Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

Sevgili okurlar... Spor foto muhabirliği camiasından usta bir gözü, bu hafta sizlerle tanıştırmak istiyorum: “Murat Akbaş.”

Haberin Devamı

Lise yıllarında amatör küme maçlarında oynarken saha kenarındaki spor fotoğrafçısından etkilenen Akbaş, üniversite tercihini de mesleğini de spor foto muhabirliği üzerine yapmış. Usta isimin şu sözleri mesleğin zorluğunu da keyfini de anlatmaya yetiyor; “Seversen dünyanın en güzel mesleği, sevmezsen dünyanın en büyük çilesi…”

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

SPORUN USTA GÖZÜ

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

Fanatik Gazetesi foto muhabiri Murat Akbaş, birçok organizasyonda yakın çalışma şansı yakaladığım ve gazetecilik mesleğinde tanımaktan büyük mutluluk duyduğum dostlar arasında en üst sıralarda yer alan değerli bir isim. Sporun bu usta gözüyle meslek yolculuğunu ve fotoğrafı konuştuk. İşte Murat Akbaş’ın ağzından hikayesi;

Haberin Devamı

“Fotoğraf ve spora olan ilgimin kaynağı özelikle futbola olan tutkumla başladı. Lise yıllarında Malatya’da amatör kümede futbol oynuyordum. Amatör kümeleri izleyen bir fotoğrafçı ağabeyimiz vardı. Ondan etkilendim belki de. Hatta o etkilenmeyle aynı dönemde yerel gazetelerde kısa süre çalıştım. Lise yıllarında üniversite tercihimi de bu yönde yaptım. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazanınca yolum İstanbul’a düştü. Üniversitedeki hocalarımın yönlendirmesiyle meslek hayatına Fanatik Gazetesi ile giriş yaptım.

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

FANATİK’TE 26 YIL

O dönem hepimizin en büyük şansı Fanatik Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necil Ülgen’di, hakkı ödenmez. Üniversitedeki hocalarım benim ismimi ona tavsiye ediyor. O sayede Fanatik hayatım başladı. 26 yıldır aynı gazetede foto muhabirliği yapıyorum. Bu meslekte uzun süre aynı yerde çalışmak kolay değildir. Aslında iyi tekliflerde aldım ama kimi zaman yöneticilerim göndermek istemedi kimi zaman ben gitmek istemedim, burası yuva oldu.
Mesleğe sporun lokomotifi olan amatör sporları izleyerek başladım. 1996’da başladıktan sonra 1999 yılına kadar genelde amatör branşları izleyerek geçirdim. Sonrasında büyük maçlarda fotoğraflar çekmeye başladım. O zamanlar, pat diye sizi derbi maça yazmıyorlardı. O dönem tabii mail falan yok. Görev listesi her pazartesi duvardaki panoya asılırdı. Ekip kalabalık, 15 foto muhabiri. Panonun önünde heyecanla bekler o haftanın önemli organizasyonuna ya da maçına aramızdaki gençlerden kim yazılmış diye dört gözle beklerdik. Bugün üzücüdür gazetelerin spor servislerinde toplam 5-6 foto muhabiri var veya yok. Mesleğe başladığım yıllarda saha kenarında neredeyse yer olmazdı. Mesela Galatasaray - Juventus maçını saha dışında takip ettim. Çünkü stat dışı da önemsenirdi, ekip kalabalıktı ve bana saha dışında yer vardı. Gergin bir maçtı, hatırlayanlar bilir.

Haberin Devamı

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

DÜNYAYI GEZDİREN MESLEK

Spor foto muhabiri olarak görev yapınca elbette birçok önemli organizasyonu yerinde görüyorsunuz. Çok farklı ülkeleri, kentleri görme şansı yakalıyorsunuz. Benim şansım güreşten haltere, basketboldan voleybola, atletizmden masa tenisine, yüzmeden buz patenine çok farklı spor branşlarında deklanşöre bastım. Herkesin aklına gazetelere bakınca futbol geliyor ama ben yalnızca futbolda değil pek çok branşta defalarca dünya kupalarını, Avrupa şampiyonlarını izledim. Bu organizasyonları dünyanın dört bir yanında fotoğrafladım.

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

HEM GÜZEL HEM ÇİLELİ

Bu mesleği seversen dünyanın en güzel mesleğidir; foto muhabirliği. Ama sevmezsen dünyanın en çileli işi olur. Çok zor tarafları olduğu gibi çok renkli yanları da var. Gözümüzün önünde ölen, taraftarların attığı taşla kör olan meslektaşımız oldu. Benim başımda atılan taşlardan 3 tane kırık var. Bu işin farklı bir boyutu. Bir de yazın çöl sıcağı, kışın dondurucu soğuğu fotoğraf çekiyorsunuz. Fotoğraf makinesinin soğuktan çalışmadığı, bilgisayarın ekranının sıcaktan yandığı görevler oldu. Düşünün fotoğraf makinenizin bile çalışmadığı o havada siz eliniz deklanşörde fotoğraf kovalıyorsunuz. Sonuçta açık havada bir organizasyon var orada fotoğraf çekeceksiniz. Hava şartları ne olursa olsun. Otel önlerinde, hava limanlarında, stat kapılarında saatlerce hiçbir şey çekemeden bekledik, bu işin içinde beklemekte var. İş olur bir günde bir haftada beklersiniz. Ama herkesin gitmek istediği maçları, organizasyonları en iyi yerden izliyor, herkesin tanışmak görmek istediği insanlarla iç içe yaşıyorsunuz. Birçok insanın büyük paralar verip gittiği maçlara siz görevli olarak gidiyorsunuz. İnsanların bir imza için saatlerce beklediği peşinden koştuğu şöhret isimlerle arkadaş, dost oluyorsunuz. Bu da renkli yanı.

Haberin Devamı

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

ARABA PARASI HARCADIM!

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

İlk makinem eş, dost ve akrabalardan topladığım para ile aldığım Ricoh’tu. Çok kısa kullandım. Sonra yeşil sahaların efsanesi Nikon F3’e geçtim. Sattığıma pişman olduğum tek makine. Sonra Canon’a geçtim. Şu ana kadar makine ve objektif için harcadığım para bile çok iyi bir araba alırdım. Altını çiziyorum, sıradan değil ‘çok iyi bir araba.’ Dijital fotoğraf makineleri bizler için büyük kolaylık oldu. Ama maalesef sahadaki foto muhabiri sayısını azalttı. Bana sorsan ‘Keşke dijital makineler çıkmasaydı’ derim. Negatif veya dia çekmek çok zordu. 36 kare ile sınırlıydı. 4 pozisyonda denklanşöre bassan filmi sarıyordun. Çok önemli olayları atladığımız olurdu bundan. İstanbul’daki maçlardan fotoğrafları kuryelerle 15, 45 dakikalarda ve maç sonu gazeteye gönderiyorduk. Şehir dışı veya yurt dışındaki maçlarda maçın 15 dakikasından çıkıp ya fotoğrafçıda filmleri yıkatıyor ya da stat veya otellerde kendimiz yıkayıp gazeteye tarayıp geçiyorduk. Çok zordu ama güzeldi. Dünyaya bir daha gelsem gene aynı mesleği yapmak isterdim.

Haberin Devamı

MURAT AKBAŞ KİMDİR?

Seversen dünyanın en güzel mesleği sevmezsen dünyanın en büyük çilesi

1974 yılında Erzurum’da doğan Murat Akbaş, babasının işi gereği ilk, orta ve liseyi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü mezunu Akbaş, halen Fanatik Gazetesi’nde görev yapıyor. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği üyesi Murat Akbaş’ın mesleki alanda birçok ödülü var. Evli ve bir oğlu var.

MUTLULUK İZNİ ARDINDAN

Sevgili okurlarım, birkaç haftalık “Mutluluk izni” arası ardından tekrar sizlerle birlikteyiz. Kısaca yazılara verdiğim aranın mutlu ve geçerli bir mazereti vardı. Sevgili eşim Esra İlban’la hayat yolculuğumuzu birlikte sürdürme kararı ardından Antalya’da sevenlerimiz ve dostlarımızın katıldığı güzel bir düğünle evlendik. Kullandığım evlilik izni ardından tekrar fotoğraf dünyasından isimleri sizlerle tanıştırmaya fotoğraf dünyasından renkli haberleri sizlere aktarmaya devam ediyorum.

Yazarın Tüm Yazıları