Bedenimizde değil ruhumuzda sızı var

Depreme psikolojik yönden hazır olmamız gerekiyor. Onun bir doğal afet değil, doğa olayı olduğunu kendimize hatırlatmalıyız. Klinik Psikologu Meltem Cıbır ve Psikolojik Danışman Tuğçe İnkaya, yaşadığımız toplumsal travmanın etikilerinin üstesinden nasıl geleceğini anlattı.

Haberin Devamı

Bedenimizde değil ruhumuzda sızı var
KAHRAMANMARAŞ merkezli depremlerin neden olduğu tahribat ve kayıpların korkunç gerçeğiyle yüzleşmeye çalışırken tüm bunlardan etkilenen ruhumuzu nasıl tamir edeceğiz? Yaşadığımız toplumsal travmanın etikilerinin üstesinden nasıl geleceğiz? Bu hafta tüm bu konuları Bilginet Akademi’nin Klinik Psikologu Meltem Cıbır’a ve Psikolojik Danışman Tuğçe İnkaya’ya sorduk.

- Ülke olarak büyük bir acı yaşadık. Deprem gibi yıkıcı etkileri olan bir doğal afetten sonra hissetmiş olduğumuz duygular ve fizyolojik yansımalarıyla ilgili bilmemiz gereken temel konular nelerdir?
Meltem Cıbır: Vurgulamak istediğim bir nokta var. O da birincil ya da ikincil diye adlandırdığımız yani depreme direkt olarak veya dolaylı olarak maruz kalan herkeste ortak bir takım fiziksel ve duygusal semptomlar ortaya çıkabileceği gerçeği. Bunlar tamamen yaşanılan olayın kişide yarattığı stresin sebep olduğu semptomlar. Örneğin uykusuzluk, dikkati toparlamada güçlük, unutkanlık, öfke, aşırı uyarılmışlık hali sayılabilecek belirtiler arasında söylenebilir. Fakat burada bilmemiz gereken temel şeylerin başında yaşanılan olay herkes için aynı olsa da etkilerinin herkes için aynı olmadığı. Travmadan sonra ortaya çıkabilecek akut stres bozukluğu belirtileri ve bu belirtilerin yoğunluğu herkes için farklı olabilir. İyileşme semptomları her bireye göre farklılık gösterebilir. Dolayısıyla herkes için ortak bir kıstas belirlemek çok mümkün değil.

Haberin Devamı

PSİKOLOJİK İLK YARDIM

Bedenimizde değil ruhumuzda sızı var
- Deprem gerçekleştikten sonraki süreçte ‘psikolojik ilk yardım’ çok fazla duyduğumuz bir kavram haline geldi. Nedir psikolojik ilk yardım?

Tuğçe İnkaya: Psikolojik ilk yardımı insanların yaşadığı travmatik olaylardan sonra yaşadıklarını anlamlandırmaları, kendilerini güvende hissetmeleri, diğer insanlarla bağlantıda kalmayı sağlama noktasında sağlanan ilk psikolojik destek gibi düşünebiliriz. Psikolojik ilk yardım uygulamak için ruh sağlığı uzmanı olmak gibi bir gereklilik de yok. Afet bölgesinde çalışan tüm gönüllülerin uygulayabileceği bir teknik. Önemli olan nokta bu desteği sunarken çadırlar, yardımların yapıldığı tesisler, sağlık merkezleri gibi yeterince güvenli bir yerde olunması. Burada kilit nokta kişinin güvende hissetmesine yardımcı olmak. Travmatik olayın hemen sonrasındaki bu ilk dokunuş kişi için çok önemli. Bu yüzden herkesin psikolojik ilk yardım eğitimi alması gerektiğini düşünüyorum.

Haberin Devamı

KORKULARI BESLEMEYİN

Bedenimizde değil ruhumuzda sızı var
- Depreme psikolojik boyutundan hazırlıklı olmanın yolu nedir?

Meltem Cıbır: Aslında bunun için daha en başından, tanımından başlamak lazım. Depremi bir doğal afetten ziyade doğa olayı olarak tanımlamak daha uygun. Çünkü afet olarak adlandırdığımızda depremin bir felaket olduğuna, büyük zararları olan yıkıcı bir etkisi olduğuna da vurgu yapmış oluyoruz. Oysa bu doğa olayını afet yapan insan elinin değmesi. Bunlar yapılmadıkça, ihmal edildikçe taşınan korku –taşıdığımız korku- son derece haklı bir korku. Yapılması gereken ilk öncelikli şey gerçekçi ve güvenlik sağlayıcı tedbirleri alarak gerçekçi olmayan korkuları beslememek.

Haberin Devamı

SUÇLU BİZ MİYİZ?

- Birçok insan için ortak olan bir duygu daha var ki o da ‘suçluluk’. Kişiler günlük hayata devam etmekle ilgili, yaşantılarını sürdürmekle ilgili suçlu hissettiklerini dile getiriyorlar. Bu duyguyla ilgili ne söylemek lazım?
Meltem Cıbır: Gerek sosyal yaşantımda gerekse medyada buna çok sık rastlıyorum. “Sıcak yatağımdan, içtiğim sudan, yediğim yemekten utanıyorum” türevi birçok söylem mevcut. Bu söylemler karşısında şunu fark etmek önemli: Sen uyumadığında, sen beslenmediğinde ne farklı olacak? Öz bakımını göz ardı edip kendine şefkatle yaklaşmadığında neyi sağlamış olacaksın? Tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşen bir doğa olayından bahsediyoruz. Bu da insandaki çaresizlik, yetersizlik duygularını tetikliyor. Mağdurun yerinde olmaya dair bir istek geliştirebiliyor, hayatta kalmayı hak etmediğine dair bir inanış geliştirebiliyor veya varoluşunu sorgulayabiliyor.

Haberin Devamı

ACIYI PAYLAŞIN

Bedenimizde değil ruhumuzda sızı var
- Yakınlarını kaybeden insanlar için süreci kolaylaştıracak önerileriniz var mı?

Tuğçe İnkaya: Kısaca birkaç öneride bulunacak olursam; gündelik yaşama, rutinlere yavaş yavaş dönmenin iyileştirici bir yanı var. Evet, şu dönemde birçok insanın evi yıkılmışken, düzeni tamamen bozulmuşken “Bu nasıl yapılabilir ki?” sorusu çok haklı bir soru. Ama burada demek istediğim uyumadan önce okunan birkaç sayfa kitap bile olabilir. Bunun dışında acıyı paylaşmak duyguların boşalımı için oldukça iyi gelecektir. Yaşanılan duyguların normal olduğunu kabullenmek o duyguları yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Eğer uzun süren ve başa çıkılamadığı düşünülen bir süreç ise ruh sağlığı uzmanından destek almak kişi için daha sağlıklı olacaktır.

Haberin Devamı

GÜÇSÜZ HİSSETİRİR

- Depreme maruz kalmış insanlarla konuşurken kaçınmamız gereken konulardan bahsedecek olsak neler söylersiniz?
Tuğçe İnkaya: İlk olarak eğer güvenli bir yerde değilseniz psikolojik ilk yardım yapmaya çalışmayın. Can güvenliğinin sağlandığından emin olduktan sonra destek vermeye başlamanız her iki taraf için de daha sağlıklı olacaktır. Bir diğer kaçınmanız gereken nokta karşınızdakinin yaşantısını hafife almak. Seanslarımda “Bana hep “En azından sen hayattasın, ailen ölmedi, bak çok daha kötüleri var” diyorlar. “Bu beni çok kötü hissettiriyor” gibi cümleleri çok duyuyorum. Fakat karşımızdaki kişi daha iyi hissetsin diye söylediğimiz her cümle iyi sonuçlar doğurmuyor maalesef. Bunun gibi teselli cümleleri kişiye nasıl hissetmesi gerektiğini söyleyen ve yetersiz, güçsüz hissettiren cümlelerdir. Tutamayacağınız sözler vermeyin. Sözlerin tutulmadığı fark edildiğinde hayal kırıklığı yaşanacak ve kişinin umudu azalacaktır. En çok ihtiyacımız olan duygu umut. Son olarak eklemek istediğim bir diğer kaçınılması gereken şey de onu bu durumla ilgili konuşmaya zorlamayın.

ÇOCUKLARI DOĞRU ANLAMAK ÖNEMLİ

- Çocuklara nasıl yaklaşmak gerekir?
Meltem Cıbır : En önemli şey çocuğa yaşananlarla ilgili bilgi vermek, olayları anlamlandırmasına yardımcı olmak. Bunun yanı sıra duygusunu paylaşması için teşvik etmek, “Korkulacak bir şey yok, ağlama, korkma” gibi direktif vermek yerine korkusu ve kaygısını anlamaya çalışmak, sorduğu sorulara cevap bulmasını sağlamak, tensel temas ve sözel iletişimi eksik etmeyerek güven aşılamak yapılması gerekenlere örnek olarak sayılabilir.

YETERSİZLİK OLUŞUYOR

Afet bölgesindeki çalışanlar ne gibi olumsuzluklarla karşılaşabilir?
Tuğçe İnkaya: Öncelikle afet bölgesinde çalışan kişiler gördükleri, işittikleri, deneyimledikleri şeyler sonucunda oluşan stres ve olumsuz duygularla başa çıkmakta zorlanabilirler. Depremin yarattığı karmaşada ortaya çıkan sorunları çözme konusunda zorluk yaşayabilirler. Özellikle yardım için oraya gitme amaçlarına farkında olmadan ellerinde sihirli bir değnek varmışçasına her şeyi çözme misyonu yüklenebilirler. Tabii bu da mümkün olmadığı için yetersizlik duygusu ortaya çıkabilir. Çalışırken zamanla yarışıyorlar ve bu da kişiler üzerinde stres ve baskı oluşturan bir unsur. Ölüm, yaralanma gibi durumlara şahitlik ediyorlar. Tüm bunların dışında bir diğer yandan da depremden etkilenen kişilerin öfkelerine de maruz kalabiliyorlar. Tüm bu olumsuz etkiler birleştiğinde kişiler aslında dolaylı yoldan travmaya maruz kalmış oluyor ve biz buna ikincil travma diyoruz.

KENDİNİZİ HAZIRLAYIN

- Afet bölgesinde çalışanlar ihtimal dâhilindeki ikincil travmanın etkilerini en aza indirmek için neler yapabilir?
Tuğçe İnkaya: Bu noktada görev öncesinde, görev sırasında ve görev sonrasında yapılabilecekler var. Görev öncesinde kişilerin kendini zihinsel olarak hazırlaması çok önemli. Teorik bilgileri artırmak da görev sırasında işlerini çok daha kolaylaştıracaktır. Tabii artık şu an yaşanan durum için bu noktaları konuşmak ilk müdahaleler için biraz geç olabilir. Fakat her zaman travmatik durumlarla karşılaşma ihtimalimiz var. Öncesinde bunları bilmek kriz sırasında durumu yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Bunun dışında görev anında çalışma arkadaşlarıyla dayanışma içinde olmak, onlardan sosyal destek almak, olumsuz duyguları paylaşmak çok önemli. Son olarak görev sonrasında yapılabilecekler noktasına gelirsek, afet bölgesinden dönüşte hemen işe başlamak zorlu olabilir. Birkaç günlük bir mola iyi gelecektir. Bu süreçte ışık, ses, gürültü, titreşim gibi uyaranlara hassasiyet artabilir, her şeyin anlamını kaybetmesi gibi duygu ve düşünceler görülebilir. Tüm bu tepkiler çok normal ve yavaş yavaş azalacaktır. Afet sonrasında ortaya çıkan olumsuz duygu ve düşüncelerin uzun sürmesi ve başa çıkmakta çok zorlanılması durumunda ruh sağlığı uzmanından destek almak iyi olacaktır.

UNUTMAMALIYIZ

- Bizler depreme birinci dereceden maruz kalmayan, fiziki olarak depremden etkilenmeyen kişiler olarak depreme maruz kalan, kayıp yaşamış kişilere yönelik nasıl davranmalı, neler söylemeliyiz?
Meltem Cıbır: “Bir şey söylemem lazım, bir şey yapmam lazım” dürtümüzün üzerine düşünerek işe başlamalıyız. Bu çok insani bir yaklaşım olsa da içerisinde bulunduğumuz hassas süreçte ne söylediğimiz, nasıl söylediğimiz çok büyük önem arz ediyor. Bir şey söyleme zorunluluğu hissetmeden önce dinleme odaklı olmalıyız. Empatik bir tutumla karşımızdaki kişiyle duygudaş olmaktan bahsediyorum. Onun acısına ortak olmaktan ve sessizce eşlik etmekten... Tabii ki bunun yanında kişinin ihtiyaçlarını belirlemek ve eğer mümkünse bu ihtiyaçlarını gidermek çok önemli. Sevdikleriyle, yakınlarıyla iletişim kurmasına ve sosyal destek almasına aracı olmak da aynı şekilde.
- Bir yandan yaşadığımız acıları unutmak istiyoruz hafızalarımızdan ama unutursak da deprem bize kendini hatırlatıyor ki bu da bize pahalıya patlıyor... Bunun bir arası yok mu?
Meltem Cıbır: Depremi yaşamayanlar olarak bizler de bu acılara şahit olduk ve bize deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Herkes kadar risk altında olduğumuz ve herkes kadar önlem almak zorunda olduğumuz gerçeğini çok sert bir şekilde yeniden anımsadık. Anımsadık diyorum çünkü insanoğlu olarak biraz unutmaya biraz da hatırlamamaya meyilliydik. Çünkü eğer hatırlarsak sürekli kaçındığımız kaygımız tetiklenecek, daha önce de belirttiğim gibi belki de bazı bedeller ödeyeceğiz. Örneğin belki oturduğumuz güvenli olmayan binadan ayrılacağız... Tüm bunları yapıyor olmak bizi deprem gerçeğiyle yüzleştirdiği için kaçınma davranışında bulunmaya devam ediyoruz. Fakat ne yazık ki kaçındıkça kaygıyı ve korkuyu beslemiş oluyoruz. O yüzden tek şey deprem gerçeğini yok saymamak, reddetmemek olur. Yani belki de unutmak değil aksine unutmamak ve bir şeylerin değişmesi için çaba sarf etmek bize işlevsel yanımızı hatırlatacak olan şey.

Yazarın Tüm Yazıları