Nazar olma mucize ol

Bir hayalin varsa, hiç çekinme cesurca cümlesini kur.

Haberin Devamı

Yüksek sesle söyle.
Yetmez, yaz bir yerlere.
Bir şey seni mutlu ettiyse, kesin söyle. Paylaş. Anlat.
Hem de avaz avaz!
Büyüt o mucizeyi, mutluluğu, şansını dile getir, hem de çatır çutur.
Eğer hayalin cümleye dökülür, dile gelir, kağıda dökülürse gerçek olur. Kimse tutamaz o evrene yayılan cümleni.
Kimsenin gücü, kem gözü, senin hayalinden daha güçlü değildir.
Yok öyle bir şey.
Tek bir şey engel olur hayaline, mutluluğuna; o da senin endişen, senin tereddüdün ve senin büyüttüğün “acaba”.
Kem göz bile çatlar senin inancın, cesaretin, hayalin karşısında; eğer sen aklına olmazlıkları yerine olasılıklar getirirsen.
Hep “nazar olur” deniyor da “mucize olur” denmiyor.
Nazarı başkası değil, ben kendim ediyorum kendime. Ne zaman inancım düşük, ne zaman acabalar diyarında kayıp vakayım, ne zaman endişelerim var, ne zaman kendi cümlemden çok elalem cümlesine inanıp rotamı şaşırmışım; “Artık o işten hayır bekleme be Yonca! Başlamadan bitirdin sen o işi” diyorum.
Ne zaman beni en mutlu eden şeyi, hayalini kurduğum şeyin cümlesini gayet net ve avaz avaz söyledim, yazdım, paylaştım; (tanıklarım var) bazısı daha saat dolmadan gerçek oldu.
Ha ama bir de önemli bir şey var bu noktada. Ne zaman ki o şey oldu, salyalarım akarak, kalbim ağzımdan fırlayarak, gönülden teşekkür ettim, şükrettim yine avaz avaz, gümbür gümbür.
Bana bu yazıyı yazdıran da bir başka gerçek olmuş hayalim.
Masamda karşımda duran 10 minik şişecik dolusu zeytinyağcık.
Bahçemdeki zeytinleri imece usulü topladık, aldık Milas’ta Atilla Bey’in fabrikasına götürdük sıktık ya...
Arkadaşım Pınar Büyükgüral’dan etiket istemiştim, o da çizmişti. Onları da aldım bir yerde etiket olarak bastırdım ve o etiketleri evde şişelere hep beraber yapıştırdık. Yapıştırırken yamuk yapıştı.
Aslan Cem de üzüldü eğri yapıştı diye.
Ben de ona;
“Oğlum üzülme. Bırak yamuk, eğri, bozuk kalsın. Doğada hiçbir şey ‘mükemmel’ denilen gibi değil. Mucizesi doğallığı gerçekliği mükemmelliği de tam orada. Bak bu etiketleri sen ben ellerimizle yapıştırdık. Makina değiliz. Etiket de olmayabilirdi zaten. Mükemmel olan bizim o zeytinleri hırpalamadan, ziyan etmeden bugün bu şişede elimizde tutmamız. Eğri yapışmış doğru yapışmış boş. Şekle takılma, tada şifaya bak, birlikte verilen emeğe bak sen!” dedim.
Etiketinin yamukluğuna kurban be!
Hayalini kurduğum şeyin gerçekleşmiş halini elimde tutuyorum, mideme indiriyorum, kokluyorum.
Zeytin Dostu Derneği zeytinyağı tadımı kursları açıyor, yapıyor. Yağımın tadımını yapmışlar İzmir’de. Tadımdan aldığı notları yolladı Ferudun Bey.
“Yakıcılık sonradan geliyor. Dengeli bir yağ. Çağla badem, tatlı kayısı çekirdeği tadı olan, düz arazi, Gemlik-Memecik karışımı” yazmışlar... Bunu okudum, yerimden zıpladım.
Bahçemizde tatlı kayısı ağacımız var. Yedim mi, çekirdeklerini veya yere dökülenleri, ezilenleri hep toprağa gömerim. Bütün meyve çekirdekleri toprağa gidiyor bizim bahçede. Doğadan gelen doğaya döndü, geldi dilime damağıma tat oldu iyi mi!
Al sana karma!
Memecik zeytini acılığı yüksek, şifa gücü de o acılıktan gelen bir tür zeytin. Polifenol oranı sayesinde ve bu çok iyi bir şey.
Nazar filan ne alaka demeyin.
Bize hep “Aman mutlu şeyini anlatma, hayalini söyleme sakın nazar olursun” deniyor, içine şüphe endişe korku ekiliyor.
Yok işte, ben size böyle kocaman cümlelerle yazıyorum, anlatıyorum mutluluğumu. Kaldırın atın endişeyi içinizden. Nazar etmeyin kendinize.
Mucize ekin içinize, dilinize, kaleminize, hayatınıza...
Olur, her dileğiniz gerçek olur. Çok mutluyum, hayatım anlatmaya doyamadığım güzelliklerle dolu. Çok şanslıyım.
Eğer yaşarken cennette olmak diye bir şey varsa, ben oradayım.
Cennette yaşıyorum! Cenneti yazıyorum, yazdığımı yaşıyorum.
Mutluluğumu paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
Darısı dileklerini, hayallerini cesurca tereddütsüzce dile getirip yaşamak isteyenlerin başına.
Siz dinleyin beni, var bir bildiğim.
Yonca
“bildiği bildik”

Yazarın Tüm Yazıları