İlla ilkyardım bilmeye gerek yok, fakat...

Nurgül Yeşilçay deprem bölgesine giden bazı ünlülere, “İlkyardıma dair bilgileri yok. Neden oradalar, fotoğraf çektirmek için mi” diye yüklenmiş.

Haberin Devamı


Bu ince bir çizgi.
Çok tartışırız bu konuyu daha.
Bana göre illa ilkyardım bilgisine sahip olmasına gerek yok bölgeye gidenlerin.
Mesela bir şarkıcı, bir oyuncu ya da tanınmış bir sima fark etmez, bölgeye gidip bir çocuğun yüzünde biraz da olsa tebessüm yaratıyorsa yeterli benim için.
Bırakın gülsün çocuklar.
Daha ne isteriz ki?
Oradaki insanların bazen sadece sarılıp ağlamaya, dertlerini anlatmaya ihtiyacı var.
Fotoğraf mevzusuna gelirsek...
Samimiyetsizce bölgeye gidenler, yalandan üzülmüş gibi yapanlar ve Instagram hikâyelerini sayısız deprem bölgesi ve depremzede fotoğraflarıyla dolduranlara ne desek az.
O konuda haklı Nurgül.
Resmen bunun için gidenler oldu çünkü deprem bölgelerine.
Biraz içimiz soğusun, onları da ifşa etme vakti gelecek eminim.

Haberin Devamı

Asosyal demeyin belki tükenmiştir

Psikologlara göre sosyallikten uzak duran her insan ‘asosyal’ değilmiş.
8 insandan 1’i sahteliğe tahammül edemediği için yalnızlığı tercih ediyormuş.
Doğru olabilir bu tez.
Ama sahteliği tespit de bazen zor oluyor, zaman alıyor.
Günümüzün meziyetlerinden biridir sahteciliği tespit etme yeteneği. Hele ki sevip, değer verdiğiniz biriyse daha zordur...
Kim inanmak ister ki yanındaki insanın rol yaptığına?
Kim ‘çıkarı için sizi her şekilde aldatacağını’ kabullenmek ister?
Ağzının bir yalan yuvası olduğuna kendini inandırmak kimin için kolaydır?
Olmayacak hedefler uğruna olmayacak insanların mezesi olmaya ‘okey’ diyen birine, boşa emek harcadığını kim kabullenir?
Bu yüzden zordur.
Eğer ki bu eşikler geçilirse, bu kabullenmeler tamamlanırsa tabii ki sahteliğe tahammül edilemez ve yalnızlık en yakın dostunuz olur.
Ama büyük karardır bunlar...
Asosyal damgasını yediğinizle de kalabilirsiniz. Kimseye de anlatamazsınız “Ben farkındalığı yüksek biriyim” diye...
Bunu yapana saygı duyarım, fakat kabuğuma da çekilmeyi pek kabullenemem gibi geliyor bana.
Ne olacak sahtelikle karşılaşsak?
Günümüzde her 3 kişiden 1’i sahte değil mi zaten?
Şerbetli olup ‘amaaaan’ demek en iyisi.

“Doğru insan aniden çıkıyor”

Çok eskiden tanırım Deniz Çakır’ı...
Hem oyunculuğu, hem insanlığı hem de dostluğu 10 numaradır...
Ne güzel Bodrum yazlarımız oldu zamanında.
Saatlerce oturup deniz kenarında dertlerimizi anlattık birbirimize.
O zamanlarda “Ne zor günler be” derdik, böyle zor günleri yaşayacağımızı tahmin etmeden...
Neyse... Yani kıymetlidir işte Deniz. Kıymet çok yazıya dökülmez.
Şöyle bir cümle kullanmış Fatih Altaylı’nın programında:
“Aniden insanın karşısına doğru insan çıkabiliyor.”
Evlilik kararı aldığı erkek arkadaşı Bilgehan’dan bahsediyor. Çok mutlu olsunlar. Olurlar da biliyorum.
Doğru insanla karşılaşmak diye bir gerçek var, evet.
Bir de doğru insanı karşılayacak olgunluğa sahip olmak var ama.
Bir düşünürsek kaç doğru insanı heba ettik kim bilir...
Kaç doğru insanı yanlış insan için ellerimizle çevirdik, onu da kim bilir...
O yüzden iş yine bizde bitiyor. Önce o olgunluğa erişmek lazım ki, doğru insanı en güzel şekilde misafir edelim içimizde. Sonrası tadından yenmiyor zaten.

Haberin Devamı

Şu an gerek yok arkadaşlar

Twitter yeni hizmeti olan Twitter Blue’yu Türkiye’de kullanıma açtı. Yani ver parayı al ‘mavi tik’li onaylı hesabını...
Baktım yıllık fiyatı 2 bin 199 TL...
“Başka ne işe yarıyor” derseniz...
Yanıtlarda ve aramalarda sizi daha üst sıralarda gösteriyor.
Karşınıza daha az reklam çıkarıyor.
Daha uzun ve kaliteli videolar yayınlamanıza imkân tanıyor.
Hatta attığınız tweet’leri yarım saat içinde 5 defaya kadar düzenleme olağanı falan sunuyor.
Yani bir düşündüm “Değer mi” diye.
“Hayatımı değiştirir, kolaylaştırır mı” diye.
Sonra dedim ki ‘no no’, gerek yok.
Şimdilik normal Twitter’a aynen devam.

Bizler yası 40 gün biliriz

Bizler yası 40 gün biliriz.
Ne doyasıya kahkaha attığımızı görürsünüz ne de çılgınlar gibi eğlendiğimizi.
Öyle dışarıda boy göstermiyorum imajı çizip gizlice ev partilerine de gitmeyiz biz.
Bir şeylere yetişme telaşını rafa kaldırırız 40 gün boyunca.
Toprağımızı bir süre boş bırakırız. Nadasa alırız yani kendimizi.
Evet, bu süreçte belki kırar dökeriz, bu süreçte saçmalarız, yas ağır gelir belki, dışa onu bir şekilde yansıtırız.
Ama hesabı kitabı, süslenmeyi, kafa dağıtmayı raftan indirmeyiz...
Bizler yası 40 gün bilen jenerasyonuz çünkü.
Burcu Esmersoy da benzer bir hareket yapmış.
Hatta benzer açıklamalarını da okudum.
Ara vermiş her şeye...
Elinden geldiği yardımları yapıp, rutininin dışına çıkmak istemiş.
Hem doktorları da benzer tavsiyelerde bulunmuş ona.
Ben çok destekliyorum böyle duyarlı hareketleri.
Günün sonunda insan ruhuna çok iyi geldiğini de biliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları