Şenol Kalyoncu

Erken çocukluk dönemi ve gelişimi nedir?

17 Mart 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Erken çocukluk dönemi, doğumdan ilkokul dönemine kadar olan 0-8 yaş arasındaki çok önemli bir süreci kapsar.

Bu dönemde anne/babalar sağlıklı gelişimin en önemli belirleyicileridir. Aileler çocuklarına düzenli uyku ve yemek alışkanlıkları kazandırma, tuvalet eğitimi verme ve duygularına hükmetmeyi öğretmenin yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Benlik saygısı, değerli hissetmek, sevilmek ve kabul edilmek çocuğun ilerideki okul başarısı, okuldaki tutum ve davranışları ile mutluluğu için kritik rol oynar. Önce aile içinde başlayan sosyalleşme, daha sonra arkadaşlar ve dış ortamdaki çevre ile devam edecektir. Bu dönemde çocuk, gelişimin her alanında önemli ilerlemeler gösterecektir. Konuyla ilgili olarak Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Demet Soylu ve Erken Çocukluk Dönemi Danışmanı Ayşegül Kazan ile birlikte erken çocukluk dönemi ve önemi ile ilgili bir söyleşi yaptık.

Demet Soylu

 

Ayşegül Kazan

“Erken çocukluk gelişimi fiziksel, bilişsel, dil, sosyal ve duygusal gelişimini içerir. Temel bir çocuk hakkı olmasına karşın ne yazık ki pek çok çocuk doğuştan getirdiği potansiyeline erişememektedir. Erken çocukluk gelişimini etkileyen üç ana bileşenden söz etmek mümkündür. Bunlar; beslenme, çevre ve uyaranlardır. Sağlık bu faktörlerden etkilenir ve bozulan sağlık da bu faktörleri etkileyecektir.

NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

Beyin hücreleri arasındaki bağlantıların yüzde 80’ine 1 yaşında, yüzde 90’ına ise yaklaşık 6 yaşına kadar ulaşılmaktadır. Dolayısıyla beynin en hızlı şekilde hayatın ilk yıllarında geliştiğini söyleyebiliriz. Tabii ki çocuğun potansiyelinin en üst düzeye ulaşması; doğru zamanda doğru uyaranlar verilmesiyle mümkündür. Bebeklik döneminden itibaren özellikle duyusal uyaranlarla birlikte fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişiminin desteklenmesi gerekmektedir. Yani bebeğimizin bir yıl boyunca herhangi bir uyaran vermeden kendiliğinden büyümesini bekleyip sonrasında fiziksel ve zihinsel gelişimine odaklanmak olumsuz sonuçlanacaktır. Bundan dolayıdır ki gelişimine destek olmak için 1 yaş bile geç diyebiliriz.

Yazının Devamını Oku

Varisler hakkında bilmediklerimiz

10 Mart 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Günümüzde her iki kişiden birinde görülen varisleri TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi bölümü doktorlarından Op. Dr. Cemal Aslan ile konuştum. İşte verdiği bilgiler...

Venöz yetmezlik (reflü, kaçak) dediğimiz rahatsızlık, toplardamar sistemindeki kapakçık (valf) sisteminin bozulması sonrası bacaklarda kanın göllenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Varis cilt altındaki toplardamarların (ven) genişleyerek uzaması, kıvrımlı hale gelmesi ile ciltten kabarık olarak görülmesidir. Aynı zamanda cilt altındaki ince kılcal damarlardaki yapısal bozukluk sonrası da ortaya çıkabilmektedir.

Op. Dr. Cemal Aslan

*

Varisler oluştuktan sonra bacaklarda ve ayak tabanlarında ağrı, şişlik, ayaklarda yanma, gün içerisinde oluşan ağrı ve dolgunluk hissi görülebilmektedir. Gece ortaya çıkan bacak krampları, ayaklarda uyuşma, karıncalanma, sıcak mevsimlerde ayak bileklerinde kaşıntıya da sebep olabilmektedir. Varislerdeki belirtiler ise ayak bileklerinde ödem, cilt altında görülen mavi ve mor damarlar, ciltte kabarık şekilde görülen damarlar ve ayak bileklerinde hiperpigmentasyon dediğimiz renklenmeler ve ciltte incelmeler görülmektedir. Eğer varisler tedavi edilmez ise ileri evrelerde iyileşmeyen yaralara neden olmaktadır.

*

Varislerin en büyük sebebi genetiktir. Ailede varis hastası var ise diğer aile bireylerinde de görülebilir. Kadınlarda erkeklere nazaran daha sık görülür. Özellikle hamilelik sonrası ortaya çıkabilmektedir. Obezite, yaşlılık, uzun süre hareketsiz oturmak ya da ayakta kalmak da varislerin oluşma sebepleri arasında sayılabilir. Varis tanısı için bir Kalp ve Damar Cerrahi uzmanına başvurmanız gerekmektedir. Hasta ile ilk görüşmede mevcut şikâyetleri ve belirtileri değerlendirilir. Ardından hasta ayakta iken yapılan dopler USG ile tanısı konulur. Özellikle dopler USG tetkikinin tedaviyi yapacak doktor tarafından yapılmasını önermekteyiz.

*

Yazının Devamını Oku

Tenisçi dirseği

3 Mart 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta tıptaki adı lateral epikondilit olan tenisçi dirseği konusunu spor hekimliği konusunda uzmanlaşmış olan Uzm. Dr. Mehmet Murat Seven ile konuştum. İşte verdiği bilgiler…

TENİSÇİ DİRSEĞİ (LATERAL EPİKONDİLİT) NEDİR?

Dirsek tendonlarının, daha çok ağırlık kaldırmayla ilgili tekrarlayan hareketler sonucu hasarlanmasıyla oluşan ağrılı bir durumudur. Bu tekrarlanan hareketler sonucunda sık kullanılan tendonlarda yırtılmalar ortaya çıkabilir. Bu da kolları veya bilekleri kullanırken ağrıya yol açabilir. Tenisçi dirseğinde özellikle dış taraftaki dirsek tendon ve kaslarındaki küçük yırtılmalar sonucu oluşan ödem nedeniyle şiddetli ağrılar oluşur. Ağrı, dirseğin dış ve üst tarafında hissedilir ve özellikle bir ağırlık kaldırmak veya kol hareketleri yapmak için güç sarf etmek gerektiğinde şiddetlenebilir. Tedaviye istirahat, buz ve ilaç uygulaması ve egzersizler ile başlanmalı eğer geçmez ve kronikleşirse proloterapi gibi yeni hücre oluşumunu sağlayacak tedaviler denenmelidir. PRP, Ozon ve ESWT tedavileri de seçenekler arasındadır.

Uzm. Dr. Mehmet Murat Seven

TENİSÇİ DİRSEĞİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Tenisçi dirseğinin aşağıdaki gibi birden fazla belirtisi olabilir.
* Dirsek dışında şiddetli ağrı ve hassasiyet.

Yazının Devamını Oku

Kuantum beslenme teknikleri

25 Şubat 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Son yıllarda ülkemizde ve dünyada obezite hızla artmaya devam ediyor.

Durum böyle olunca kendimize dönüp “Nerede hata yapıyorum?” diye sormamız gerekiyor… Diyetisyen Neslihan Öztürk Aktepe, sorunun cevabını şu şekilde veriyor:

Neslihan Öztürk Aktepe

MİDEYİ DEĞİL HÜCRELERİ BESLEYİN

Sorunun cevabı aslında çok basit; midemizi değil, hücrelerimizi beslemek. Gözümüze ve midemize görsel bir şölen sunmak için hazırladığımız tabaklar, enerji üreten mitokondrilerimizin bozulmasına neden olmuş ve bizi hastalıklarla karşı karşıya getirmiştir. Görsel şölen tabaklarımızda tahmin edeceğiniz üzere; yağlı kızartmalı etler, bol bol şeker içeren besinler, mayalı gıdalar, alkol bulunmaktadır. İnsanoğlu sadece midesini doyurmakla kalmadı, o kadar çok gıda tüketmeye başladı ki şu anda gelinen nokta, gıda stoklarının azaldığı için sinyal veriyor olmasıdır. Karbon ve su ayak izinin artması ise beklenilen bir sonuçtur. Duyu organlarımızın gördüğü, hissettiği, kokladığı, tadına baktığı şeylerden bahsedebiliyorsak, bu gerçek sandıklarımızın hepsi duyu organlarımız aracılığı ile beyne aktarılan ve beynin yorumlayarak bir resim oluşturduğu elektriksel sinyallerdir aslında… Buna göre bizler yüksek farkındalıkla, bilinçle, özümüze dönerek her besinin güneşten aldığı enerji olduğunu ve aslında enerji yediğimizi bilerek beslenmeliyiz.

VEJETARYENLİĞİN FAYDALARI

Orac değerini, besinlerin güneş enerjisini içine çekme kapasitesi gibi tanımlayabiliriz. Orac değeri besinin antioksidan kapasitesini gösterir. Antioksidan özellikleri bakımından sebzelerin renkleri koyulaştıkça serbest radikal temizleme kapasiteleri artar. En güçlü antioksidanlar da mavi-mor-siyah renkte olanlardır. Einstein yıllar önce demiş ki “Vejetaryenliğin yayılması kadar insanlığın sağlığına ve dünyada hayatta kalmalarına fayda sağlayacak başka bir şey yoktur.” Kuantum beslenme adına en iyi yöntem bence ılımlı vejetaryen olarak geçen flexitaryen beslenmedir. İnsan bedeni ve ruhu evrenin muazzam bir parçasıdır. Aşağı yukarı insan bedeninde 10 trilyon hücre bulunur. Sadece cilt ve bağırsakta 90 trilyon kadar bakteri vardır. Bağırsaktaki bakteriler ise yaklaşık 1.5 kilo civarındadır. Bağırsaklar bazı bilim insanlarına göre birinci beyin, bazı bilim insanlarına göre de ikinci beyindir.

KUANTUM BESLENME TEKNİKLERİ

Yazının Devamını Oku

Kolorektal kanserlerin tanı ve tedavisinde yenilikler

18 Şubat 2024
Sevgili Hürriyet okurları...Kolorektal kanserler kalın bağırsak bölgesinde görülen kanserlerdir.

Ülkemiz dahil tüm dünyada hem kadınlarda hem de erkeklerde en sık görülen kanserlerden birisidir. Bu kanserin tanı ve tedavisindeki güncel gelişmeler hakkında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, şu bilgileri verdi:

İLERİ EVREDE YÜZ GÜLDÜRÜCÜ GELİŞMELER

Onkoloji alanında yapılan yenilikler gün geçtikçe çoğalmaktadır. Bu yeniliklerin belki de en önemli olanlarından birisini de bağırsak kanserlerinde görmekteyiz. Erken evre teşhislerinde tedaviye hızlı başladığımız için daha iyi sonuçlar aldığımızı söyleyebiliriz. Bununla birlikte ileri evrelerde de hastalığın başka organlara yayılma gibi durumlarda artan tedavi seçenekleri ile yüz güldüren sonuçlar elde edebiliyoruz. Sık uyguladığımız kemoterapi yanında moleküler ve genetik analizler sonucunda uygun olan hastalarda akıllı ilaç tedavisi uyguluyoruz. Tabii burada uygun olan tedavi veya tedavileri doğru belirleyebilmek için hastayı çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Bazen akıllı ilaç ve kemoterapi ilaçlarını birlikte uyguluyoruz. Bunların dışında yine değerlendirme sonucunda uygun olan hastalarda bağışıklık yükseltici etki gösteren immunoterapi seçeneğimiz de var. Elimizde bulunan güncel tedavilerin doğru değerlendirme sonucunda kemoterapi ile birlikte kullanılması, tedavide başarı oranlarını ciddi anlamda yükseltmektedir.

İLERİ YAŞ ÖNEMLİ BİR RİSK FAKTÖRÜ

Kolorektal kanserler genç yaşlarda da görülmekle beraber özellikle 50 yaş sonrasında görülme oranı büyük artış göstermektedir. Bu nedenle hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı bireylerde 50 yaşına gelindiğinde mutlaka kolonoskopi yapılmasını öneriyoruz. Bu incelemelerde birçok kişide polip dediğimiz, bağırsak kanseri öncüsü olabilecek lezyonları saptıyoruz. Bu poliplerin çıkarılması ile kanser riski ortadan kalkmaktadır. Ailede kanser öyküsü varsa veya bireyin dışkılama alışkanlıklarında belli bir süredir değişiklik oluştuysa, örneğin dışkıda kan görülmesi, renk ve kokuda rahatsız edici farklılaşma ya da dışkı şeklinin incelmesi gibi şikâyetlerde vakit kaybetmeden hastaneye başvurulması gerekir. Dışkıda kan görülmesi çoğunlukla hemoroid olarak düşünülür, ancak bazı hastalarımızda yapılan tetkikler sonucunda maalesef kolon kanseri teşhisi koyulmaktadır. Dışkıda gizli kan, rektosigmoideskopi ve kolonoskopi gibi tarama yöntemleri ile bağırsak kanserlerini artık daha erken evrelerde tespit edebiliyoruz. Ailede kolon veya rektum kanseri öyküsü olanlar, genetik yatkınlığı bulunanlar, kalıtsal polip, polip dışı sendromu olanlar ya da crohn hastalığı gibi bağırsak kanserleri açısından riskli hastalığı bulunanların düzenli olarak kolorektal kanserler açısından gerekli tarama ve tetkiklerini yaptırmaları, hastalığın varlığını tespit etmede oldukça önemlidir.

BATI TARZI BESLENME MODELİ RİSKİ ARTIRIYOR

Yazının Devamını Oku

Lazer tedavilerinde son trend: BBL Lazer

11 Şubat 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Lazer tedavilerinde son trendlerden olan ‘BBL Lazer’, yeni nesil cilt yenileme, leke ve damar tedavisi yöntemlerindendir.

FDA tarafından etkinliği onaylanmış bir yöntem olan ‘BBL Lazer’i, serbest dermatolog Prof. Dr. Erol Koç, sizler için anlattı:

BBL, 400-1200 nm arası dalga boylarına sahip bir ışığı tanımlar. Bu dalga boyları arasındaki ışık, özel filtreler ve başlıklar kullanılarak belli dalga boylarına sabitlenir. Bu dalga boyu ışığın önemi, yaşlanan ya da yaşlanmakta olan insan cildinin gen yapısını yenilemesidir. Cildi, genç cilt yapısı haline sokar. Bu şekilde cildi genetik yapısı itibariyle gençleştirir ve genetik yenilenme sağlar.

HANGİ DURUMLARDA BBL ETKİLİDİR?

-Cilt rengini düzenleme

-Cilt tonu eşitleme

-Lekeler (güneş, yaşlılık, hamilelik yada doğumsal kaynaklı)

-Genişlemiş kılcal damarlarda (damarlar çoğalmış, yaygın ve kırmızı bir yüz, kırmızı boyun ya da kırmızı deri görünümüne neden olmuşsa)

Yazının Devamını Oku

4 soruda 'Alerjik Rinit'

4 Şubat 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Duyarlı olunan alerjen ile karşılaşma halinde burunda başlıca akıntı, kaşıntı ve tıkanıklık şeklinde yakınmaların oluştuğu tablo alerjik rinit yani alerjik nezle olarak adlandırılır.

Alerjik rinit her yaş grubunda en sık görülen kronik hastalıklardan biridir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte sıklığının yüzde 10 ile yüzde 30 arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Ülkemizde her 5 çocuktan birinde alerjik nezle olduğu gösterilmiştir. Çocukluk döneminde yaş büyüdükçe görülme olasılığı artar ve en sık ergenlik dönemi ve genç erişkin yaş grubunda görülür. Bu konuyu bu hafta Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Demet Soylu ile konuştum. Ve işte 4 soruda Alerjik Rinit...

Prof. Dr. Demet Soylu

 1) Alerjik Rinit neden önemlidir?

Bebekler burundan soluk alıp vermeye adaptedir. Burnu tıkalı bir bebek rahat uykuya geçemez ve çok huzursuz olur. Alerjik nezle neden olduğu burun tıkanıklığı, akıntı yakınmaları ile uyku kalitesinde düşmeye ve yetersiz oksijenlenmeye neden olur. Bu durum okul başarısının düşmesi, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon bozukluğu ile yaşam kalitesinde ve performansında önemli bozulmalara yol açar. Ayrıca sinüzit, orta kulak iltihabı ve astım belirtilerinin kötüleşmesine yol açabilir.

2) Kimlerde görülür? Risk faktörleri nelerdir?

Ailesinde alerjik hastalıkların görüldüğü kişiler en yüksek risk faktörüne sahip kişilerdir. Beraberinde besin alerjisi, alerjik konjonktivit ya da astım gibi eşlik eden alerjik hastalıkları olanlar yani atopik bireylerde görülme olasılığı daha yüksektir. Alerjik nezleli kişilerde daha sık oranlarda astım ve atopik dermatit (alerjik egzema) görülür. Bu sebeple alerjik rinitli her hastanın astım gelişimi yönünden dikkatle izlenmesi gerekir. Son yıllarda alerjik hastalıklarda görülen artışta, çevresel faktörlerin de rolü olduğunu düşündürmektedir. Sigara, egzoz dumanı, hava kirliliği, giderek daha hijyenik ortamlarda yaşamamızı gerektiren başlıca faktörlerdir.

Yazının Devamını Oku

Bartholin kisti ve apsesi

28 Ocak 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bartolin bezi, vajinal açıklığın her iki yanında yer alan ve salgı kanalları vajinanın alt 1/3’lük kısmına açılan, cinsel birleşme esnasında vulva ve vajinanın kayganlığını sağlayan salgıların üretildiği bezdir.

Bezin salgı kanallarının çeşitli nedenlerle tıkanması sebebiyle bez içeriğinin salgıyla dolması sonucunda gelişen içi sıvı dolu şişlikler bartholin kistlerini oluşturur. Bu kistlerin tıkandıktan sonra kist oluşumunu takiben eğer kistin veya kanalın içine mikrop girmesi sonucunda bartolin apsesi oluşur. Bartholin kisti, vulvada dış dudakların iç tarafında ağrı ve kızarıklık olmadan sadece şişlik olarak kendini gösterir. Genelde tek taraflıdır, nadiren çift taraflı gelişebilir. Bu şişliğin büyüklüğü değişkenlik gösterir. Kısa zamanda büyüyüp, küçülme eğilimi de gösterebilir. Bartholin apsesinin klinik tablosunda ise bu şişliğe kızarıklık, ısı artışı, hassasiyet, ileri derece ağrı ve batma da eşlik eder. Hastalarda genel bitkinlik hali ve ateş vardır. Eğer apse ileri derece büyür ve bir şekilde boşalırsa hastalarda gelişen şiddetli ağrının hemen ortadan kalktığı gözlenir.

* BARTHOLİN KİSTİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bartholin kistinde enfeksiyon oluşmadığı durumlarda belirti oluşturmayabilir. Ancak bu kist büyüdüğünde vajinada kitle ve sertlik hissedilir. Kist büyüdükten sonra genellikle ağrılı olur ve kişiyi oldukça rahatsız eder. Bartholin kisti belirtileri aşağıdaki gibidir:
* Vajina girişinde hassaslık ve ağrı
* Elle hissedilebilecek şekilde oluşan sertlik veya kitle
* Otururken veya hareket ederken rahatsızlık hissi

Yazının Devamını Oku