Şenol Kalyoncu

Kış depresyonu nedir?

28 Ocak 2023
Son zamanlarda havaların soğuması, erken kararması ile birlikte bireylerde motivasyon kaybı, gergin ruh hali, boşvermişlik seviyesinde artma, istek kaybı, devamlı uyku hali artmaktadır. Sonbahar ve kış aylarında gün ışığının azalmasına beynin verdiği tepki ile tetiklendiği düşünülmektedir.

Kış depresyonunun serotonin ve melatoninin kan düzeylerindeki değişikliklerle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu iki kimyasal madde insanda uyku ve uyanıklık döngüsünün, enerjisinin ve ruh halinin düzenlenmesinde etkilidir.
Sonbahar ve kış mevsimlerinde günlerin kısalmasıyla gün ışığında geçen sürenin azalması ve karanlık saatlerin uzamasıyla melatonin düzeylerinde artış ve serotonin düzeylerinde azalma olmaktadır. Bu da depresyonun oluşması için gereken biyolojik koşulları yaratabilir.

KADINLARDA ERKEKLERE GÖRE DAHA FAZLA GÖRÜLÜR

Kış depresyonu, yılın diğer zamanlarında zihinsel durum açısından oldukça sağlıklı olunmasına karşın, soğuk aylar yaklaştıkça depresyon belirtileri gösteren kişilerde görülen ruhsal bir düzensizlik durumu olarak tanımlanmaktadır

*Her mutsuz ya da yorgun hisseden kış depresyonunda mıdır?

Elbette hayır. Depresyondaki kişiler çoğunlukla mutsuzdur ama her mutsuz kişi depresyonda demek değil bu. Paniğe kapılmamak gerekmesi de bundan.

*Mutsuz muyum depresyonda mıyım?

Depresyon hem bedensel hem de ruhsal çökkünlük halidir. Mutsuzluk ise elimizdekilerin beklentimizin gerisinde kalması ya da beklemediğimiz olumsuzluklarla ortaya çıkan bir ruh halidir. Mutsuzlukla oluşan olumsuz duygu zamanla azalmaktadır. Olumsuz duygulara bedensel belirtiler eşlik ediyorsa, bu belirtiler artma eğiliminde ise ya da azalmıyor ve süre iki haftayı geçmişse depresyon olasılığı beliriyor demektir.

Yazının Devamını Oku

Prostat kanseri tanı ve tedavisinde son gelişmeler

21 Ocak 2023
Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserlerden biridir. Hayatı boyunca 8-10 erkekten birinde prostat kanseri geliştiğini söyleyebiliriz.

Erken teşhisin önemli olduğu bu kanser türünde tanı ve tedavideki son gelişmeleri Tıbbi Onkoloji Uzmanı ve Kanserde Güncel Tedavilere Erişim ve Geliştirme Derneği Başkanı Prof. Dr. Uğur Coşkun anlattı:

YAĞSIZ BESLENME ÖNEMLİ

“İlerleyen yaş prostat kanseri riski açısından en önemli risk faktörüdür. Elli yaş üzerinde sıklığı belirgin şekilde artan prostat kanserinde, 70’li yaşlarda olan bireylerin yüzde 50’sinde, 90 yaş üzerinde olanların ise neredeyse tamamında prostat kanserinin görüldüğünü söyleyebiliriz. Yağlı gıdalar ile beslenme, sigara kullanımı ve obezite en önemli risk faktörleridir. Doymuş yağlar, kızartmalar ve şekerli gıdalarla beslenme sonucu ortaya çıkan obezite, riski arttırmaktadır. Prostat kanseri riskini azaltmak için düşük yağlı gıdalar, taze meyve ve sebze içeren Akdeniz mutfağı tarzı beslenme önemlidir.

YILLIK KONTROLLER OLMALI

Ellili yaşlardan sonra prostat kanseri riski belirgin olarak arttığından, bu yaştan itibaren yıllık PSA ölçümleri ile erken teşhis mümkün olmaktadır. Birinci derece akrabalarında prostat kanseri öyküsü olanlarda ise taramaya 45 yaşından sonra başlanmalıdır. Ayrıca parmak ile prostat muayenesi ve ultrasonografi tetkiki yine erken teşhis açısından önemlidir. Yıllık dönemlerde PSA’nın beklenen üzerinde artışı, sebet/total PSA oranları da yine risk saptanması açısından önemlidir. Prostat kanserinde şüpheli görülen bireylerde ultrason eşliğinde biyopsi yapılarak teşhis konulmaktadır. Erken teşhis konulan bireylerde ameliyat veya radyoterapi gibi yöntemlerle tam şifa oranı oldukça yüksektir.

KEMOTERAPİ İHTİYACI AZALDI

Yazının Devamını Oku

Gebelik tahliyesi

14 Ocak 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Zaman zaman sizden gelen sorulara köşemden yanıt vermeye çalışıyorum. Bu haftaki konuyu da sizden gelen ‘kürtaj diğer adıyla gebelik tahliyesi’ iletileri üzerine belirledim.

10’uncu haftaya kadar yasal olan kürtaj operasyonu birçok farklı sebeple yapılabilir. Bunları sıralamak gerekirse; İstenmeyen bir hamilelik süreci sonrası anne karnındaki fetusun alınması amacı ile. Gebelik kontrol süreçlerinde ultrason esnasında rahimde bir şüpheli kitle tespit edilirse. Doktorun gerekli gördüğü kontrol ve teşhis durumlarında kalıtsal hastalık vesaire gibi durumlarda. Menopoz sonrası süreçte rahimde sıvı birikmesi gibi durumlarda doktor onayı ile kürtaj işlemine gerek duyulabilir.

KÜRTAJ YAPTIRMAK YASAL MIDIR?

Kürtajın yasal olmadığı ülkeler vardır ancak Türkiye’de kürtaj 1983 yılında onaylanan kanun ile yasal hale gelmiştir. ‘Çocuk aldırmak yasal mı?’ sorusuna ‘10’uncu haftaya kadar kürtaj yaptırılabilmektedir’ şeklinde yanıt verebiliriz. Eğer evli bir kadın kürtaj yaptıracaksa, eşinin rızasını alması gerekmektedir ve çiftin onayı ile bu işlem gerçekleşebilir. Ancak bekâr bir kadın, 18 yaşın üzerindeyse sadece kendi rızası ile de kürtaj yaptırabilmektedir.

ADET SÖKTÜRÜCÜ İLAÇLAR GEBELİĞİ SONLANDIRIR MI?

Adet kanamasının gecikmesi için kullanılan ve eczanelerden reçetesiz olarak alınabilen ilaçlar vücuttaki hormonal dengeyi kontrol ediyor ve adet kanamasının gerçekleşmesini sağlıyor. Gebelik sürecinde adet söktürücü ilaç almak bebeğin düşmesine ve bebekte anomalilere sebep olabilmektedir. Bu sebeple adet söktürücü ilaç kullanmadan önce mutlaka gebelik testi yaptırılmalıdır.

KÜRTAJ YERİNE DÜŞÜK İLACI KULLANMAK

Bazı insanlar arasında, kürtaj yerine düşük yaptıran ilaçların kullanımlarından söz edilmektedir. Türkiye’de yasal olarak düşük yaptıran ilaçlar kullanılmamaktadır. Söktürücü olarak da bilinen bu ilaçları kullanmanız tehlikelidir. Bunun yerine yapmanız gereken, eğer adet döngünüzde bir değişiklik olduysa hemen bir jinekologa gitmektir.

Yazının Devamını Oku

Bartholin kisti ve Bartholin absesi nedir?

7 Ocak 2023
Bartholin kisti ve absesi, Bartholin bezlerinin şişmesi ya da iltihaplanması ile karakterize olan sorunlardır. Bartholin bezleri, vajina girişinin sağ ve sol bölgesinde bulunur.

Cinsel ilişki sırasında vajinanın ıslak olmasını sağlayan bu bezler, penisin penetrasyonunu da kolaylaştırır. İnce bir kanalla kızlık zarının ön kısmına açılan Bartholin bezleri, ergenlik döneminden sonra, cinsel olgunlukla birlikte aktifleşir. Bu kanallarda herhangi bir tıkanıklığın olması ise Bartholin kisti ya da absesine yol açar. Tıkalı kanalların sağ alt kısmında yaptığı sıvı birikimi büyük, kistik bir görünüme ‘Bartholin kisti’ adı verilmektedir. Peki bu durumda Bartholin kisti ve Bartholin absesi arasındaki fark nedir? Bartholin kisti; yukarıda da bahsettiğimiz gibi Bartholin bezlerinde meydana gelen şişkinliktir. Eğer bu şişkinlik iltihaplanmışsa; buna da ‘Bartholin absesi’ denmektedir.

BARTHOLİN KİSTİ NEDEN OLUR?

Bu soruya yanıt verebilmek için Bartholin bezindeki kanalları tıkayan faktörleri ele almak gerekir. Bartholin bezlerindeki kanalların tıkanması genellikle bakteri benzeri mikroorganizmalar nedeniyle olur. Bel soğukluğu hastalığına yol açtığı bilinen Neiseria Gonore ve cinsel yolla bulaşan Klamidya bakterileri Bartholin kistine neden olabilir. Bununla birlikte E. Coli gibi cinsel sağlığı tehlikeye atan bakteriler de kanalların tıkanmasına neden olabilir. E. Coli, makat bölgesinden bulaşan bir bakteridir. E. Coli ve diğer zararlı mikroorganizmalardan korunmak için kişisel hijyene dikkat etmek ve vajina temizliğini doğru şekilde yapmak (önden arkaya doğru) önemlidir. Bununla birlikte daha önce geçirilmiş genital ameliyatlar ve bu operasyonlardan kalan sekeller de Bartholin kistine neden olabilir. Eğer hasta ileri yaşlardaysa Bartholin kanseri riski de değerlendirilebilir.

BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bartholin kistinin en önemli belirtisi vajinanın sağ veya sol dış dudaklarında görülen şişliklerdir. Kistler genellikle vajinanın tek tarafında olur. Nadir durumlarda her iki tarafta da görülebilir. Eğer abse yani cerahat de söz konusuysa bu şişliğe hassasiyet, ısı artışı, şiddetli ağrı ve batma hissi de eşlik edebilir. Bartholin kisti belirtileri kendiliğinden kaybolabilir. Bu durumda endişe etmeye gerek yoktur. Rahatsızlığın gidişatına göre şişlik büyüyüp küçülebilir.

TEDAVİSİ NASILDIR?

Yazının Devamını Oku

Onkoloji hastalarında ketojenik diyet

31 Aralık 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Ketojenik diyet yüzyıllar önce epilepsi tedavisinde kullanılan bir beslenme biçimi. Son yıllarda yapılan çalışmalar ketojenik diyetin bazı kanser türleri üzerinde olumlu etkileri olabileceğini düşündürmüştür. Ancak bu konuda internette çok fazla bilgi kirliliği var.

Ben de konuya açıklık getirmek adına Tıbbi Onkoloji Uzmanı, Kanserde Güncel Tedavilere Erişim ve Geliştirme Derneği Başkanı Prof. Dr. Uğur Coşkun’un bu konudaki bilgilerine başvurdum.

KETOJENİK DİYET NEDİR?

Ketojenik diyet çok yüksek yağlı ve düşük karbonhidratlı bir beslenme modelidir. Ketojenik diyet her ne kadar yeni popüler olsa da aslında 100 yıl öncesine dayanmaktadır. Geçmişte epilepsi hastalarının tedavisinde kullanılan bu diyet son zamanlarda kanser tedavisinde olası etkileri nedeni ile gündeme gelmiştir. Normal bir birey gün içinde aldığı enerjinin yüzde 45-55’ini karbonhidrattan, yüzde 20-25’ini yağdan ve kalan kısmı ise proteinden sağlar. Ancak ketojenik diyette günlük enerjinin yalnızca yüzde 5’i veya daha azı karbonhidrattan sağlanırken, yüzde 80’i yağdan yüzde 15’i ise proteinden sağlanmaktadır. 2000 kalorilik bir diyet için yüzde 5 karbonhidrat 25 grama denk gelmektedir ve bu da yaklaşık olarak bir adet elmaya eş değerdir.

KANSER HÜCRELERİNİ ÖLDÜREBİLİR

Tüm hücrelerimiz hayatta kalmak için enerjiye ihtiyaç duyar ve bu enerjinin yakıtı yiyeceklerimizdir. Vücudun temel enerji kaynağı karbonhidratlardan sağlanan glikozdur(şeker). Sağlıklı bir hücre, enerji üretebilmek için glikoz ve oksijene ihtiyaç duyar. Normal bir hücre oksijen olmadan enerji üretemezken kanserli hücreler oksijen olmadan da çoğalabilirler. Ketojenik diyetin ana etki mekanizması karbonhidrat tüketiminin düşürülmesi ile vücuttaki insülin salınımının azaltmasıdır. İnsülin benzeri büyüme faktörleri (IGF) kanser hücrelerini uyararak büyümelerine yol açabilirler. Ketojenik diyette karbonhidrat tüketimi azaldığı için kan glikoz düzeyleri ve dolayısı ile insülin düzeyleri düşer. Ayrıca ketojenik diyet sonrası beta hidroksibütürat düzeyleri artmaktadır. Bu düzeylerin artışının yine kanser hücrelerine karşı öldürücü etkisi gösterilmiştir.

MUTLAKA DOKTORUNUZA DANIŞIN

Yazının Devamını Oku

Doğum sonrası depresyonu (postpartum depresyon) nedir?

24 Aralık 2022
Sevgili Hürriyet okurları...Bu haftanın konusunu da sizlerden gelen iletiler doğrultusunda belirledim.

‘Doğum sonrası depresyonu (postpartum depresyon) nedir?’ sorusuna yanıt aradım. Kadınlar, doğum sonrasındaki ilk yıl içinde psikiyatrik hastalıklar (anksiyete bozuklukları, obsesif-kompulsif hastalıklar, depresyon) açısından risk altında olabilirler. Ancak yaygın olarak görülen doğum sonrası depresyondur. Doğum sonrası (postpartum) depresyon sıklığı son yıllarda artmaktadır. Konuyla alakalı sorularımı Uzman Psikolog Rojin Tasmimi’ye sordum.

*Doğum sonrası depresyona neler neden olmaktadır?

Doğum sonrası depresyon ile ilişkili birçok faktör vardır;
-Ailede doğum sonrası depresyon öyküsü
-Daha önceden geçirilmiş depresyon atağı öyküsü
-Stresli çevresel faktörler örneğin, işsizlik, maddi veya ev ortamındaki problemler, bir yakının ölümü, aile içi şiddet, ilişki problemleri

Yazının Devamını Oku

Omurilik felçlileri için bir mucize!

17 Aralık 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Bu haftaki konumuz: “Omurilik hasarı-felci”

* * *

Omurilik hasarı-felci nedeniyle oluşan hareketlilik kaybı oldukça yıkıcıdır, çünkü sinir hücrelerinin kendini yenileme özelliği yoktur. Bir örnek vermek gerekirse eğer, ‘koşan bir insanın bir daha yürüyememesi hatta bazı travmalar sonrası (servikal-boyun) ellerini dahi kullanamaması ve çevresindeki insanlara bağımlı olmak zorunda kalması’ demektir.

* * *
Ne yazık ki yakın zamana kadar bu hastaların mobilite kaybını tersine çevirecek bir tedavi mevcut değildi. Günümüzde ise kısmi ya da tam hasarlı omurilik hastaları için ‘mucize’ gibi bir tedavi yöntemi var. 25 yıl önce trajik bir antrenman kazası sonucu belden aşağısı felç olan rugby sporcusunun koştuğu video, en büyük umut ışıklarından biri olmuş. Bu yöntemi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Aslıhan Çevik’le konuştuk. “Günlük hayatta günden güne bağımsızlığını yeniden kazanmak, hastalarımız için temel amaçlarımızdan biridir” diyen Op. Dr. Aslıhan Çevik, Amerika Sağlık Bakanlığı’nca da onaylanan ‘Epidural Stimülasyon’ adlı cerrahi tedavi yöntemiyle ilgili şu bilgileri verdi:

DENEYİMLİ EKİP, TAM DONANIMLI HASTANE

“Şu anda bu prosedür, ABD ve İsviçre dahil bazı ülkelerde gerçekleştiriliyor. Ancak bu pazarlarda ameliyatın maliyeti 200 bin doları aşıyor. Bu nedenle bazı hastalar, maliyetin çok daha düşük olduğu Tayland gibi ülkelerde prosedürü uygulamayı tercih ediyor. Ülkemizde, deneyimli bir ekiple, tam donanımlı hastanelerde ve tüm süreçte hastanın yanında olarak tedavimizi yapıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Erkeklerin kâbusu prostat tedavisinde altın yöntem: HoLEP

10 Aralık 2022
Sevgili Hürriyet okurları...

Haftanın konusunu çoğu zaman siz okurlarımızdan gelen iletiler doğrultusunda belirlemeye gayret ediyorum.
Bu hafta da öyle oldu.
Konumuz, erkeklerin kaçamadığı sorunlardan biri, yani “prostat...”

* * *

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. N. Zafer Tokatlı ile kapsamlı bir sohbetimiz oldu.
Ama öncesinde kendisinden edindiğim şu bilgileri paylaşmamda fayda var:

Yazının Devamını Oku