Şenol Kalyoncu

Meme kanserinde eş zamanlı meme estetik cerrahisi

22 Ekim 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Ekim ayı dünya genelinde, “Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı” olarak kabul ediliyor. Ve bu ay boyunca “meme kanserinde erken teşhisin önemi ve meme kanseri farkındalığının vurgulanması” amaçlanıyor.

Ben de bu hafta siz okurlarımıza, çok sık yapılan ancak hastalar/vatandaşlar tarafından pek de bilinmeyen bir ameliyat yönteminden bahsedeceğim: “Meme kanserinde eş zamanlı meme estetik cerrahisi.”

Günümüzde meme kanseri, 8’de 1 gibi ciddi oranla ve sık karşımıza çıkıyor. Tedavisi ise çoğunlukla cerrahi operasyon gerektiriyor. Kansere yakalanan bir kadın için memesinin alınması, ikinci bir yıkım oluyor. Oysaki kanserli doku alındıktan sonra, geriye kalan meme dokusunun bazı yöntemlerle(flep-doku kaydırma veya meme protezi) yeniden meme oluşturulması mümkün. Bu da kadın için meme kaybetme psikolojisinin bir nebze de olsa önüne geçiyor.



Plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi alanının çok önemli isimlerinden Prof. Dr. Savaş Serel’den, bu haftaki konumuzla ilgili bazı bilgiler aldım. Anlattıklarını ise şöyle özetledim:

KEMOTERAPİ VE RADYOTERAPİ ALMASINA ENGEL DEĞİLDİR

“Meme kanseri tanısı ve memenin alınması, bir kadının hayatı boyunca yaşayabileceği en önemli travmalardan biridir. Günümüzde her sekiz kadından birinde görülmektedir. Meme onarımı eş zamanlı yapılabileceği gibi daha sonra da yapılabilir. Meme kanseri ameliyatı sırasında eş zamanlı meme rekonstrüksiyonu yapılması, hasta açısından her yönden en avantajlı yaklaşımdır. Meme onarımı yapılması, hastanın ameliyat sonrası kemoterapi ve radyoterapi almasına ya da meme kanseri için takibine engel değildir. Kendi dokularıyla meme rekonstrüksiyonu lenf bezleri alınan hastalara eş zamanlı olarak lenf bezi transferi imkânı da vermekte ve kolda gelişecek lenfödem riskini belirgin olarak azaltmaktadır.”

Yazının Devamını Oku

Şeffaf plaklarla ortodontik tedavi

15 Ekim 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Güzel gülüşün sırrı, estetik olarak düzgün sıralanmış dişlerde... Estetik olarak düzgün sıralanmış dişler ise “ortodontik” tedaviyle mümkündür.

Bu hafta siz okurlarımız için “şeffaf plak tedavisi” konusunu, Dr. Dt. Kıvanç Karadayı ve Dr. Dt. Bartu Altuğ’la konuştum, merak edilen soruları sordum.

Dr. Dt. Kıvanç Karadayı

Dr. Dt. Bartu Altuğ

ÇOK DAHA AZ FARK EDİLİRLER

Şeffaf plak tedavisi, kısaca nedir?

Geleneksel diş telleri kullanmadan dişleri düzelten bir ortodontik tedavi yöntemidir. Ortodontik şeffaf plaklar, kolayca takılıp çıkartılabilen, belirli günlerde değiştirilmesi gereken ve her yeni plakta dişleri doğru pozisyona getiren plaklar serisidir. Şeffaf oldukları ve takıp çıkarılabildikleri için geleneksel metal diş tellerinden çok daha az fark edilirler.

Yazının Devamını Oku

Küçük kesi ile bypass ameliyatı: MIDCAB

8 Ekim 2022
Sevgili Hürriyet okurları...

Maalesef ülkemizde ‘kalp damar hastalıkları’ giderek artmakta.
Öyle ki ölüm nedenleri arasında kanser ve trafik kazalarının toplamını geçmekte.

* * *

Bu konuda bana da zaman zaman özellikle de ameliyat noktasında sorular geliyor.
Bypass adaylarının en çok araştırdıkları ise ‘MIDCAB tekniği...’

* * *

TOBB Etü Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi’nden Uzm. Dr. Burak Emre Onuk, bu alandaki önemli isimlerden... MIDCAB tekniği ile yaptıkları ameliyat sayısında 400 hastayı geçtiklerini söyledi. Kısa kısa sordum, yine kısa kısa yanıtlar aldım:

Yazının Devamını Oku

Gebelikte vitaminler ve folik asit

1 Ekim 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Bu haftayı, bana en çok gelen sorulardan birine ayırdım.

Soru şu: “Gebelik sürecinde hangi vitamini almalıyım? Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, anne adayının gebelik öncesindeki ilk üç ay “folik asit” alması ve gebeliğin başladığı ilk üç ay ise ihtiyacı olan günlük 400 mikrogram (mcg) folik asit alması öneriliyor. Tabii bu oranın günlük ihtiyaçla alınması, dünyada en yaygın olarak görülen “nöral tüp defekti (NTD)” riskini azaltmaktadır. Biz yine bu noktada bir soru daha ekleyelim: “Peki ‘folik asit’ desteğinin gebelik sürecindeki faydası nedir?”

ANNEYİ DE BEBEĞİ DE KORUYOR

Folik asit desteğinin günlük ihtiyaçlarla karşılanması, anne adayının ve bebeğin gebelik sürecindeki bilişsel gelişimini olumlu yönde etkiler. Folik asitlerin B-12 vitamini ve iyot ile kombine edilmesi de yine bebeğin bilişsel gelişimini etkilerken, zekâ geriliği ve beyin hasarını da önleme konusunda koruyucu özelliğe sahiptir. B-12 vitamini ve folik asitin kombine edilmesi, gebeliğin ilk haftalarında bebeğin santral sinir sisteminin gelişiminde önemli rol oynar. DNA ve RNA sentezini yöneten enzimler için bir ko-faktör olarak biyolojik süreçleri kolaylaştırır.
Coğrafi yapımızdan dolayı, biyolojik olarak D-vitamini eksikliği yüksek bir toplumuz. Gebelik öncesi ve sürecinde D-vitamini ihtiyacının karşılanmış olması anne adayının; gebelik tansiyonu, gebelik şekeri, gebelik zehirlenmesi, diş kaybı, erken doğum riskini azaltır. Bebeğin ise kalsiyum düşüklüğü, raşitizm, havale geçirme, büyüme geriliği, ağır seyreden enfeksiyonlar, çocukluk döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite, otizm, spektrum hastalıkları, zekâ puanı düşüklüğü, kemik mineral yetersizliği, TİP 1 diyabet ve astım riskini azalttığı ile ilgili olumlu geri dönüşler klinik çalışmalarda yayınlanmıştır.

VİTAMİNLİ FOLİK ASİT SPREY

Gebeliğin ilk aylarında yaşanan en büyük sıkıntı

Yazının Devamını Oku

Benjamin Button etkili göz altı serumu

24 Eylül 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta konumuz: * Kolajen ve güzellik...* Kolajenle göz altı kırışıklıkları nasıl giderilir?



Kozmetik bakım ürünleri içerisinde son yıllarda yer almaya başlayan kolajeni önce -kısaca- biraz tanıyalım.

* * *

İnsan vücudunun temel yapı taşlarından biri... Ayrıca bu protein, oldukça büyük bir yapıya da sahip. Üç tane farklı aminoasit zinciri sarmal bir yapı oluşturarak kolajeni meydana getiriyor. Farklı aminoasit dizilimleri ile farklı kolajen tipleri oluşuyor.

* * *

Sağlıklı derinin yapısında yer alan temel kolajen yapısı TİP 1 ve TİP 3 kolajen. Vücudumuzdaki enzimler, zamanla kolajeni parçalıyor. Ve sonrasında da cildimizdeki kolajen miktarı azalıyor.

Yazının Devamını Oku

Sporcu performansında tabanlık uygulaması

17 Eylül 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta amatör veya profesyonel sporcuların, antrenmanlarda kendilerini sakatlıktan koruyacağı tedbirlerden bahsedeceğiz.

Günümüzde endüstriyel gelişime paralel olarak tüm spor dallarındaki hızlı gelişim, sporculara olduğundan daha fazla yük getirmiştir. Bu nedenle tüm sporcuların rekabet edebilmek için bireysel performansını sürekli arttırmaları gereklidir. Ayrıca bu hedefleri sürekli kılabilmek ve aynı zamanda sağlıklı bir birey olabilmek için sporcuların kendilerini sakatlıktan koruyacağı tedbirleri alması önemlidir. Atletik performansın arttırılması, sporcu sağlığının korunması, oluşabilecek sakatlıkların tedavisinin yeterliliği ve sonrasında rehabilitasyon sürecinin verimli bir şekilde tamamlanmasının sağlanması da çok önemlidir. Bu nedenle günümüzde yürüme analizi tekniklerinin önemi daha da artmıştır. Bu konuyu sorduğum Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Şahap Cenk Altun’dan önemli bilgiler aldım.

YÜRÜME ANALİZİ NEDİR?

Yürümenin çeşitli yöntemlerle değerlendirilmesi, tanımlanması ve yorumlanmasına ‘yürüme analizi’ denir. Ayağın fiziksel yapısından ve/veya sonradan eşlik eden nörolojik hastalıklar, diyabet gibi kronik hastalıklar, kas-iskelet sistemi hastalıkları, romatolojik hastalıklar, geçirilmiş ameliyatlar, yaralanmalar, kilo alma gibi sebeplerle oluşan yürüme bozukluğu problemini ortaya çıkararak gerekli tedaviye yön verir. Analizden elde edilen bilgiler, görüntüleme verileri, geçmiş öykü ve diğer değerlendirmelerin sonuçları ile birlikte değerlendirilerek kişinin problemine yönelik en iyi tedavi yönteminin belirlenmesini sağlar. Ayrıca tedavi sonrası takibi için objektif veri oluşturarak tedavinin etkinliğinin doğru olarak değerlendirilmesine katkı verir.

SAKATLANMA OLABİLİR

Sporcuların yapmış olduğu zorluk derecesi yüksek hareketler çoğu zaman anatomik ve fizyolojik sınırları zorlar ve doğru uygulandığında bile sporcunun sakatlanmasına neden olabilir. Gerek profesyonel, gerekse amatör sporcularda yapılan yürüme analizi çalışmalarından elde edilen verilerin; olması gerekenler ile karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan fark, hareketin doğruluğu hakkında fikir verir. Yanlış teknikle yapılan antrenman, yer, ekipman ve zemin gibi birçok nedenle ortaya çıkabilecek hatanın er ya da geç olumsuz sonuç vermesi ile sporcunun alt ekstemitesine uygunsuz yük binmesiyle sporcunun kısa ya da uzun zaman içinde sakatlık yaşamasına ve hedeflenen performans düzeyine ulaşamamasına neden olabilir. Motor becerilerin öğrenildiği genç yaşlarda yanlış egzersizler yapılarak beyinde otomatikleşen hareketler, gelişen yürüme analizi teknikleri ile takip edilerek önceden alınan tedbirlerle ortadan kaldırılabilir.

TABANLIKLAR KULLANILIYOR

Yazının Devamını Oku

Hipotiroidi hastalarını zayıflatacak 5 öneri

10 Eylül 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Zaman zaman sizlerden gelen “tiroid soruları” üzerine bu haftayı “tiroid haftası” yaptık.

“Hipotiroidi nedir?” sorusunun yanıtıyla başlayalım: Tiroid bezinin az çalışması ve tiroid hormonlarının az oluşmasına hipotiroidi denir. Genetik yatkınlık önemlidir. Daha çoğunlukta kadınlarda görülür. Özellikle 50 yaş üstü kadınlarda görülme sıklığı daha da fazladır.Hipotirodinin birçok nedeni vardır, ancak en çok rastlanılan “iyot yetersizliğine bağlı” oluşanıdır.
Tiroid bezleri küçücüktür ama görevleri çok büyüktür. Adeta vücudun orkestra şefidirler. Ve gelelim, “Tiroid bezleri az çalışmaya başladığında ne olur?” sorusuna... Cilt rengi değişir, kuruluk olur. Halsizlik, çabuk yorulma, motivasyonda azalma olur. Kalp atışlarında yavaşlama olur.Ses kalınlaşır ve kısılır.Soğuğa dayanıksızlık yaşanır.Kabızlık olur. Yavaşlayan metabolizma ortaya çıkar. Yavaşlayan metabolizma ve sıklıkla rastladığımız kabızlık sonucunda ise kişi kilo almaya başlar.

Sizlerden en sık gelen “Tiroid olduktan sonra bir türlü zayıflayamadım, ne yapmalıyım?” ve “Bu kilolar üstüme yapıştı, çare nedir?” gibi soruların yanıtını ise Diyetisyen Neslihan Öztürk Aktepe’den aldım.Önemli bilgiler verdi ve 5 öneride bulundu:
“Tiroid hastalarının verdiği bir kilo, tiroid hastası olmayanların verdiği dört-beş kiloya eş değerdir. Moral motivasyon bozmadan, yavaş yavaş bile olsa kilo vermeye devam etmelidirler. Çünkü devam ettiklerinde istedikleri sonuca ulaşabiliyorlar.
1- İyot eksikliği çok görüldüğü için tuzu iyotlu kullanmaları gerekir. Tuzu karanlık ve kuru bir ortamda saklamak gerekir. Özellikle iyotu tam alabilmek için yemekler piştikten sonra tuz ilave edilmelidir. Çünkü yemek pişerken ya da su kaynarken atılan tuzdaki iyot buharlaşıp uçar.
2- Guatrojenik maddelerin kullanımına dikkat etmek gerekir. Gerçi günlük beş kilo bu besinleri tüketmiyorsanız sorun yok, ama yine de hipotiroidi hastaları dikkatli olduklarında daha iyi sonuçlar ortaya çıkıyor. Guatrojenik madde içeren besinler; karnabahar, brokoli, turp, lahanagiller vs...


Yazının Devamını Oku

Trigeminal nevralji nedir

3 Eylül 2022
Sevgili Hürriyet Okurları...Bu haftaki konumuz ‘trigeminal nevralji.’

Halk arasında ‘delirten hastalık’, ‘çıldırtan hastalık’ veya ‘intihar’ hastalığı olarak da bilinen trigeminal nevralji yüz bölgesinden hisleri beyine taşıyan 5’inci kraniyal sinir olan trigeminal sinirin herhangi bir nedenle etkilenmesi sonucu ortaya çıkan ağrılı bir durumdur. Trigeminal nevralji insanlık tarihi kadar eski olup, olabilecek en şiddetli ağrılardan biri olarak bilinir. Trigeminal nevralji ile merak edilenleri TOBB ETÜ Hastanesi Algoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Dostali Aliyev’e sordum. Şu bilgileri verdi.

50 YAŞ ÜSTÜ KADINLARDA SIK GÖRÜLÜYOR

Trigeminal sinir 2 adet olup sağda ve solda beyin sapından çıktıktan sonra 3 dala ayrılarak yüz bölgesinden hisleri beyne taşımaktadır. Bu sinirin yakınınında olan damarsal bir yapı, kemik oluşum ve ya kafa içi bir kitle trigeminal nevralji nedeni olabilir. Multipl Skleroz gibi sinir sistemi hastalıklarında trigeminal nevralji riski artmaktadır. Hastalığın sebebi kesin belli değildir. Sinir hasarı, dışarıdan sinir üzerine olan baskı veya sinir fonksiyonunda olası bir değişikliğin hastalığa yol açması tahmin edilen mekanizmalardandır. Hastalık her iki cinsiyeti etkilese de, daha çok 50 yaş üstü kadınlarda sık görülmektedir.

ELEKTRİK ÇARPMASI ŞEKLİNDE BİR AĞRI

Trigeminal nevraljide hastalar, tıraş olma, diş fırçalama, yemek yeme ve hatta rüzgar esmesiyle tetiklenen, yüzün yarısında, gözde, üst çene ve/veya alt çenede kısa süreli (genellikle birkaç saniye) elektrik çarpması şeklinde olan bir ağrı hissederler. Ağrı birkaç saniye ve/veya birkaç dakika sürer, elektrik çarpması, zonklama bazen yanma şeklinde olabilir. Ağrılar ataklar halinde seyreder, aylar bazen ise yıllar süren ağrısız dönemler olabilir. Hastalığın tüm yüzü kapsayan, sürekli devam eden, hiç geçmeyen ağrılar şeklinde seyreden tipi de görülebilmektedir. Ağrı sırasında hastalar yüzünü buruşturduğu için hastalığa ‘ağrılı tik’- ‘tic doloreux’ de denilir. Hastalığın bulguları ne kadar spesifik olsa da tanı koyma bazen zaman alabilir ve hastalar yanlış tedaviler görebilirler. (Örneğin diş çekimi, diş apsesi gibi.)

DETAYLI NÖROLOJİK MUAYENEYLE TANI KONULABİLİR

Yazının Devamını Oku