Yorgo Kırbaki

Olimpiyatlara büyük öfke

29 Temmuz 2012
Buralarda insanlar olimpiyatların adını bile duymak istemiyor. Avrupa Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı Panayiotis Yenimatas, Atina Olimpiyatları’nı, “Yunanistan’ın yakın tarihinin en büyük ekonomik felaketi” olarak tanımlıyor.

Londra Olimpiyat Oyunları başladı. Ancak buralarda insanlar olimpiyatların adını bile duymak istemiyor. Çünkü sekiz yıl önce Atina’da yapılan Olimpiyatlar bugünkü derin ekonomik krizin cehenneme giriş kapısını oluşturmuştu.
2004 Atina Olimpiyatları’nın maliyeti resmi olarak belli değil. Atina aday olduğunda maliyet 2.5 milyar euro olarak hesaplanmıştı. Nihai faturaysa en iyimser tahminlerle 15 milyar euro’yu geçti. Olimpiyat Oyunları, Yunanistan’ın dış borcunun yüzde 2-3’üne, gayrı safi milli hasılanın yüzde 6’sına denk bir rakama mal oldu. Olimpiyat Oyunları öncesi üç yıl süreyle devlet eşi görülmemiş şekilde para saçtı. Sözgelimi Atina’daki yüzme havuzu ihalesi 3.5 milyon euro’ya verildi. Tesis 22.5 milyon euro’ya maloldu. Voleybol müsabakaları için inşa edilen salonun ihalesiyse12.3 milyondu ama devletin cebinden 47.5 milyon euro çıktı.
Atina Olimpiyatları’nda görkemli törenlerine, kuş sütünün eksik olmadığı davetlere, etkinliklere de büyük paralar harcandı.
Olimpiyatlar bittiğinde milyarlarca euro’luk tesisler kaderine terk edildi. Sekiz yıl sonra tesislerin önemli bölümü harabe..
Avrupa Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı Panayiotis Yenimatas, Atina Olimpiyatlarını, “Yunanistan’ın yakın tarihinin en büyük ekonomik felaketi” olarak tanımlıyor.
Yunanlılar, planlandığından yedi-sekiz katına mal olan Atina Olimpiyatları’nın faturasını en az 2020’ye kadar ödemeye devam edecek.

Yazının Devamını Oku

Pire'deki patlamadan 10 yıl sonra

22 Temmuz 2012
17 Kasım terör örgütünün pek çok elemanının yakalanmasına sebep olan o patlamanın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen hâlâ cevap bulunamamış bazı önemli sorular var.

2002’nin Haziran ayının 29’uncu gününün gecesinde Pire Limanı yakınında bir patlama duyuldu. Polis olay yerine geldiğinde 30 yaşlarında yaralı bir erkek yerde yatıyordu. Gözlerinden yaralanmıştı. Derhal ameliyata alındı. Birkaç saat sonra yapılan ilk resmi açıklamada “Savvas Ksiros adlı kişinin yerleştirmeye çalıştığı bombanın patlaması sonucu yaralandığı” belirtildi.

Atina’daki Evangelismos Devlet Hastanesi bir anda terörle mücadele uzmanlarıyla doldu. Çünkü Savvas Ksiros, yatağında sayıklarken kimsenin tahmin bile edemeyeceği önemli ifşaatlarda bulunmuştu.
Yunanistan’da 1975-2002 arasında 23 kişiyi öldüren, çok sayıda bombalı saldırı ve soygun gerçekleştiren terör örgütü ‘17 Kasım’ın çökertilmesi işte böyle, yani biraz da tesadüf eseri başladı.
Örgütün saldırılarında Türkiye’nin Atina Basın Müşaviri Yardımcısı Çetin Görgü (1991) ile Türkiye Büyükelçiliği Müsteşarı Ömer Haluk Sipahioğlu (1994) da hayatlarını kaybetmişlerdi. 1991’de dönemin Atina’daki Elçi Müsteşarı Deniz Bölükbaşı da örgütün bombalı saldırısında ağır yaralanmıştı.
Savvas Ksiros hayati tehlikeyi atlattığında hem konuştu hem konuşturuldu. Peşpeşe operasyonlar, peşpeşe tutuklamalar geldi sonrasında. Örgütün ikisi kadın 19 üyesi yakalandı. İfadelerinde tüyler ürpertici detaylarla birlikte onca cinayeti nasıl işlediklerini soğukkanlılıkla anlattı teröristler.
Sorgulamada, örgütün 24 Aralık 1984’te bir banka soygununda da yer alan ancak daha sonraki yıllarda kalp krizi geçirip ölen ‘Apostolis’ kod adlı Yavuz Öztürk adlı bir Türk üyesinin de olduğu anlaşıldı.

SOYGUNA İSTİMLAK ROKETE BORU DİYORLARDI

Teröristlerin ‘Lukas’, ‘Nikitas’ gibi kod adları vardı. Telefonlarda şifreli konuşurlardı paraya ‘marul’, tabancaya ‘kalem’, bombaya ‘sepet’, rokete ‘boru’, soyguna ‘istimlak’; cinayet için de “Onun için bir şeyler yapağacağız” derlerdi.

Yazının Devamını Oku

Selanik’te bir mezar

15 Temmuz 2012
Selanik’teki son Osmanlı güçlerinin komutanı Hasan Tahsin Paşa’nın mezarı gayet özenle korunmuş. Yunan Kara Kuvvetleri’ne ait bir müzede bir Osmanlı paşasının mezarının bulunması, sevildiğine bir işaret.

Selanik’ten 25 kilometre mesafede eski adı ‘Topsin’ yeni adı Gefira’da (Köprü) Osmanlı döneminin büyük çiftlik ağası Modiano’nun köşkü var. Bugün Balkan Savaşları Müzesi.
Selanik’in 1912’de Yunan ordularına teslimiyle ilgili müzakereler bu köşkte yapıldı. Bir yanda Yunan Kralı Yeorgios’un oğlu veliaht ve başkomutan Konstantin, diğer yanda Selanik’teki Osmanlı güçlerinin komutanı Hasan Tahsin Paşa’nın temsilcisi Şefik Paşa.
Odaların birinde pazarlık canlandırılmış. Müzede, 1912-1913’teki Balkan Savaşları’nda Osmanlı, Sırp, Yunan ve Bulgar ordularının silahları ve üniformaları da sergileniyor.
Binanın bahçesinde daire üzerinde mermer bir taşın bulunduğu bir de mezar dikkatimi çekti. Üzerinde ‘Hasan Tahsin Paşa (1845-1918) ve Kenan Mesare (1899-1965) yazıyor.
Yunanistan’da bir tek Tepedelenli Ali Paşa’nın sevildiğini bilirdim. Yunan Kara Kuvvetleri’ne ait bir müzenin bahçesinde bir Osmanlı paşasının mezarının bulunması, Hasan Tahsin Paşa’nın da sevildiğine işaret.

KURTARICI VE HAYIRSEVER

Paşa 73 yaşında Lozan’da öldü. Kemikleri 1937’de Selanik dışındaki Trinadia mevkiindeki Arnavut mezarlığına nakledildi. Mezarlık 1983’te istimlak edilince kemikler 23 yıl bir kutuda muhafaza edildi. 2006’da ise aynı zamanda yaveri olan ressam oğlu Kenan Mesare’nin kemikleriyle beraber müzenin bahçesine gömüldü.

Yazının Devamını Oku

Irkçının kan bankası

8 Temmuz 2012
Faşist-ırkçı ‘Altın Şafak’ partisi Yunanistan’ın görmezlikten gelemeyeceği, gelmesi halindeyse zarar göreceği yeni bir realite.

Adamlar, şiddet örgütü olarak yola çıktılar, şiddetten uzaklaşmadan siyasi partiye dönüştüler ve hem 6 Mayıs hem de 17 Haziran’daki seçimlerde yaklaşık 450 bin oy toplayarak “Biz de varız” dediler.
Partinin lideri Nikos Mihaliolakos, çoğunun CV’lerinde fazlasıyla şiddet eylemleri bulunan 17 milletvekilinin, kavgaya karışırlar ya da kendilerine hâkim olmayarak ona buna saldırırlar düşüncesiyle parlamentodaki kantine ve spor salonuna uğramalarını yasakladı. Çünkü daha son seçimlerden birkaç gün önce Altın Şafak milletvekili İlias Kasidiaris televizyonda canlı yayında kadın mevkidaşı Komünist Partisi’nden Liana Kaneli’yi defalarca tokatlamış, bir başka kadın mevkidaşı, Radikal Sol’dan Rena Duru’ya da bardağındaki suyu fırlatmıştı. Lider Mihaliolakos’un kızı Urania da yolda gördüğü siyahi bir göçmeni öyle nedensiz dövmüştü.

TÜRK VEKİLLERE SAYGI YOK

Seçimlerden sonra, parlamentodaki yemin töreninde üç Türk milletvekili Ahmet Hacıosman, Hüseyin Zeybek ve Ayhan Karayusuf, Kuran-ı Kerim’e el basarak yemin ederken Milaliolakos ve palikaryaları 17 milletvekili ayağa bile kalkmadı. Hem mevkidaşlarına hem de Yunan parlamentosunun geleneğine saygısızlık ettiler.
Altın Şafak geçen hafta da iki ilke daha imza attı: Ekonomik kriz nedeniyle mağdur insanlar için gıda ürünlerinin bedava verildiği bir süper market açtı. Ancak, marketten bir şişe su almak için bile anadan babadan Yunan olmak şart.
Ayrıca bir ‘kan bağışı kampanyası’ da başlattılar. Kampanyada kan bağışında bulunmak isteyenden öncelikle kimlik kartı soruluyor. Anadan babadan Yunan ise kan alınıyor. Giderken de bağışta bulunana “İhtiyacı olan safkan Yunan için kullanılacak” garantisi veriyorlar.
Kampanya için hazırlanan afişte de “Yunanlılara dayanışma. Sadece yardıma muhtaç Yunanlar için kan ve trombosit bankası” diye yazıyor. İnşallah yanılırım ama ırkçı-faşist ‘Altın Şafak’ Yunanistan’ın başını epey ağrıtacak gibi...

Siyah-beyaz bir fotoğraf

Yazının Devamını Oku

Keser döndü, sap döndü

1 Temmuz 2012
“Cebimize niye ortak alalım” diyerek Annan Planı’nı reddeden Rumlar, bugün iflas etmemek için AB’nin kapısını aşındırıyor

Takvimler 2004’ü gösterdiğinde ruhuna Fatiha Annan Planı için yapılan referandum öncesi Kıbrıs’ta güneyden kuzeye yayan geçerken, güzellik tanrıçası Afrodit’in adasındaki karmaşık sorunu en iyi anlatan örneğin Lefkoşa’daki bir cadde olduğunu düşünmüştüm.
Güneyde (Rum Kesimi) şu Fransız bu İtalyan, öteki İngiliz, diğeri bilmem ne, dünya çapında ünlü giyim kuşam firmalarının ürünlerini satan dükkânlar vardı. Caddenin devamındaysa (KKTC) ‘aile kasabı’, ‘pizza güzel pizza’ tarzı tabelaların olduğu dükkânlar... İki kesimdeki ekonominin, hatta Kıbrıs sorununun kilit noktasıydı sanki o yol.
Emlakçının birine Lefkoşa’nın güneyinde, orta karar bir semtte şöyle 100 metrekarelik bir daire fiyatını sormuştum. En azından 300 bin Euro dediğinde hayrete düşmüştüm.
Halk pazarına gitmiştim. Kadınlar, soğan-patates alıyordu. Yanlarında eski Sovyetler Birliği ülkelerinden gelmiş hizmetçileri, birkaç yüz metre ötedeki açık garajda da 4x4 araçları bekliyordu.
Annan Planı referanduma sunulduğunda ve Rumların yüzde 75’inin çözüme ‘hayır’ dediğinde kişi başına düşen gelirleri yaklaşık 17 bin 500 Euro (9 bin 970 Kıbrıs lirası) idi. Kişi başına gelir açısından dünyada yukarılardaydı Rumlar.
1974’ten sonra adım adım ekonomik bir mucize gerçekleştirilmişti Güney Kıbrıs’ta. Turizm, gemicilik, önemli bir bölümü kara parayla yaşayan offshore şirketler, bankalar... Ortadirek biri için bile yılda en az bir kere Atina, bir kere de Londra seyahati rutin hale gelmişti. Rum Yönetimi de bu zenginliği, Kıbrıs konusundaki taleplerinde hep baskı aracı gibi kullandı.
1 Mayıs 2004’te AB üyesi olan Güney Kıbrıs 1 Ocak 2008’de lira’dan Euro’ya geçti. Referandumdan bir yıl sonra tekrar adaya gittiğimde eski günleri arıyormuş gibi buldum Rumları. Ama yine de halleri iyiydi. Örneğin bolluk içindeki, paraların havada uçuştuğu Yunanistan’da asgari ücret 739, Kıbrıs’ta ise 909 Euro’ydu.

Yazının Devamını Oku

Samaras’ın mega günahı

24 Haziran 2012
Yunanistan’da Samaras Hükümeti’ne bir yıldan uzun ömür biçen yok gibi. Samaras’ın ilk sınavı ahaliyi eve kapatacak olan kelle vergisi. Oysa halkın tatiliyle oynamak mega günahtı bir zamanlar

Geçen 6 Mayıs’ta sandık başına giderek üç yıldır devam eden ekonomik krize tepki olsun diye karman çorman oy kullanan Yunan halkı, 42 gün sonra daha bilinçli hareket etti. Bu diyarda artık hem parlamentoda hatırı sayılır çoğunluğa sahip bir koalisyon hükümeti kuruldu hem de güçlü bir muhalefet oluştu.
Halk bir istisna dışında (ırkçı-faşist Altın Şafak partisi 425 bin oy aldı 18 milletvekili seçti) küçük marjinal partilere bu defa sırt çevirdi. Durum böyle olunca da seçimlerden birinci parti çıkmaya aday hem merkez sağcı Yeni Demokrasi (ND) hem de Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) 42 günde oylarını yüzde 11’er artırdı.
Yunanistan’ın AB ile imzaladığı kredi anlaşmalarındaki (toplam 240 milyar Euro kredi yardımı) imzalarına saygı göstereceğini, yani ülkenin Euro’da kalıp Drahmi’ye dönmemesi için kemer sıkmaya devam edeceğini, ancak anlaşmalardaki katı şartların biraz olsun hafifletilmesine çalışacağını söyleyen ND, “Anlaşmaları feshedeceğiz, borç ödemelerini durduracağız, AB bizi Euro’dan atma riskini göze alamaz” diyen SYRİZA’dan yüzde 2.8 fazla oy aldı.
ND, sosyalist Pasok (33 milletvekili) ve SYRİZA’dan daha ılımlı, Pasok’dansa daha solcu Demokratik Sol (17 milletvekili) partileriyle üç gün süren pazarlıklardan sonra koalisyon hükümeti kurdu.
Beklentiler sınırlı. Yeni hükümet AB’ye, “Beyler, anlaşmalar gereği 2012 içinde 11.5 milyar Euro yeni kemer sıkma ve tasarruf tedbirleri almamız gerek. Biz bunu yaparsak ortalık karışır. Gelin bu tedbirlerin alınması süresini iki-üç yıl uzatalım” diyecek. Tabii Yunanistan’a 20-40 milyar Euro arası ek kredi verilmesi gerekecek.
ND lideri yeni Başbakan Andonis Samaras’ın hükümeti iktidarda ne kadar kalabilir? sorusunaysa “Bir yıldan fazla” diye cevap vereni duymadım. Buna karşı “Eylül’de düşer” diyenleri duydum. Samaras hükümetinin daha ilk yeni kemer sıkma tedbirleri açıklayacağında halkın ne reaksiyon göstereceğini kestirebilen yok. Hükümet ortaklarının koalisyona ne kadar dayanabilecekleriyse ayrı bir soru işareti...
Aslında yeni hükümetin ilk ciddi sınavı başladı bile. Eski Başbakan Yorgo Papandreu’nun iktidarı döneminde çıkartılan ‘özel kelle vergisi’nin yeni taksidiyle ilgili faturalar sahiplerine postalandı.

KELLE VERGİSİ EVE KAPATTI

Yazının Devamını Oku

Limanda vize uygulaması hayırlı olsun

17 Haziran 2012
Yunanistan, adaları ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşlarına, ‘limanda vize’ uygulaması başlattı. Adalardaki esnaf sevinçli tabii. Bonkör Türk turist ilaç gibi gelecek

Dünyanın en güzel denizi Ege’de beş cennet parçası, Rodos, İstanköy (Kos) , Sisam (Samos) , Sakız (Hios) ve Midilli (Lesvos) adalarını ziyaret etmek ve tatil yapmak artık çok daha kolay. Çünkü Yunanistan, geçen haftadan beri bu beş adayı ziyaret etmek isteyen Türklere ‘limanda vize’ uygulaması başlattı.
Eskisi gibi Yunan başkonsolosluklarına gidip kuyrukta beklemek yok.

Türkiye’nin Ege sahillerinden bu adalara gemi seferleri düzenleyen turizm acentelerine iki gün önce gidip vize başvuru formu dolduruyorsunuz. Gideceğiniz adada en az bir gecelik otel rezervasyon yaptırıyorsunuz. Ve pasaport fotokopisini veriyorsunuz. Hepsi bu. Adalardaki esnaf sevinçli tabii. Ekonomik kriz nedeniyle yerli turistin nesli tükendi. Avrupalı turist de azalıyor. Bonkör Türk turist ilaç gibi gelecek.

Acenteler yolcu listesini Yunan tarafına iletiyor. Yunan tarafı da hızlı işlemlerle listedeki isimleri Schengen kriterlerine göre inceliyor. Gemiye binip istediğiniz adaya geliyorsunuz ve limanda tek girişli 15 günlük vizeyi alıyorsunuz. Ödemeniz gereken 60 Euro.

MİDİLLİ KAZANÇLI ÇIKAR

Türkiye’yi bu konuda ilgilendiren üç nokta var: Ege adalarına seyahat edecek Türk vatandaşlarının güvenliği; Türk turistlerin vize süresini (15) aşmadan Türkiye’ye dönmeleri ve limanda vize uygulamasının yaşadışı geçişler için kullanılmaması.

Telefonun öbür ucunda Midilli Adası Otelciler Birliği Başkanı Periklis Andoniu: “Bu kriz ortamında Yunanistan son yıllarda en önemli adımlardan birini attı. Midilli’ye charter seferleriyle yılda 65 bin turist geliyor. Bu vize uygulamasıyla Türkiye’den gelecek turistler bu sayıyı ikiye katlar. Türk turistler para parcamayı, alışverişi ve kaliteli yemeği seviyor. Midilli çok kazançlı çıkar” diyor.

Sırada Sisam Adası Otelciler Birliği Başkanı Kostas Kiriazis’e de sorduk; cevap: “Yıllardır şu vize işinin peşindeyiz. Limanda vize uygulamasının Sisam turizmine katkısı olacak.”

Yazının Devamını Oku

Stin igia sas

10 Haziran 2012
Yaz mevsimi geldi mi uzo Yunanis-tan’da krallığını ilan eder; şarap tatile çıkar. Diyetisyen Dr. Dimitris Grigorakis’e göre, uzodaki anason bitkisinde bulunan organik terpenler harikalar yaratıyormuş.

Ekonomik kriz içinde yaklaşık üç yıldır kıvranan Yunanistan 6 Mayıs’taki seçimlerden hükümet çıkamayınca önümüzdeki pazar tekrar sandık başına gidecek.
Ülkede iflas kâbusu… Siyasi parti liderleri.... Aaaaa yeter ya! Seçimlerden de ekonomiyle ilgili rakamlardan da sıkıldım. Hiç değilse bugün için beklesinler.
Yaz geldi buralara. Her şeyde ha bire kemer sıkılırken, güneş tepede cömert mi cömert.
Dünyanın en güzel denizi Ege’nin o masmavi sularının, uçsuz bucaksız sahillerin, canım adalarda o daracık sokakların zamanı şimdi.
Krize rağmen, üst üste seçimlere rağmen, her şeye rağmen yaz beyaz bu diyarda.
Bu diyarda yazın vazgeçilmez güzelliklerinden biri de güneşin “Hadi bugünlük bu kadar yarın yine görüşürüz” dediği vakittir.
O vakitte şöyle dalganın uzun yolculuğunu noktaladığı bir kumsalda, sandalyeleri hasırlı, masaları ahşap salaş bir balıkçı tavernasında uzo yudumlamak acayip keyiftir. Hani, “Tanrı şunu icat edenin günahlarını bağışlasın” deyip kadeh kaldıracak kadar keyiftir. Hele bir de o tatlı buzukinin sesi de eklenirse.... Uzo, yaz mevsimi geldi mi Yunanistan’da krallığını ilan eder; şarap tatile çıkar.

Yazının Devamını Oku