi verir. Bir sürü komik gelişmelerin sonunda sevgilisiyle evlenir, abisine küçük bir muhasebe ofisi açar, haylaz tembel kardeşini de abisinin yanında çalışmaya ikna eder.

'Hoşgeldin Dolar'dan bu yana 45 yıl geçti. Bu süre içinde Yunanistan’da yoğun bir Amerikan aleyhtarlığı hüküm sürdü. Albaylar Cuntası’nın iktidar gelmesi ve yedi yıl iktidarda kalmasının (1967-1974), daha da önemlisi Kıbrıs olaylarının baş sorumlusu hep ABD sayıldı.

'SEZON' YENİDEN AÇILDI

Amerikan savaş gemileri Yunan limanlarına eskisi kadar uğramaz oldu, uğradıklarında da mürettebat protesto gösterileri yüzünden karaya pek ayak basmadı. Kanun kaçaklarının, hayat kadınlarının, kumarbazların uğrak yeri Trumba’daki pavyonlar da ardı ardına kapandı.  

Yunanistan’da iki buçuk yıldır devam eden ekonomik kriz Amerikan aleyhtarlığını unutturdu sanki. Almanya aleyhtarlığı revaçta bu dönem.

Efsaneye dönüşen ve 50 küsur yıldır denizlerde dolaştıktan sonra bu yıl sonunda miyadını dolduracak Enterprise Amerikan uçak gemisi geçen hafta Pire açıklarında demir attı. Bu kez ne gürültü koptu ne de protesto gösterileri yapıldı.

Yazının Devamını Oku