Paris’teki yürüyüşten Aksaray işi gösteriye

MEMLEKETİN hallerine bakarsak Ak Saray’daki gösterinin şokunu milletçe atlatamadığımız kabak gibi ortaya çıkar.

Haberin Devamı

Tartışmalar daha Başbakanımız Paris’teyken başladı.
Hani Charlie Hebdo için yürüyüş yapılacaktı da yedi iklim on dört diyardan ne kadar başkan, başbakan varsa hepsi koşup gelmişti.
Başbakanımız Paris’teki o yürüyüşte kendisine en ön sıradan yer açmaya çalışırken, “protokol askerleri” de Ankara’da tarihi bir sınavdan geçiyordu.


* * *


Hikâyenin gerisi belli oldu. Kıyafetlerin komikliği “istemezler medyasının” diline düştü.
Hele sıranın en önündeki Babür askeri en fazla eleştiriyi aldı.
Kimi üstüne geçirdiği zırhın kol ve bacak parçalarını soba borusuna benzetip “Her resmi tören öncesinde bu çocuğu soba gibi yeniden kuracak mıyız?” diye sordu.
Kimi askerin miğfer niyetine başına geçirdiği şeye kafayı takıp “Arçelik’in
eşya tasarımcıları, Babür askerinin miğferine benzeyen milli düdüklü tencere üretmek üzere çalışmalara başladı” diye haberini yaptı.

Haberin Devamı


AŞAĞI TÜKÜRSEN SAKAL..


İşin aslını soracak olursanız, hükümet adamları ve de biz medya leşkerleri, iki arada bir derede kalmıştık.
Paris’teki yürüyüşte Başbakanımızı en ön sıranın dışında bırakmak için ortadan sağa doğru abanan İsrail Başbakanı’na mı kızalım, “protokol askerlerini” diline dolayan muhalefete laf mı yetiştirelim, bilemedik.
Ne yapacağımızı düşünürken “Protokol askerlerinin kıyafetlerini Nur Yerlitaş tasarlamış” söylentisi sosyal medyaya düşmüştü bile.
Bereket versin ki tam o sırada Paris’te bulunan gazetemizin büyüğü Ertuğrul Özkök’ün fotoğrafları gündeme yetişti de konu biraz değişti.
O fotoğraflarda Bay Ertuğrul Özkök başına ressamların giydiği türden siyah bir bere takmıştı. “Evinden yazıp Paris’e gitmiş gibi yapıyor” demesinler diye Eyfel Kulesi’ni de arkasına alıp öyle poz vermişti.
Adı batasıca sosyal medyadakiler Sayın Özkök’ün beresine bile kafayı taktılar. Kimisi, kendine altmış sekiz kuşağı ileri gelenlerinden biri gibi göstermek için o bereyi giydiğini yazdı.
Kimisi, Bay Özkök’ün kendisine ressam-yazar süsü verdiğini ima edip “Sen bu acının resmini yapabilir misin Ertuğrul?” diye tweett attı.
Başına bir bere geçirmeyi akıl edemeyen köşeciler ise hayıflanıp durdu.

Haberin Devamı


OSMANLI’NIN HAŞMETİ MESELESİ


“Protokol Askerleri” kargaşası yaratanlara “Osmanlı meselesine uluorta dalmamalarını” tavsiye ederim.
Bu öyle enteresan, öyle detaylı bir tarih ki okul kitaplarına sığdırılan “rötuşlanmış üç-beş satıra” bakarak işi biliyorum diyemezsiniz. Her şeyde Osmanlı’yı referans göstermek bu yüzden çarşıyı karıştırır.
Osmanlı’nın yabancı özel misafirleri etkilemek için haşmetli töreni filan yoktu. Abdülmecid döneminde dış görünüme önem verme işi ufaktan başladı. Sultan İkinci Hamid döneminde tavan yaptı.
Sen derece zeki ve geniş görüşlü bir yönetici olan Sultan Hamid, haftada bir icra edilen Cuma Selamlıkları törenini devletin gücünü anlatan gösteriye çevirmiş, üstelik bunu meraklı yabancılara da para karşılığı seyrettirmişti.
Aklına da böyle özel kıyafetler tasarlayıp âlemi kendine güldürmek gelmemişti.


* * *

Haberin Devamı


Osmanlı’nın on sekizinci yüzyıla gelene kadar yabancı heyetlere nasıl davrandığını en iyi seyahatnameler anlatır.
Birkaç isim sayayım. Seyyah Antoine Galland, seyyah Stephan Gerlach ve Baron W. Wratislaw, Kanuni döneminin tanığı Hans Dernsschwam, Sultan Üçüncü Mehmet dönemini anlatan S. Schweigger’in kitapları birer belgedir.
Saray kapısına gelen heyetlerin, bostancıbaşı ve adamlarına tatmin edici bir rüşvet vermediklerinde nasıl dayak yediklerini hikâye ederler.
Bence o dayaklar bugün bizim Ak Saray’da yaptığımız törenlerden daha çok akılda kalıcı olmuş. Eğer biz de “cihan devleti olduğumuza” dünyayı ikna etmek için ülkemize gelen heyetleri sopadan geçireceksek, protokol askerlerini hazır tutmakta fayda var derim.

Yazarın Tüm Yazıları