Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Bu baba-oğul ilişkisi tarihe yazıldı artık

TBMM Genel Kurulu da AKP’li dört eski bakanla ilgili kararını verdi. Bu yazıyı yazarken sonuç henüz belli değildi, ama eski bakanların ‘Yüce Divan’ yerine AKP oyları ile ‘aklanması’ kesin gibiydi.

Haberin Devamı

Tersi çok olağanüstü bir gelişme olur, çünkü en tepelerden gelen telkin/baskılar; medyasından STK’larına, iktidara destek veren çevrelerin AKP milletvekilleri üzerinde estirdikleri rüzgârlar, malumun ilanıydı.
Ancak, siyasetin kararı ne olursa olsun, bu soruşturma birçok yanıyla hem toplumun yüreğine hem de tarihin sayfalarına derin biçimde kazındı artık.
Kazınanlar arasında manevi duygular da var, yolsuzluk algısı da. Ama bir şey daha var ki, ‘Allah kimsenin başına vermesin’ demeli!

BULDU BELASINI ÇOK DA İYİ OLDU

Kastım, siyasetçi babalarla evlatlarının ilişkisi.
Soruşturma sürecinde bu konuda öyle ibretlik tablolar yaşandı ki, ‘Allah kimsenin başına vermesin’ demek zorunda kaldık. Yoksa bir baba, komisyonda oğlu için şu lafı eder miydi?
“Buldu belasını işte, çok da iyi oldu.”
Ne tutanaklardaki bu alıntıda ne de yazının tamamında bakan veya oğul adı kullanacağım, çünkü sorgulanması gereken isimler değil, anlayış. Peki, bir baba yukarıdaki ‘beddua’ gibi sözleri neden etmiştir?
Oğlunun bir işadamıyla ilişkisinden rahatsız olmuş, ‘ne menem adam, ne bela’ gördüğü o işadamı için, hem de ‘herkesin de şahitliğinde’ oğlunu, “Bu adamla görüşme, bu adamla görüşme, bu adamla görüşme’ diye uyarmış.
Tutanaklara göre aynı baba, hazindir ki, bir başka siyasetçinin oğlu ile ilgili iddialar üzerine de şunları söylüyor: “Kimse için demiyorum bak; bir tek (...) için diyorum. Katiyen böyle parayla-pulla, bilmem neyle ilişkisi olmaz.”
Peki, aynı sözleri oğlu için edemeyen o babaya şunu sormak haksızlık mı?
“İyi güzel de oğlunun sana bağlı bürokratlarla ilişkisini hiç mi duymadın Allah aşkına? Duymaman mümkün değil de, ya bürokratlar durumu sana aktardığında ne yaptın? Hadi oğluna sözün geçmedi, ‘Kardeşim, oğlumla bakanlığın hiçbir ilişkisi olamaz, ondan ne gelirse hesabını sizden sorarım’ diye bürokratları uyarsaydın, hangi işadamı oğluna yanaşabilirdi?”

Haberin Devamı

KRAL DAİRESİNDEKİ YAŞAMI GÖRMEMEK

Nasıl bir baba-evlat ilişkisi varsa, oğullarıyla ilgili sorulara, “Bilmiyorum”, “Yorum yapmak istemiyorum” yanıtı verilebiliyor.
Hani buna kim, ne kadar inanır vicdanlara bırakalım, ama bir siyasetçinin oğluna bu kadar yabancılaşmış olması ciddi bir soruna işarettir. Çünkü, ailesinin yaptıklarının da siyasi etik açısından sonuç doğuracağından habersiz olamaz; o nedenle ‘Bilmiyorum’ demek inandırıcı görülemez. Hiç değilse oğlunun ‘ne kadar pinti olduğunu’ bilen bir baba, “Yavrum, evimiz barkımız varken, nasıl oluyor da İstanbul’un en lüks otelinin kral dairesinde yaşıyorsun” diye sorabilmeli, dairedeki onca kasayı sorgulayabilmeliydi.
Bir baba, milyonlarca parayı sağdan alıp sola aktaran oğlu için, “İlişkilerini bilmem” demekle iç huzuruna erebilir mi?
Tapelere bakanlar, babalarla oğulları arasındaki yakınlığı görebilirler, ama geçelim tapeleri de bir baba, ‘hayattaki her şeyim’ diye görmesi gereken evladının bu işlerle anılır olmasını ‘babalık görevi’ çerçevesinde sorgulamıyorsa, sakın ola halkın bunu görmediğini düşünmesin.
Hele işi ‘makaraya’ falan da sarmasın; çünkü, makamlar geçici, babalık ise kutsaldır halkın gözünde.

Yazarın Tüm Yazıları